Bu saatten sonra öğretmenler gününün aslını, esasını, çıkış tarihini, yararını, zararını tartışmaya açacak değilim. O bahaneyle de olsa, hatırlanmaktan, ilgi görmekten, tebrikleşmekten öğretmenlerimiz çok memnunlar.

Ama olur ya, üzerinde kafa yormak gerekseydi, tarihin parlak sayfalarından Yüce Peygamber'in hayatından örnekler de hatırlanır mıydı?

Hayatının tamamı eğitim-öğretimle geçen bir Peygamber'in ümmeti olmakla iftihar ediyoruz. Yanında yetiştirdiği evlatlığı Hz. Enes'le konuşurken gözgöze ve aynı hizaya gelmek için çömelmesi, çocuklarla yaptığı neşeli konuşmalar, yaşlılara karşı sabırlı dinleyişler, gençlere karşı kullandığı anlayışlı dil vs. ayrı ayrı incelenmeye değer o kadar çok konu var ki…

Böyle bir günde, o yüce insanı da hatırlamak için, o dönemin şanslı gençlerinden Ebu Mahzure'nin nasıl müslüman olduğunu anlatmak istiyorum.

Resûl-i Ekrem Tâif Muhasarasından Cirâne'ye dönüyordu. Namaz vakti gelince Hz. Bilal, ezan okumaya başladı. Resûlullah'a karşı büyük bir kin ve düşmanlık besleyen Ebû Mahzûre ile Kureyşli on genç, ezan sesini işitince bir yere gizlendiler ve alaylı bir şekilde müezzini taklit ederek yüksek sesle ezan okudular. Efendimiz (sav) onları yanına çağırdı. Gençler çok korkmuşlardı. Çağıran kişi komutandı, liderdi ve o zamanın şartlarında kendilerine işkence etmek ve öldürmek dahil her şey yapabilirdi. Ama o büyük öğretmen, tebessümle bakıyor ve kendilerinden birer birer ezan okumalarını istiyordu. Bu sırada onlara "Sesiniz ne kadar güzelmiş, ne güzel ezan okuyorsunuz." diyerek iltifatlarda bulunuyordu. Rahatlamışlardı ve çok etkilenmişlerdi. Hz. Peygamber (sav), en son okuyan Ebû Mahzûre'nin sesini çok beğenerek ona ezanı öğretti; daha sonraki namaz vakti gelince elini başına koyup alnını okşadı ve ezan okumasını emretti. Ebû Mahzûre bu emri isteksiz bir şekilde yerine getirdikten sonra, Hz. Peygamber (asm) ona bir miktar gümüş para verdi ve kendisine dua etti. Gönlü İslâmiyet'e ısınan Ebû Mahzûre orada Müslüman oldu.

En başta çok korkan Ebu Mahzure o kadar cesaretlenmişti ki Hz. Peygamber'den kendisini Mekke'deki Harem-i Şerife müezzin yapmasını istedi. Bu arzusunu kabul eden Hz. Peygamber, Mekke Valisi Attâb b. Esîd'e gitmesini ve yeni görevini ona bildirmesini söyledi. (Müsned, 3/408-409; Abdurrezzak, Musannef, 1/458)

Ebû Mahzûre, Resûl-i Ekrem'in Mekke'den ayrılmasına kadar Kabe'de Bilâl-i Habeşî ile birlikte ezan okudu. Resûlullah'ın okşadığı alnına düşen saçları, saygısından dolayı hiç kestirmedi. Ebu Mahzure, 59 (678-79) yılında ölünceye kadar Mekke'de müezzinliğe devam etti. Kendisinden sonra Mescid-i Haram müezzinliğini oğlu ve torunları yüzyıllarca devam ettirmişlerdir.

Karşılaştığı ya da karşılaşmadığı her insanın hayatında çok büyük izler bırakan o yüce öğretmenin talebesi olabilenlere ne mutlu!

Rabbim, onun çalışkan talebelerinden olmayı, öğrettikleriyle eğitilmeyi ve sevgisini kazanabilmeyi cümlemize nasip etsin.