HANİ derler ya, “Lafla peynir gemisi yürümez” diye…

O misal, biliyorsunuz bu memlekette sadece lafla peynir gemisi yürütmeye çalışan, üstüne üstlük “bu memleketin sahibi olabilecek makamda” zat-ı muhteremler var.

Kavgayla, gürültüyle, dedikoduyla, insanlara tepeden bakmayla, Ankara’dan gelince “Maraşlı’yı taşralı cahil olarak görmeyle” bu kentin zamanını çalanlar var.

Kısacası Maraşlı’yı peynir gemisine bindirip lafla zaman geçirenler var!

Oysa bu memleketin iş  üretmeye ihtiyacı var…

Malum kişilerin “cak”larıyla, “cek”leriyle, toplumun her kesimiyle olan kavgası ve küslüğüyle geçirecek bir dakika bile zamanı yok.

Kulakları çınlasın, Mehmet Bağrıaçık ve oğlu Oğuz Bağrıaçık Facebook sayfalarında çok paylaşırlar; “Burası Maraş üretmemiz gerek gardaş!” diye…

İşte memleket olarak bizim ihtiyacımız olan,, tam da bu bu sözün gereğini yerine getirmektir…

Sadece Mahir Ünal’ın, Ahmet Özdemir’in, Cihat Sezal’ın ve Celalettin Güvenç’in çabaları yetmez! Şehrül-Emin makamında oturan kişinin de peynir gemisi kaptanlığından inip, üretmesi ve kentle barışması gerekiyor.

Şehrül-Emin için bunlar parayla pulla olan şeyler de değil.

İnsanlara gülümsemek…

Liseli ergen tribinden uzaklaşıp olgun davranmak…

Mahalleye sonradan gelen çocuk kompleksinden çıkıp mahalleyi sahiplenmek…

Bir öneri sunana “bana ayar veriyor” düşüncesinden çıkıp, olumlu bakmak…

Atanmış memur ya da kayyum havasından çıkıp bu kentin insanlarının oylarıyla seçilmiş olmanın bilinciyle hareket etmek…

Nokta.

TİCARET ODASINA YÖN VEREN BİR ÇOCUK

ONÜÇ ondört yaşlarındaydı ilk tanıdığımda…

Bir dostluğumuz olan mobilya mağazasının sahibinin ara ara yanına uğradığımızda görüyordum bu çocuğu.

Hem okuyor, hem de bir mobilya mağazasında çıraklık yapıyor, boyundan büyük sandalyeleri taşıyordu.

İnanılmaz azimli, bir o kadar da saygılı, efendi biriydi.

Askere gittiği için mağazadan ayrıldıktan sonra görmemiştim bir daha.

Yıllar geçmişti ki aradan, o çocuk sosyal medyadan tekrar buldu beni ve “Beni tanıdın mı Yener Ağabey?” diyordu.

Nasıl unuturdum, bende böyle iz bırakan Adem Mağralı adlı bu çocuğu…

Uluslararası bilinirliliği olan bir mobilya mağazasının bayiliğini almış ve büyük bir mağaza açmış.

Hadi reklamını da yapmış olalım: Megapark Hastanesi karşısındaki, Hüsna İstikbâl Centroom Mobilya Mağazası.

ÇARŞIDA, PAZARDA ŞENLİK VAR

BU konuyu şunun için yazdım: Kentimizde bugün itibariyle başlayan “Çarşıda, pazarda şenlik var” isimli kampanyanın fikir sahibinin işte yukarıda kendisini anlattığım sevgili Adem olması nedeniyle…

Dört beş ay önce konuyu geliştirmişti. Bugün kullanılan afiş tasarımını bile yapmıştı.

Ticaret Odası’na, MÜSİAD’a ve Onikişubat Belediyesi’ne anlattı projesini…

Ve bu çocuk işte çalıştı, çabaladı, üretti ve Kahramanmaraş’a bir katkı sağladı.

Bu memleketin en çok ihtiyacı olan şey, üretmek, üretene destek olmak.

Adem Mağralı, bunu başardı.

İşte bu nedenle; Her Kahramanmaraşlı’nın bir Adem olması gerektiği günlerdeyiz.

YATACAK YERİ YOK:

LAF EBELERİNİN

İŞ üretmeden hazıra konmaya alışmış, lafla peynir gemisi kaptanlığı yapanların…

YATACAK YERİ ÇOK:

ÜRETENLERİN

BANANECİ olmayıp memlekete sahip çıkan, üreten bilcümle Maraşlı’nın…