Yıl 1933.
O dönemki adıyla Maraş vilayetinin belediyesini, bugün adını bulvarlara verdiğimiz bir kişi yönetiyor: Tevfik Kadıoğlu. Ankara, Tevfik Bey’den rahatsız olacak ki belediye başkanını görevinden almak, yerine başka birini atamak istiyor, bugüne kadar adını hiç duymadığınız birini: Hasan Sükuti Tükel…
Sayın Tükel nasıl atanıyor onu da anlatmak lazım tabii.
Gazetecilerin bir eski evrak bağımlılığı vardır, bende de var. Mütemadiyen girip Devlet Arşivleri’ni, TBMM tutanaklarını filan karıştırırım, bir şey buldum mu da sevindirik delisi oluveririm. Geçen de aynısı oldu. Vesikaları kurcalarken bir de baktım, sotede bir yerde bulunmayı bekleyen bir evrak öylece bekliyor. Derhal satın aldım, bir açtım evrakı, karşıma işte yazıya konu edeceğimiz merkezden atanan bu başkanın hikayesi çıktı. Evrakta en çok Gazi Mustafa Kemal imzası dikkat çekse de evrak bilin bakalım, teklif kim tarafından verilmiş ve hazırlanmış? Evet, bizzat dönemin başbakanı İsmet İnönü tarafından. Evrakta Tevfik Kadıoğlu’na da taş atan şu ifadeler yer alıyor:
“Maraş vilayeti belediye işlerine iyi bir düzen vermek ve memleket ihtiyacını az zamanda başarmak üzere… vilayet belediyesine bir reis tayini…”
Duyamadım, “seçim” mi dediniz?
Haşa, devlet büyüklerimiz dururken belediye başkanını da Kahramanmaraşlı mı seçecekti? Günün sonunda öyle de oldu. Tevfik Kadıoğlu’nu görevden alıp, yerine Binbaşı Hasan Sükuti Tükel’i atadılar. 7’nci İnönü Hükümeti tarafından yapılan bu atama, halk tarafından sevinçle (!) karşılandı. Hatta o kadar sevildi ki, ismini yine cadde ve bulvarlardan hatırlayacağınız Ulu Cami Vaizi Ali Sezai Efendi, cami kürsüsünden Sayın Tükel’in tüm varlığına rahmet (!) okuyordu. Alıntı yapmazsak ayıp olur, Ali Gemci ağabeyin aktardığına göre; başkan ve hoca arasındaki sürtüşmeyi bilen bir fitneci Sayın Tükel’e gider, der ki: “Ali Sezai Efendi, caminin bahçesine Osmanlıca mezar taşları yaptırıyor. Harf inkılabına muhalefet ediyor.” Sayın Tükel de hem bu masum hocayı tutuklatır hem de caminin haziresinde ne kadar Osmanlıca yazan mezar taşı varsa Boğazkesen Deresi’nin üstünü kapatır. Atanmış Başkan’ın en büyük marifeti ve şehre iyiliği mezar taşı söktürmektir.
Ne diyorduk? Bir musibet, bin nasihat.
A benim bağrına hamaset destanları nakşedilmiş canım hemşehrim. A benim sipariş yazılara maruz kala kala idraki iğfal edilmiş aziz okuyucum: Allah aşkına, Hazreti Muhammed aşkına, Ukkaşe Hazretleri aşkına bir dakika durup düşünün. En son ne zaman belediyecilikte, idarecilikte ihtisaslaşmış, bu işte üstat, hoca olmuş biri tarafından idare edildiniz? En son ne zaman gerçekten teşekkürü hak edecek kadar çalışan bir başkan gördünüz? Yahut içinizden çıkardığınız, kapınızın önünden geçerken yüreğinizin ısındığı, gözbebeklerinde devlete ve millete hizmet aşkıyla çakmak çakmak ateşler yanan bir siyasi tanıdınız?
“Bunlar asla olmadı” diyerek söylemiyorum.
Varsa haykırın diye söylüyorum. Çünkü neden biliyor musunuz? Siz, çocuğunuza belediyede avanta iş versin diye değil; gallenizden kese kese verdiğiniz parayı düzgün harcasın diye, nehriniz tekstil atığı kokmasın diye, sokak ortalarında çarın çamurun ortasında debelenmeyelim diye oy verdiğinizde gerçekten birini seçmiş olacaksınız. Eğer seçmek istiyorsanız tabii. Siz seçmek istemiyorsanız Ankara’da sizin namınıza seçimi yapacak çok adam çıkar. Siz de gider, birilerinin seçimini onarsınız. Yapmayın kardeşlerim, yapmayın abilerim. Seçtiğinizi seçtirin. Yoksa önce seçerler, sonra da içine …