Sayın Yazar Sinan Meydan Beyefendi Sözcü gazetesinde ki 12 Kasım 2018 tarihli "Türklüğe Fransız Kalanlara Türklük Dersi" yazısında yine Gök Sultan Abdülhamid Han'a saldırmış. Zaten maalesef sayın yazar konu ile ilgili ilgisiz, aşağı yukarı her yazısında hünkar hazretlerine saldırmayı kendisi için bir marifet saymaktadır. 12 Kasım tarihli makalesinde ise Sinan Bey, halifeye şu yanlış ve hatalı sözlerle saldırmış: 1- Abdülhamit'in "halifeliği" kullanarak Müslüman dayanışmasıyla devleti ayakta tutma stratejisi İslamcılık da iflas etmişti. 2-Türkçülüğün gelişiminde 1908’de Abdülhamit'in istibdadının yıkılıp hürriyetin ilan edilmesi etkili oldu. 3- Böylece Abdülhamit'in zaman zaman Arapçılık halini alan "İslamcılık" politikası sona erdi. Sultan Abdülhamid Han Gazi hazretleri için söylenen istibdat iftirasına detaylı cevaplar Abdülhamid'in Akıl Oyunları kitabında bulunuyor olsa da bu iftiranın hünkar için eskiden beri yapılan klasikleşmiş fakat çok yanlış bir ifade olduğunun altını çizmek istiyorum. Sultan hazretlerinin Türklüğünü ve Türkçülüğünü sorgulamak hiç kimseye düşmez zira o, Türk cihan imparatorluğunun efendisidir. Ayrıca  II. Abdülhamid hazretleri Osmanlı Devleti’nin Türk tabanlı “yaratılış anlatısı” üzerine hiç görülmedik bir biçimde yoğun çaba göstermiştir. Osman Gazi’nin babası ve Osmanlı Devleti’nin efsanevi kurucusu Ertuğrul Gazi’nin Söğüt’teki türbesini yeniden inşa ettirerek, âdeta orayı bir külliyeye çevirmiş ve özgün bir “Türk-Osmanlı Kültü” oluşturmuştur. Söğüt’teki bu alanın, her yıl özgün Türk aşireti “Karakeçililerin” Orta Asyalı göçebe giysileri içinde, Söğüt’e girip, marş söyleyerek, at üstünde resmigeçit yaptıkları kutlama yeri haline gelmesi yine II. Abdülhamid’in sayesinde olmuştur. “Ertuğrul Alayının askerleriyiz... Sultan Abdülhamit için ölmeye hazırız” marşı ile yapılan resmigeçitten sonra tamamen Türk milliyetçiliğine özgü gösterilerden binicilik ve cirit yapılmasının gelenekselleştirilmesi de yine onun kıymetli katkılarıyla oluşmuştur. II. Abdülhamid hazretlerinin Osmanlı Devleti’nin ilk günlerinin Türklüğüne yönelik yenilenmiş vurgusu, onun “Özgün Türk Hanedanlarına” ilişkin tutumunda da kendini göstermiştir. Hünkar efendimiz, Adana bölgesinin Türk Beyliği olan Ramazanoğulları aşiretini, “Saf Türk Kanı “ taşıdıkları için onurlandırmıştır. Onların indinde tüm Çukurova’yı gururlandırmıştır. Ramazanoğlu aşiretinin kadın reisi olan Emetullah Hatun’u İstanbul’a davet ederek, onun ve maiyetinin Yıldız Sarayı’nda en saygıdeğer konuklarına gösterilen muameleyle ağırlanmaları onun Türk milliyetçiliğinin önde gelen meziyetlerinden sadece biridir. Sultan hazretlerinin Hilafet kudretini ise sadece Araplar için kullandığı veya yalnızca onlara hizmet ettiği söylemi yanlış bir yaklaşımdır çünkü Osmanlının Müslüman tebaası ya da dünya üzerinde ki İslam'a tabii olanlar sadece Araplardan oluşmuyordu. Kaldı ki sultan hazretleri imparatorluğun selameti ve tek vücut olması için farklı milletlere çok değişik muamelelerde ya da uygulamalarda bulunmak yerine her bir milletin devlete bağlılığını arttırmak için lazım olan siyasetleri icra ediyordu dolayısıyla sultana Arapçı yaftası yapıştırmaya çalışmak hatalıdır. Sultan hazretleri İslam birliği siyaseti için Mevlevi, Halveti, Kadiri, Nakşibendi tarikatlarının müntesiplerine özel ilgi göstermiş, onlara yardımlarda bulunarak İslam birliği siyaseti için kullanmıştır. Kuzey Afrika, Hindistan, Arabistan’da bulunan şeyh efendileri payitahtta Yıldız Sarayı’nda ağırlamış, onlara nişanlar ve görev beratları vermiştir. Abdülhamid Han Gazi Hicaz, Asya, Afrika, Hindistan'dan İstanbul'a gelen nüfuzlu şahsiyetleri özel ihtimamla karşılatmış, giderlerini karşılamış, fakirlere ve hastalara onlar üzerinden yardımlarda bulunmuştur. Halife hazretleri Afganistan ve Orta Asya gibi ülkelerden İstanbul'a gelen misafirler ya da kendi memleketlerinden Hicaz'a gitmek isteyen Müslümanlara da her türlü yardımı yaptırmış ve kolaylıklar göstermiştir. Ayrıca dünya Müslümanlarının sorunlarıyla ilgilenebilmek için İran'a Fahri Bey, Orta Asya Türklerine Şeyh Süleyman Efendi, Çin ve Uzak Doğu’ya Hasan Enver Paşa, Mısır'a Şeyh Ebûlhüda Efendi gönderilmiştir. Sultan Abdülhamid Hazretleri 1900 yılında Bulgaristan Sefiri Ali Ferruh Bey’e Hilafetin Osmanlı’ya gelişinin 400. yılının 1905 yılında kutlanabilmesi için yapılacak hazırlıklarla meşgul olmasını da emretmiştir. 400. yıl kutlamaları içinde Hindistan, Asya, Avusturya, Afrika İslam reislerine, Kerbela Mücahidlerine, Seyyid ve şeriflere Fas’ta ki tasavvuf ehlinin liderlerine İstanbul'a davet mektupları yazdırmıştır vesselam.