AK Parti kurulurken yoksullukla, yolsuzlukla mücadele, özgürlük ve demokrasi vaat etmişti.

14 Ağustos 2001 tarihinde Adalet ve Kalkınma Partisi, olarak kurulan AK Parti İlk başlarda özgürlükçü ve demokrat bir çizgi izledi. Ekonomide kısmi başarılar sağladı. Ancak zamanla kendini bu ilkelerden uzaklaştırarak özgürlükçü demokrat yanını zayıflattı. Ülkede Ekonomik sıkıntılar baş gösterince de bütün gücünü iktidarını kaybetmemek üzere bina etti.

Özgürlükçü Demokrasi demişti.

Ülkedeki demokrasiyi yeterli bulmayıp, daha özgürlükçü demokrasi demişti. Ancak Avrupa Birliği'ne Tam Üyelik Koşulları (Kopenhag Kriterleri)’ne ortaya çıkan bazı krizler nedeniyle,üzerinde anlaşılması mümkün olan maddelerde gömbürtüye gitti.Bu bağlamda toplumun ihtiyaçlarına yeterli cevap verilemedi. Demokratik Parlamenter sistemle yönetilen Türkiye’yi ortak aklından uzaklaştıran bir sistem inşa edildi.Parlemendet sistem kaldırıldı,Başkanlık sistemine geçildi.

Netice ortada.

Kamuoyu araştırmalarına göre de toplumun yüzde 64'ü sistemden kaynaklı rahatsızlık duyduklarını ortaya koyuyor.Bu ne anlama geliyor,bu sistem artık toplumun geleceğine tam olarak hitap edemiyor, Geçmişi anlatarak geleceği kurtarmaya çalışıyor olmakta, vaatleri sıralamakta azalıyor gibi. İnandırıcılığını her gecen gün kaybediyor gibi. Yeni yönetim yani başkanlık sisteminin Ülkeye fazla bir şey kazandırmadığı görüldü.24 Haziran’dan sonra yani Başkanlık sistemine geçildiğinden sonra sorunlarımız azalmış, vaat edilenler gerçekleşmişse uymuştur, Sorunlarımız derinleşmişse uymamıştır.

Ne denilmişti,’

Ekonomi Uçacak’

Uçtu mu?’

Tarım Ve Hayvancılık canlanacaktı’,

Canlandı mı?’

Yoksulluk bitecekti’,

Bitti mi?’

Tam aksine:

Şehirlerin nüfusu yüzde doksan dörtlere dayandı’,

Köylerin nüfusu yüzde altılara kadar düştü’,

Fabrikalar bir bir kapandı, istihdam azaldı, işsizlik arttı.

Şerhlerde yoksulluk daha çok arttı.

Köyler adeta boşaldı, şehre yöneldi’,

AK Parti neyi vaat ettiyse biraz tersi oldu.