Dostlar "kaynaklar kıt ve sınırlı" tezi sömürge nizamının, kapitalizmin kurucularının insanlığın haklarını gasp etmek, üstüne çökmek için uydurduğu kocaman bir yalandır. Yüce kitabımız Kur'an'ı Kerim'de konu ile alakalı pek çok ayet vardır, şimdi örnekleri yazalım: İbrahim Suresi 34. Ayet "O size istediğiniz her şeyi verdi. Allah’ın nimetlerini saymaya kalksanız başa çıkamazsınız. Şu bir gerçek ki insanoğlu çok zalim, çok nankördür!" Lokman Suresi 20. Ayet: "Allah'ın göklerdeki ve yerdeki her şeyi emrinize verdiğini, nimetlerini açıkça veya gizlice önünüze alabildiğine serdiğini görmez misiniz?" Mülk Suresi 15. Ayet: "Sizin için, yeryüzüne boyun eğdiren O'dur. Şu halde onun omuzlarında yürüyün ve O'nun rızkından yiyin. Sonunda gidiş O'nadır." Dostlar yani anlayacağınız  Müslümanım diyen ve Kur'an'a inanan hiç kimse "kaynaklar kıt" tezine inanamaz. Kaynakların kıt ve sınırlı olduğu yalanını fizik, kimya, biyoteknoloji keşifleri de ortaya çıkartmaktadır. Bu keşifler maddenin sınırsız imkanlarından bahsetmektedir. Üniversitelerde öğretilen ekonomi derslerinde öğrencilere; dünyadaki ihtiyaçların sınırsız, kaynakların kıt olduğu öğretilir. Doymak bilmeyen batının  gözlüğüyle çevremize ve maddeye bakarsak zaten işin içinden çıkmayız. Yamyam batılının kafasında ise bunun iki zalimane çözüm yolu vardır; birincisi, savaş çıkararak yani öldürerek, yok ederek, katlederek sözde "kıt kaynakların" mevcut nüfusa yetmesini sağlamak, ikincisi, artan nüfusu doyurma bahanesiyle ürünlerin genetiğini değiştirmek ve sürekli işlenmiş gıda satarak kazancını, zenginliğini sonsuza kadar sürdürmek. “Kaynakların kıt, ihtiyaçların sınırsız” olduğuna inandırdığında insanlara savaşta meşru, gıdaların genetiğini bozmakta ama kimse Amerika’da sadece bir yılda israf edilen besinlerin Afrika’da üretilen bütün gıdaya eşit geldiğini bilmez, araştırırsanız acı hakikati görürsünüz. Biraz da özeleştiri yapalım, kimse zengin sofralarında yenmeyip sadece göz zevkini doyurmak için masaya konan ve sonra atılan gıdalarla dünyada hiçbir yoksulun kalmayacağını da bilmez, bilse bile düşünmek istemez. Şayet düşünürse nefsiyle hesaplaşması gerektiğinin farkındadır. Durumun ne kadar acı olduğunu anlamanız için Ramazan ayındaki Müslüman ahalinin iftar ve sahur sofraları ve çöp konteynırlarının kenarlarına konan yemek artıklarına bakmanız yeterlidir. Azıcık tefekkür ederseniz gerçeği görürsünüz, sınırlı sonlu hayatı olan insanın ihtiyacı nasıl sınırsız olur, bu yalanlara itibar etmeyin. Söylemeyi unutuyordum, sınırsız olan bir şey vardır ama o ihtiyaçlar değildir; hırstır, ihtirasdır, terbiye edilmemiş nefistir ve terbiye edilmemiş nefiste ortaya israftan başka bir şey çıkarmaz. O yüzden atalarımız “Açı doyursun aç gözlüyü doyuramazsın” derler. Ayrıca hem insanı yaratacaksın, sonrada  onu aç bırakacaksın, bu manada “yaratıcının sınırlı kaynakları” var demek, O’na en büyük hakarettir. Rabbimizin sınırsız ve sonsuz yaratma kudretine, merhametine, adaletine güvenmemektir, inanmamaktır vesselam.