Geçenlerde bir hakem heyeti kararı vasıtasıyla basına bir açıklama yapıp sigorta konusuna dikkat çekmeye çalıştık. Olayın gelişimi şöyle idi:

28.12.2018 tarihinde 36 ay vadeli tüketici kredisi kullanan bir vatandaşımıza banka şubesi bir de hayat sigortası yaptırıyor ve buna mukabil 680,96 TL poliçe bedeli tahsil ediyor. Tüketicimiz iki ay sonra kredi borcunu tamamen kapatıyor. Krediye ile bir ilgisi kalmayan tüketici, krediye bağlı olarak yapılan hayat sigortasını da iptal etmek istiyor, banka iptal talebini kabul etmekle beraber ödenmesi gereken prim miktarının sadece bir kısmını ödüyor.

Tüketici bunun üzerine ikamet ettiği yerin tüketici hakeme heyetine başvuruyor. Hakem heyeti konuyu bilirkişiye incelettiriyor, bilirkişi sigorta primini aylara bölüştürüp kalan ayların primini ortaya çıkarıyor ve ödenmesi gereken kısmın da tüketiciye ödenmesine karar veriyor.

Olayımızda sigorta yapılmasına bir itiraz yok, ancak ben kısmi ödeme talebi yerine tüketicinin tümden yani ‘sigorta yaptırılmasına’ itiraz etmesi gerektiğini savunuyorum. Tüketicimiz burada sözleşmenin yapılmasına itiraz etmek yerine krediyi sonlandırdıktan sonraki kısmın prim bedelini talep etmiş, hakem heyeti de haklı olarak talebi değerlendirmiş hukuka uygun kararı vermiş.

Bugünkü yazımda, kredi kullanmak için bankalara başvuran tüketicilere dayatılan sigorta sözleşmelerini değerlendirmek istiyorum. Öncelikle bir hususun altını kalın bir çizgi ile çizmekte fayda var; Kredi türü ne olursa olsun, tüketicilere zorla sigorta yaptırılamaz. Sigorta yaptırılabilmesi tüketicinin açık bir talebi ile mümkündür, tüketici kredileri için yasanın 29ncu maddesinde, konut kredilerinde ise yasanın 38nci maddesinde bu yasağa açıkça yer verilmiştir.   

Mezkur yasa maddelerinde, sigorta yaptırılmasına yasak getirilmiş ancak tüketicinin açık talebi olması hali istisna tutulmuştur. Yani tüketici kendi özgür iradesi ile talep ederse sigorta yaptırılabilecektir. İşte bankalar kurnaz bir şekilde istisna halini kullanarak sigorta yaptırıyorlar ve ne yazık ki yargı organları da bunu onaylıyor. Ne yapıyor bankalar? tüketicinin hiçbir talebi yokken önüne boş bir kâğıt koyuyorlar,  sanki açık bir talebi varmış gibi dilekçe yazdırıyorlar, konu yargıya taşındığında da yargı organının önüne bu kâğıt parçasını koyuyorlar. Yargı organı da tüketiciye dönüp ‘ne yapalım, siz kendiniz talep etmişsiniz!’ diyerek karar veriyor.

Peki tüketici aleyhine verilen bu ve benzeri kararlar hukuka ne kadar uygun, bunu sorgulamamız gerekir. Eğer tüketici ‘benim herhangi bir talebim yokken zorla/dayatmayla sigorta yaptırıldı’(ki hal böyleyse yapılan işlem yasaya açıkça aykırı olacaktır.), banka da ‘tüketici kendi özgür iradesi ile talep etti, işte yazılı talebi’ diyorsa, yargı organı ne yapabilir?  

