Sağı, solu, ateisti, İslamcısı fark etmez, herkes Atatürk’ü sevme konusunda yarışıyor bugünlerde. Bunu yaparken birbirlerinin niyetlerini okumaktan da vazgeçmiyorlar. Kime sorsan, karşı tarafın samimiyetsizliğinden ve Atatürk’ü suiistimal ettiğinden şikâyetçi.

Selçuklu, Osmanlı derken Cumhuriyet dönemi başladı. Yani Atatürk, gerçekten yaşadı, ülkesi için savaştı ve Cumhuriyeti kurdu. Peş peşe devrimler yaptı. Bu devrimlere direnenler de oldu, teslim olanlar da. Sevinenler de oldu, üzülenler de… Hangi devrim, kimi ne kadar üzdü bunun hesabını yapacak olursak, eleştirdiklerimizden farkımız kalmaz.

Onu yok sayma, tarihten silme hatasına kimse düşmemeli. Nasıl ki geçen yüz yıllar içerisinde çeşitli liderler milletimizi yönettiyse, Atatürk de bir lider olarak, eğrisiyle, doğrusuyla Türk tarihinin sayfalarında yer aldı.

Hatasıyla, sevabıyla, doğrusuyla, yanlışıyla bir insandı o. Evet insandı. Ne ölümsüzdü, ne de tapılasıydı. Hâşâ Allah olmadığı gibi Peygamber de değildi. Herkes gibi doğdu, yaşadı ve öldü. Maalesef millet olarak, partimizi, takımımızı, meşrebimizi vs. abartma ve ölümüne bağlanma alışkanlığımız var. Kime sorsan, lideri asla yanlış konuşmaz, yanlış iş yapmaz, mükemmeldir, her hareketinde ve kelamında hikmetler vardır vs. Keşke, peşinden gittiklerimizin etten, kemikten ve duygulardan müteşekkil olduğunu idrak edebilsek. İşte o zaman onların da bizler gibi kızabileceklerini, güleceklerini hatta yanlışa düşebileceklerini anlamaya başlarız.

Onu sevmek isterken Osmanlıyı yok sayanlar da hatalı, Osmanlıyı severken onu yok sayanlar da hatalı. Tarih, kesinti kabul etmez. Türk milleti olarak bizler, yeryüzüne yüz yıl önce gönderilmedik. Bir geçmişimiz, asaletimiz var ve bununla gurur duyuyoruz.

O döneme takılıp kalmak, sürekli konuyu sıcak tutmaya çalışmak, kaşımak ve kazımak, kimseye bir şey kazandırmaz. Cumhuriyet devrindeyiz. O dönemi göklere çıkaranlar da, lanetleyenler de gençleri korkutuyorlar. Tarafgirlik yaşanmasına ve kutuplaşmaya sebep oluyorlar. Dolayısıyla takım tutar gibi Atatürkçülük başlıyor. Ne yaptığını bilmeden, işin mahiyetini kavramadan, Atatürk’ün resmini, imzasını vücuduna dövme yaptıranlar, arabasına yapıştıranlar her geçen gün çoğalıyor.

Şimdiye kadar sol cenah, Atatürk’ü kimseye kaptırmazken, devir döndü. Biz de Atatürkçüyüz, onu kimselere vermeyiz diyen yeni gruplar ortaya çıkmaya başladı. Çok uzun dönem bu memlekette Atatürk, yükselme aracı olarak kullanıldı. Onu bahane ederek, menfaat, iktidar ve güç savaşları yapıldı. İhtilaller yapılarak, onun kurduğu cumhuriyete, en büyük darbeler vuruldu.

Son yıllarda bu işin, iyice suyu çıktı. Bundan elli altmış yıl öncesinde yaşayanlar, o dönemlerde yaşananlara şahit oldukları hatta bizzat yaşadıkları için, konulara daha farklı yaklaşıyorlardı. Olayın sıcaklığı geçti, yaşananlar unutuldu. Daha dün yaşanan 28 Şubat’ı, ihtilalleri anlatamadığınız insanların, o dönemleri anlamasını beklerseniz, çok büyük hataya düşersiniz.

Derdimiz, davamız, geçmişle uğraşmak olmamalı. Bizler, gençlerimize islamı öğretmeliyiz. Aynı zamanda tarihi, nereden nereye geldiklerini, asıllarını ve kimliklerini öğretmeliyiz. Bunu çok yönlü yapmalıyız. Onları ümmet bilinciyle, maneviyatlarına düşkün, vatanperver ve iyi insanlar olarak yetiştirirsek, bütün meseleler kendiliğinden hallolur. Gruplaşmadan, korkutmadan, karşı karşıya gelmeden, sahip çıkarak, şefkatle ve ilgiyle yapmalıyız bütün bunları.