Yüzyılın (Barış) planı diye başladığı konuşmasını “Yeni İsrail Devletini İslam ülkeleri kabul etmelidir.” diyerek bitirdi Trump. Duyanlar, Filistin’in kurtuluşu için reçete sunulduğunu zannedecekler. Planın hedefi, Filistin’i tamamen yok etmek ve sözde İsrail devleti’nin güvenliğini sağlayarak meşru devlet haline getirmek. Böylece şimdiye kadar yaptıkları bütün zulümleri, ördükleri duvarlar da dahil, meşru hale getirecekler. Başkent Kudüs olacak. Dört yıl süre tanındı. Altı hafta içinde planla ilgili iki taraftan görüş bekleneceği söylendi. Filistin’in askeri olmayacak. Mescidi Aksa turistik hale getirilecek ve İsrail’in kontrolünde olacak. 
Böyle bir işgal planını kabul etmek istemeyen hassas Filistinliler, bütün Dünyaya terör destekçisi olarak gösterilecekler. ABD gücüyle, kuvvetiyle, parasıyla, puluyla, babası İsrail’in yanında kolları tekrar sıvadı. Zaten daha önce büyükelçiliğini Kudüs’e taşımıştı. Satın alınmış BAE adileri de şimdiden bu sözlere alkış tuttular. Mısır, ABD’nin kuklası vaziyetinde. Suriye ve Irak, ABD nin ülkelerine özgürlük getirmesi sebebiyle başlarının derdine düşmüş durumdalar. İran’ın bağırıp çağırdığına bakmayın, safı belli. 
Kabe ve Mescid-i Aksa. Durumun vehametini dile getirmek için soruyorum. Acaba Trump, bir Cuma gününde, yanına Suud kralını, Mısır Devlet başkanını ve BAE genel sekreterini de alarak, Kabe ve çevresini koruma altına alacağını, güvenliğini ABD askerlerinin sağlayacağını, bunu dostluk ve birazcık da petrol hatırına yapacağını, başka bir beklentisinin olmadığını, bu durumdan müslümanların çok kârlı çıkacaklarını, hac vazifelerini daha rahat yapacaklarını, dolayısıyla kimsenin itiraz etmemesi gerektiğini söylese, acaba dünya müslümanlarından nasıl sesler çıkardı? Bunu biraz da; "Haçlılar size zarar vermezler, namusunuza dokunmazlar" diyen zihniyetin, başarılı olup olmadığını merak ettiğim için yazıyorum. Bende oluşan kanaat; "Madem hac vazifemizi daha rahat yapacakmışız, ne zararı var? Onlar yönetsinler." diyenlerin çoğunlukta olacağı. Zaten fiilen bu gerçekleşmiş durumda. Kabe ve Mescid-i Nebevi, çevresindeki oteller, avm ler vs. ile düşmanların ticarethanesine dönüştü. Zavallı müslümanlar gerçek niyetleri farklı olsa da, adeta katillere, zalimlere para kazandırmak için gidiyorlar Mekke, Medine'ye. Hem de kendi katillerine. 
Trump ve bütün haçlılar istiyorlar ki; müslümanlar islamın sadece namaz, oruç, hac, zekat ve kelime-i şehadetten ibaret olduğunu düşünsünler, işin ruhunu, cihadını, kıyamını, vahdetini, gayretini, samimiyetini, hicretini, davasını, tebliğini, gücünü unutsunlar. İslam ülkelerinde onları temsil eden münafıklar da aynısını söylemekle görevliler. Nitekim müslümanlar, haccın tanışma, buluşma, bilgilenme, dertleşme, kararlar alma ve memleketlerine döndüklerinde uygulama bölümünü unuttular. Tavaf yaparlarken bile birbirleriyle kardeş gibi değiller. Keza, camilerde niçin saf olduklarını, cemaatin ne demek olduğunu unuttular ve camide toplanıp, bir kaç defa birlikte eğilip kalktıktan sonra düşmandan kaçar gibi dağılmayı islam zannettiler. Orucun da niçin ve nasıl tutulması gerektiği unutuldu. Aç kalarak, teravih kılarak ve mübarek geceleri takdis ederek görevin tamamlandığı düşünülüyor. Kelime-i şehadetin de, ezberlenmesi ve müslüman olmak için mutlaka söylenmesi gereken bir kaç kelimeden ibaret olduğu zannediliyor. Allah ile sözleşme yapıldığını, yeni bir yola çıkıldığını, beyat edildiğini unutuyorlar. Kur'an okumak deyince kaç defa hatim yaptığını söyleyenlerle ve bununla övünenlerle karşılaşıyorsun. Bir defa oku kardeşim kitabını. Sana özel gönderilen mesajı bir defa baştan sona adam gibi oku. Satır, satır, kelime kelime uygulamak için oku. Bunu becerebildikten sonra, istediğin kadar hatim yap. Kıyafetlere, nikaha, aileye, boşanmaya, faize, sisteme, siyasete, havaici asliyeye, israfa, masrafa, kaza ve kadere girmek dahi istemiyorum. 
Bizler dinin kabuğunda, şeklinde, ritüelinde kaldığımız ve ruhunu unuttuğumuz sürece, daha çok sırtımıza binerler, kanımızı dökerler, elimizden toprağımızı, petrolümüzü alırlar vs. vs. 
İstiyoruz ki, Allah zalimlerin belasını versin, helak etsin, yerle yeksan etsin. Bütün bunlar Allah için çok kolay. Nitekim, ebabil kuşlarıyla, sinekle, denizi yararak, hayvana dönüştürerek vs. geçmişte bir çok zalimi ve kavmi helak etti. Ancak Allah, müslümandan güçlü olmasını, zalimlerin zulmünü durdurmasını istiyor. Böyle olmayan müslümanların üzerinden belaların eksik olmayacağını buyuruyor. Bu sebeple dualarımız, yapmamız gereken işleri Allah’a havale etme şeklinde olmamalı. Allah’tan mücadele için güç isteme şeklinde olmalı. Mü’min görevini yaparsa, Allah (c.c) düşmanın kalbine korku salar ve mü’mini korkusuz yapar. Ayrıca onu hiç aklına gelmeyecek ordularla destekler.