Yargı organları çok şey yapabilir ve sayıları az da olsa bunu yapanlar var. Ne yapar yargı organı, önce olayın şahitleri varsa şahitlerin ifadeleriyle doğru yolu bulmaya çalışır, varsa kamera/ses kaydı , buradan bir tespit yapmaya çalışır, bunlarla da bir sonuca varamıyorsa bu takdirde iş başa düşecektir. Böyle bir noktada ‘Yargı organları da ne yapsın kardeşim?’ diyebilirsiniz, lakin o iş öyle değil. Bir kere hukukta gerçeği ortaya çıkarmanın çok farklı teknikleri var ve her hâkim bu taktiklere sıkça başvurarak kanaat edinmeye çalışır. Mesela ‘hayatın olağan akışı’ diye bir karşılaştırma düzlemi, bir kavram var ve kararlarda sıklıkla bu kavrama/düzleme başvurulduğuna şahitlik ederiz.  Bu sigorta meselesinde Yargı organı,  o tarihe kadar sigorta yaptırmaya ihtiyaç duymayan tüketicinin kredi kullandığında neden sigorta yaptırmaya ihtiyaç duyduğunu sorguladığı anda, tüketicinin tam da kredi kullandığı gün ve saatte sigorta talep etmesini  ‘hayatın olağan akışına uygun’ olmadığını çektirktir.

Şahsen ben o görevi yapan biri olsam, başkaca bir yol kullanmaya gerek görmem, elinde kamera kayıtları, ortam dinlemeleri olan(olması gereken) bankadan iddiasını ispat etmesini isterim, ispat edemiyorsa iddiasını reddederim. Çünkü Türk Ticaret Kanununun 20/2 maddesine göre, ‘her tacirin, ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi şarttır.’ Tacir; devamlı olarak yaptığı işlerde ilgili mevzuatı, ne yapması gerekeceğini tacir olmayan şahıslardan daha iyi bilir ve bilmek zorundadır. Yargıtay içtihatlarına göre ‘basiretli işadamı gibi hareket etmek’ demek, bugünün ve istikbali piyasa durumunu, istikbalde olabilecek uyuşmazlıkları satış/sözleşme yaptığı  sırada gözünde tutabilmesi demektir. Sigorta yaptırılma meselesinde de yasanın koyduğu yasak ortada duruyorken bir tüketiciyle sigorta sözleşmesi imzalıyorsa gelecekte önüne böyle bir problemin geleceğini varsaymalı ve buna uygun pozisyon almalıdır. Buna göre, tüketiciler bir talepte bulunmuşsa banka bunu ses/görüntü kayıtlarını almalı ve itiraz geldiğinde durumu kat’i delillerle ispat edebilmelidir.

Tüketicilere çağrımız!

Ne tür bir kredi kullanırsanız kullanın size zorla sigorta yaptırılmak istendiğinde bu dayatmaya boyun eğmeyin, gerekiyorsa başka bir bankaya gidin eğer aynı dayatma ile karşılaşırsanız mümkünse bunu kaydedin ve bu kayıtla birlikte Ticaret İl Müdürlüklerine başvurun. Bankaların yaptığı bu işlem TKHK’nun hem 6ncı maddesine hem de 29/38 maddelerine aykırı olduğundan aynı yasanın 77/1 ve 77/3 fıkraları uyarınca idari para cezası uygulanacaktır.

Bankayı aynı zamanda BDDK’ya da şikayet etmekte fayda var, BDDK’nın da yaptırım gücü vardır, tüketici şikayetleri yoğunlaştığında şikayetleri yok sayamazlar.

İlgili kurumlara çağrımız!

Son dönemlerde bankacılık sektörü ile ilgili şikâyetlerde bir artış olduğunu gözlemliyoruz. ‘İsim türetme’ metoduyla tüketiciden para araklama dönemine 6502 sayılı yasa ile son verilmişken, bu kez uygun ‘kılıf üretme’ metoduna geçiş yapıldığı görülüyor:  6502 sayılı yasa öncesinde kredi sözleşmelerinin içine bir takım şartlar konularak yapılan aykırılıklar, bu kez ayrı sözleşme düzenlenerek tüketiciye dayatılmaya çalışılmaktadır. Yasaya aykırı bu tür davranışlarla tüketicilerin tek tek mücadele etmesi mümkün değildir.

Başta denetim kurumu olan BDDK’yı, tüketiciye yönelik haksız uygulamalar kapsamında Ticaret Bakanlığını ve yerelde de yasaya aykırı tüketici işlemleri kapsamında da Ticaret İl Müdürlüklerini re’sen denetim yapmaya, bankaları yasal çizgiye getirmeye davet ediyoruz.