Kıymetli dostlar, lütfen dikkat edin, dünyada çeşitli dolaplar dönüyor ve bu manada tarih, siyaset sizlere sunulduğu veya anlatıldığı gibi değildir. Her anlatılana, okuduğunuza ya da duyduğunuza inanmayın, duvarın arkasını, perdenin arkasını görmeye çalışın. Zaten görmesini ve fark etmesini bilenler için etrafımızda ki hayvan ve insan fiilleri veya okuduğumuz kitaplar, seyrettiğimiz film ve diziler içimize çekip ciğerlerimize doldurduğumuz hava, dinlenmek için sırtımızı dayadığımız ağacın yapraklarında dallarında bulunan damarlar, yürürken üstüne basıp geçtiğimiz kurumuş yaprağın çıtırtısı, yolda aldırmadan önemsemeden önünden geçtiğimiz kırık dal parçası her zaman bizlere derin ve sırlı bilgiler anlatır. Dostlar, etrafımızda ki işaretler, şifreler, sembollerle ilgilenebilirsek tarih, siyasette ki gizemleri de evrenin sırlarını da çözmeye bir adım daha yaklaşmış oluruz. Hazret-i Pir Niyâzî Mısrî Efendimizin "Göz kulak oldu her yer" buyurması da hem vahdet -tevhid öğretisini idrak etmemiz bakımından hem de sizlere arz etmeye çalıştığım sembollerin, şifrelerin ve mesajların anlaşılması bakımından oldukça önemlidir. Evrenin ve olayların biz insanoğluna mesajlarını anlayabilmek adına sizlere bazı kitaplar önereceğim çünkü düşmanlarımız olan şeytaniler de insanoğluna ıstırap çektirmek ve zulmetmek için ayrıca da evrenin mesajlarını kavramak uğruna çok okuyorlar hatta öyle ki birbirinden derin ve sırlı kitaplar ellerinden düşmüyor. Yazının devamında bunlara da örnekler vereceğim. Sizlere öncelikli tavsiyem şudur ki her daim aynı tür kitapları okumayın, değişik konularda okuyun, gizemli ve farklı içi dolu her ne kitap ya da kitaplar bulursanız tefekkür edin. Yazımın konusuna uygun olarak neler alınabileceğini ve olabileceğini düşündüğümüz de ise ilk aklar gelenler şunlardır: 

1-) Evrenin Zarafeti/ Brian Greene/ Tübitak Yayınları 

2-) Hazret-i Pir Niyâzî Mısrî/ Vahdetname/ Revak yayınları 

3-) Uzay ve Varlık Ayetleri Tefsiri/ Prof. Dr. Celal Yeniçeri/ Erkam Yayınları 

4-) Süleyman'ın Anahtarı- Tanrı’nın Formülü/ Pegasus Yayınları/ Jose Rodrigues Dos Santos 

5-) Tanrıların Arabaları/ Artemis veya Varlık Yayınları/ Erich Anton Paul von Däniken

Kıymetli dostlar, makalemin yukarıda ki satırlarında yazdığım üzere şeytaniler veya onlara hizmet edenler de kitap okuyorlar ve hatta okuduklarıyla mesaj vermek adına objektiflere poz bile veriyorlar. Bu manada ABD eski Dışişleri Bakanı ve eski ABD Başkan adayı Hilary Clinton'un okurken poz verdiği kitabı yazmak istiyorum. Hilary Clinton Paul Davies’in “Are We Alone” ( Yalnız mıyız?) eserini Rockefeller’in çiftliğinde okumuştur (Ağustos 1995'te Wyoming'de ). Hatta bu kitabı uzun yıllar masasın da tutmuştur. “Are We Alone” eserinin Clinton'un masasında olması meselesi de yazar ve araştırmacılar tarafından yıllarca tartışılmış “Evrende yalnız mıyız?” sorusunun gündemde kalmasına vesile olmuştur. Bahsi geçen kitap “Evrende yalnız mıyız?” sorusunu insanlara tartıştırmak için yazılmıştır. Günümüz de her ne kadar uzaylılar, kurt adamlar, vampirler, hortlaklar gibi varlıkların fantastik veya bilimkurgu dizi film konusu olduğu düşünülse de tarihi kaynakları incelediğimizde Selçuklu ve Osmanlı âlimleri doğaüstü ya da dünya dışı canlıların var olabileceği ve fizik kurallarına aykırı olaylar yaşanabileceği konusunda hem fikir olduklarını belirttikleri eserler de yazmışlardır. Bütün bu yazdıklarımdan da anlayacağınız üzere sizlere, “Şeytani küreseller her şeyi biliyorlar ama saklıyorlar.” mesajımı net olarak arz etmek istiyorum. Şeytanilerin planları geçmişten günümüze insanları esir almak üzere kurgulanmıştır. Onlar istiyorlar ki özgürlüğünüzü şeytani sistemin eline bırakın, özgürlüğünüzü Enigmatik çağı Dünya’ya yaşatan sisteme teslim edin, özgürlüğünüzü sistemi kurgulayanların (ya da senaryosunu yazanların) programları doğrultusunda kullanın ve en önemlisi de özgürlüğünüzü Dünya dışı zeki yaşam sahiplerinin (araştırma sonuçları göstermiştir ki hepsi de kötü varlıklar değildir) ya da (görünüşleri itibariyle İnsan zannedilenlerin -Reptilian ırkının) kurguladığı sistemin kurbanları olun. Kıymetli dostlar, şeytanilerin sistemi öyle zalimanedir ki onlar kendilerini haşa tanrı olarak görmektedirler. Var ettikleri sanal ve sahte düzende açık hapishanede sonsuza kadar yaşayın istemektedirler. Ünlü tapınakçılardan Aleister Crowley’in "Şeytanın Kutsal Kitabı" isimli çalışması da insanları esir etmek projesiyle ilgilidir. Kitabında "İblis’in Gizemli Nesli" başlığı bulunmaktadır çünkü bu kitapta Şeytanın 72 çocuğunun isimleri ve onlar ile iletişime geçme, onları davet etme metotları bulunmaktadır. Albert Pike (33. dereceden Mason ve Masonluğun anayasasını yeniden yazan adam I. II. ve III. Dünya Savaşlarının başlayacağını “Morals and Dogma” kitabında yazmış ve savaşlar 3. Dünya Savaşı hariç kendisinin senaryosunu yazdığı şekliyle başlamış ve bitirilmiştir. Dünya Masonluğu onun sayesinde Aleister Crowley’in “Şeytanın Kutsal Kitabı” ile tanışmıştır.) tarafından Aleister Crowley’in Şeytan çağırma ritüelleri Mason nizamnamesine de alınmıştır. Kıymetli dostlar, sizler inanmasınız da bu adamlar yani şeytaniler açıklanamayan doğaüstü olayların varlığına da inanmaktadırlar işin daha da kötüsü fizik ötesi olayları yönettiklerine ve hükmettiklerine de inanmaktadırlar. Bu söylediklerime İncil'den ve Tevrat’tan deliller de bulunmaktadır. 

