İbadetleri farz, vacip, sünnet, müstehab olarak görmek yerine, aşığın maşuğuna yaranmak için yaptığı iş ve işlemler olarak görmeyi tercih ediyorum. Dolayısıyla, oruca bakış açımda, fıkıh yönünü tamamıyla fıkıhçılara bırakacağım. Çünkü onlar; zâhire göre hükmedecekler ve orucu bozanı, bozmayanı, mekruh edeni etmeyeni listeleyecekler. Ben, ibadetlerin görünmeyen kısmıyla ilgilenmeyi daha çok seviyorum. Kısaca, bir takım şekillerden oluşan ibadetlerin altının doldurulması, gönül ve ruh bağının mutlaka oluşturulması gerektiğini düşünüyorum. Çünkü heyecan taşımayan ve sadece görev olarak icra edilen ibadetlerin, psikolojik olarak rahatlatsa da kişiye ve topluma faydasının olmayacağını kabul edenlerdenim.

Bugün Ramazan ayı başladı. Belki günahlarımız çoktu, utanıyorduk ama hiçbir zaman ümidimizi kesmemiştik. Nasıl ki, her şeye rağmen güneş her sabah yeniden doğuyorsa, Ramazan da vakti geldiğinde mutlaka gelecekti. Bizi bu kadar güvendiren Yüce Sahibimizdi. Bize; “Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin.” diyordu ve rahmet üstüne rahmet göndererek bizleri çok sevdiğini belli ediyordu.  

Biz de Yüce Yaratıcımızı çok seviyoruz. Heyecanlıyız ve gururluyuz. O Yüce makamın, yılda bir ay oruç daveti var ve biz ona icabet etmek için hazırlıklar yaptık. Evlerimizi, elbiselerimizi, camilerimizi, yollarımızı, işyerlerimizi, organlarımızı ve özellikle gönüllerimizi temizledik. Tertemiz olduğumuzu düşünüyoruz  ve davetin bereketinden, gıdasından nasibimizi fazlasıyla alalım istiyoruz. Bütün azalarımız ve kalbimiz yumuşacık oldu. Çünkü Ramazan'da erimek, kendimizden geçmek ve yeniden doğmak istiyoruz. Bu doğum, belki hayatımızın dönüm noktası olacak. Kararlıyız, iştahlıyız, duygu yoğunluğu yaşıyoruz. İçimiz kıpır kıpır. Ramazan boyunca sokaklarımız, evlerimiz, camilerimiz geceleri bile ışıl ışıl olacak, hem parlayacaklar hem de parlatacaklar. Seviyoruz seni ey Ramazan! Seni bize layık görene şükürler olsun. Bizi temizlemek, yükümüzü hafifletmek için geldiğini biliyoruz. Sana layık olacağız, mahcup olmayacağız ve seni yüce sâhibine mahcup etmeyeceğiz. Zira bizler, Rabbimizi çok seviyoruz ve sevgimizi, sevdamızı  her fırsatta ispatlamaya çalışmaktan zevk alıyoruz. 

İşte! beklediğmiz, hasretini çektiğimiz oruç  geldi. Şimdi onu değerlendirmek, anlamak ve ruhuna uygun yaşamak istiyoruz. Çünkü oruç; yaz yağmuruna benzer. Nasıl geldiğini ve nasıl gideceğini kestiremezsin. Onu tutmak mümkün değildir. Önemli olan; onun seni tutması ve rahmetini göstermesidir. Bu sebeple oruçta gezelim, bütün bedenimizin ıslanmasını sağlamaya çalışalım ve rahmetini iliklerimizde hissedelim. Korkmayın hasta olmazsınız, birazdan güneş tekrar çıkar ve bereketin üzerinizde kurumasına yardımcı olur.

Oruçla, midesi aç olanın halinden çok, kalbi aç olanları anlayacağız. Kalbi doymayanların hep aç gezdiklerini ve hiçbir zaman doymayacaklarını hissedeceğiz. 

Bunca kelam, çok kıymetli bir dostun teşrifine sevincimizi izhar içindi.

Hoş geldin dostum.

Hoş geldin ayların ve gönlümün sultanı.

 

Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.