Kıbrıs'ın haritası, Osmanlı Araştırmaları Vakfı tarafından 2003 yılında basılan tıpkı basım bir atlasta bulunmaktadır. Haklı olarak bilmeyenler sorabilir "Hangi atlasın tıpkı basımı?" diye. Osmanlı Atlası 21Haziran 1907 yılında tüm Osmanlı mülkünde lazım olan kuruluşlara dağıtılmıştır. Okullarda ve harp akademisinde coğrafya  ders kitaplarından biri olmuştur. Sultan Abdülhamid Han'ın emriyle Yıldız İstihbarat Teşkilatı'na bağlı subaylardan Binbaşı Mehmet Nasrullah, Yüzbaşı Mehmet Rüştü ve Mülazım Mehmet Eşref Efendilere hazırlatılmış Maârif Nazırlığı'na da  bastırılmıştır. Bu kitap anlayana çok şey söyler. Hani Sultan Hamid ilme, fene, coğrafyaya karşıydı ya durumun öyle olmadığını söyler. Başka ne söyler? Yıllarca aldatıldığımızı söyler.

Sultan hazretlerinin bazılarının iddia ettiği gibi  Kıbrıs'ı satmadığını, düşmana teslim etmedigini anlatır bizlere.

Öyle ya madem Kıbrıs'ı vermiştir o zaman neden Kıbrıs'ın İngiliz'e verildiği söylenen tarihten sonra basılan atlasta Kıbrıs, Osmanlı mülkü olarak gösterilmektedir? Abdülhamid'in Akıl Oyunları kitabı çıktı çıkalı bendenize en çok  sorulan soru bu olduğu için böyle bir makale kaleme almak istedim. Maksat Abdülhamid Han karşıtı olup olmamak değil. Herkes aynı şeyi düşünse, aynı şeye inansa fikirler çatışmaz, beyin fırtınası olmaz. Dolayısıyla ilim olmaz. Yani iyi ki herkesle aynı fikirde değiliz lakin  mevzu nedir o zaman diye soracak olanlara derim ki, mevzu haklıya hakkını teslim etmektir.  Osmanlı-Rus Harbi'nin suçlusu da Sultan Hamid değildir. Bunu onu seven sevmeyen her tarihçi kabul eder. Mithat Paşa ve avanesinin suçudur bu savaşa girilmesi. Rahmetli tarihçi yılmaz Öztuna der ki "Sultan Hamid 33 yıl padişahlık yaptı ancak 30 yıl saltanat sürdü (iktidar gücü elindeydi) çünkü ilk iki yıl ile son bir yıl güç onda değildi." Çünkü ilk iki yıl Mithat Paşa ve avanesi yani Jön Türkler son bir yıl da resmi olarak kendi başta olsa da güç İttihatçılardaydı. Rus Harbi ve onun yansıması olan buhranlarda da dolayısıyla suçlu Mithat Paşa ve avanesidir. Rusları durdurmak içinse İngiliz desteği almak gerekiyordu çünkü onları durdurmak kudretinde olanlarda onlardı.

Ancak onların şartı Kıbrıs'ta üs almaktı. Dikkat buyurun Kıbrıs'ı toprak olarak istemiyorlar, üs olarak istiyorlardı. Ne yapsaydı yani Kıbrıs'ta üs vermeseydi de devlet o günlerde mi yıkılsaydı? Ayrıca Kıbrıs meselesinde İngilizler ile yapılan anlaşma metni  dahi ortadadır. Kıbrıs'ta İngilizler, Ruslar işgal ettikleri yerlerden çıkıncaya kadar üs sahibi olacaklardı. Ruslar geri çekilince onlarda çıkacaktı. Devlet oradan vergisini alacak, halife adına hutbe okunacak, vali atanmaya devam edilecekti. Sultan iktidardan gidene kadar da Kıbrıs'a vali atanmaya devam etti. Vali nereye atanır? Egemenliğinizin olduğu yere atanır. Peki, Kıbrıs fiilen ve hukuken ne zaman elimizden çıkmıştır? 1. Dünya Savaşı'nda (5 Kasım 1914). İngilizler Kıbrıs'ı tek taraflı olarak kendi topraklarına ilhak ettiklerini açıklamışlardır. O sırada devleti kim idare ediyordu? İttihatçılar. Kıymetli okurlar kabul etmek istemiyenler yine  etmesin ama hakikatler değişmiyor. Yani anlayacağınız Sultan Hamid Kıbrıs'ı satmamıştır, üstelik Kıbrıs'ta ki haklarımızdan da Lozan Anlaşması'yla vazgectiğimizi üzülerek de olsa belirtmek isterim.

(Lozan anlaşmasında 1. kısım 20. madde de  Kıbrıs'ın İngilizlerin olduğunu kabul ettik lakin hangi tarihten itibaren Kıbrıs'ın İngilizlerin olduğu hususunda anlaşmada açık bir şekilde görülmektedir. Buna göre esas alınan tarih 4 Haziran 1878 değil 5 Kasım 1914'tür.)Kıbrıs meselesi ile ilgili daha derin analizi okumak isteyenler Abdülhamid'in Akıl Oyunları kitabına müracaat edebilirler. 

Kitapta bu konu ile ilgili çok uzun bir analizde var ancak daha öncede sultanın Kıbrıs'ı satmadığını anlatmaya çalıştım lakin hala sosyal medyada aynı konu ile ilgili sorular gelmeye devam ediyor. Bende önsözünü eski K.K.T.C Cumhurbaşkanı rahmetli Rauf Denktaş Beyefendi'nin yazmış olduğu 216 sayfalık "Osmanlı İdaresinde Kıbrıs" kitabından kısa kısa alıntılar yapmak istedim. Buyurun alıntıları okuyun.

1- Sultan "Hukûk-ı Şâhâneme halel gelmemek şartıyla" diyerek anlaşmayı imzalamıştır. Hukûk- ı Şâhâneden kasıt devletin vergi almaya devam etmesi ve halife adına hutbe okunmasıdır. 

2- Sayfa 57'de açıkça görüleceği üzere adanın geliri Osmanlı Devleti'ne verilmeye devam edecektir.

3- İngiltere 5 Kasım 1914'te Kıbrıs'ı tek taraflı olarak ilhak etti. Osmanlı Devleti bu ilhakı protesto etti (Burada iki hususa dikkat buyurun: birincisi Kıbrıs'a İngilizler el koyarken Sultan Hamid başta değildir, ikincisi madem ada İngilizlerin olmuştu ve kendi toprakları sayıyorlardı neden Kıbrıs'ın verildiği hatta hâşâ satıldığı söylenen tarihten seneler sonra bu ilhakı gerçekleştiriyor. Çünkü İngiltere meseleyi bir oldu bittiye getiriyor ayrıca bir devlet zaten kendinin olan bir yeri neden bir daha ilhak etsin ki.

4- Yapılan anlaşmaya göre Osmanlı Devleti'nin ada üzerinde ki mülkiyet hakkı ortadan kalkmıyordu ayrıca Ruslar işgal ettikleri Kars ve Doğu Anadolu'dan  çıktıkları zaman onlara verilmiş üs de geri alınacaktı.

Ne diyelim şimdi iktidar olmuş ama muktedir olamamış bir partinin yani İttihat ve Terakki'nin (içlerinde vatansever, milliyetçi ve iyi  insanlarda yok değildi lakin cahiller, gafiller ve hainler partiyi sardığı, kuşattığı için onların da partilerini düzeltme ya da söz geçirme şansları bulunmuyordu) kusurlarını ve gafletini Sultan Hamid'e mi yükleyelim? El insaf!