İncil: Ey kutsal kitabın bağlıları! Kitabın gizlediğiniz birçok bölümünü size açıklayan ve birçoğunu açıklamadan geçiveren elçimiz size geldi! Gerçekten size Allah’tan bir ışık ve apaçık bir kitap geldi (5: 15). 

Yazdığım metinde Musevilerin ve İsevilerin hakikatleri gizledikleri ve üstünü örttüklerinin anlatılıyor olması da son derece manidardır. 

Yuhanna İncili: “İsa, öğrencilerinin önünde, bu kitapta yazılı olmayan başka birçok doğaüstü belirti gerçekleştirdi. Ne var ki yazılanlar, iman edesiniz ve iman ederek onun adıyla yaşama kavuşasınız diye yazılmıştır. (20:30-31’de)” 

Burada da doğaüstü olayların var olduğu ve bunların insanların iman etmeleri için yaşandığı yazılmaktadır lakin onların çoğunluğu ya iman etmemişler ya da iman eder görünmektedirler. İslam âlimlerinden İmam Ebul Fida İbni Kesir Hazretleri de fizik üstü varlıkların olabileceğini belirtmektedir. Yeryüzünde ve gökyüzünde insanlar, melekler ve cinler dışında başkalarının da olabileceğine dair hazretin sözleri şu şekildedir: “Âyeti celilede geçen “dabbe” kelimesi şekilleri, renkleri, dilleri, cinsler, değişik olan insan, melek ve cinlere ve diğer bilmediğimiz mahlûkata şamildir. Cenabı Hak onları yerlere ve göklere dağıtmıştır. Dilediği zaman da bir araya toplayıp buluşturmaya kadirdir.” Aynı konuda Şeyhülislam Ebu-Suud Efendi ise Fetavayı Ebussuud Fetva mecmuasında şöyle buyurmuştur: “Cenab-ı Hakkın yerde yürüyen insanlar gibi göklerde de yürüyen mahlûklar yaratmış olması caizdir.” Uzaylıların varlığına İbranilerin inandıklarına dair Tevrat’tan sizlere delil göstereceğim. Bu konuda Tevrat’ın Hezekiel Bölümü 1. Bab’ında anlatılanlar hayret vericidir. Kitabın tahrif edildiğini kabul ediyoruz ve biliyoruz lakin böyle düşünsek bile görmedikleri bir şeyi böyle uydurmaları çok zor gözüküyor, dahası geçmişte bu metin uydurulmuş olsa bile bu metini okuyan İbraniler, Tevrat’ta yazılı olarak gördükleri her cümleye doğru ya da yanlış ayırt etmeden inanırlar. Anlattıkları olay İslam âlimlerinin yazdıklarına da bakarak bizce gerçekleşmiş gibi gözükmektedir: “Ve baktım ve işte, şimalden, durmadan ateş saçan büyük bir bulut geliyordu, çevresinde parıltı ve ortasında sanki ateş ortasında ışıldayan maden. Ve onun ortasından dört canlı mahlûk benzeri çıktı. Ve onların görünüşü şöyle idi: onlar da insan benzeyişi vardı ve her birinin dört yüzü vardı. Onların görünüşü yanan ateş közleri gibi, meşalelerin görünüşü gibi idi; canlı mahlûkların arasında o ateş inip çıkıyordu ve ateş parlaktı ve ateşten şimşek çıkıyordu. Ve canlı mahlûklar şimşek çakışı görünüşü gibi koşup geri geliyorlardı. Onların dört yüzü için, yerde bir tekerlek vardı. Tekerleklerin ve yapılarının görünüşü gök zümrüt gibiydi ve dördünün benzeyişi birdi ve görünüşleri ve yapıları, sanki tekerlek içinde tekerlek. Yürüdükleri zaman dört yanlarına gidiyorlardı; dönmeyerek yürüyorlardı. Tekerlek çemberleri ise yüksekti ve korkunçtu ve dördünün çemberleri çepçevre gözlerle dolu idi. Ve canlı mahlûklar yürüdükçe tekerlekler onların yanında yürüyorlardı ve canlı mahlûklar yerden yükseldikçe tekerlekler yükseliyorlardı. Ruh nereye gitmek istedi ise oraya, ruhun gitmek istediği yere gidiyorlardı ve tekerlekler onların yanında yükseliyordu; çünkü canlı mahlûkun ruhu tekerleklerdeydi."