Yüksek Seçim Kurulunca göre "Bir kısım sandık kurullarının, ilçe seçim kurullarınca kanuna aykırı oluşturulması ve bu hususun da seçim sonucuna müessir olması gerekçesi ile 4'e karşı 7 oyla İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin ve dolayısı ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı seçilen Ekrem İmamoğlu'nun mazbatasının iptaline karar verildi.

Karara göre iptal edilen seçim 23 Haziran'da yenilenecek. Tabi ki fatura bu kez “ seçimi neden kaybettiniz diye değil” se de!! sandık kurullarında kanuna aykırı görevlendirme yaptılar diye seçim müdürleri ile ilçe seçim kurulu başkan ve üyelerine çıktı. 

Peki; Sandık kurullarındaki Kanuna aykırı görevlendirme sadece İstanbul’da mı yapıldı ? 

Bu görevlendirmeleri (eğer varsa) CHP’li Müdürler, Seçim Kurulu Başkanları yada üyelerimi yaptı? 

Yoksa aslında neredeyse tüm seçim bölgelerinde mi yapıldı? Bunları bilemiyoruz.

Yüksek Seçim Kurulu kararlarlar yargıdan muaf olup, itiraz yolu kapalı ve nihai karar niteliği taşır. 


Yüksek Seçim Kurulu oldukça saygın ve yetkin hukuk adamlarından müteşekkil, saygınlığını ve güvenirliğini korumakta öncelikli sorumlu en yüksek dereceli mahkeme organlarından biridir.. 


Ancak; 

İptal sebebi olarak ortaya konulan Seçim kurullarındaki hukuksuz görevlendirmeler; İstanbul’da yapıldı/yapılabildiği ise diğer tüm seçim bölgelerinde de yapılmamış mıdır? Tabiî ki yapılmadığına dair bir veri yok ortada.!!

Bu itibarla Yüksek Seçim Kurulu’nun aldığı bu karar doğru bile olsa; benzer hukuksuzlukların ötesinde çok daha somut hukuksuzlukların yaşandığı diğer bir çok seçim bölgesinde yapılan itirazların değerlendirmeye bile alınmamış olmasının gölgesinde kalmış, saygınlığını ve tarafsızlığını yitirmiştir. Kamuoyunda siyasi etkilerle alınan bir karar olarak algılanmıştır. 

Hangi siyasi döneme denk gelmiş olursa olsun hukuk temel vazgeçilmezimizdir ve asla ne yıpranmasına ve itibar kaybetmesine rıza gösteremeyiz.

“Adalet Mülkün Temelidir”, adalet tarafsızlığını kaybederse, gücü olanın lehine işlerse, devletin en temel sac ayaklarından biri kırılmış olur ki, bu kabul edilebilir bir durum değildir. 

Gelelim bu iptal hangi siyasi sonuca hizmet eder? 

Haklı gerekçelerle bile olsa bu karar, yeterince izah edilememiş, kamu vicdanında mâkes bulmamıştır. 

Daha önce seçimi kazandığı açıklanan birinin daha sonra mazbatasının alınması hususu maalesef mağduriyet algısına dönüşmüştür. 

Bir siyasi partinin yapabileceği en büyük hata siyasi muarızlarının haksızlığa uğratıldığı algısına sebep olmaktır. 

Bilerek yada bilmeyerek AK Parti kendi eliyle aldırdığı düşünülen bu kararla adeta bir tuzağın içine girmiş yada çekilmiştir. 

Meseleye seçmen davranışları açısından bakıldığında “haksızlığa uğradığı düşünülen kişiye karşı sahiplenme duygusunun harekete geçeceği hususu sosyolojik realitedir.

Tıpkı 1997-2001’li yıllarda 28 Şubat darbesinin oluşturduğu travma hala etkisini yitirmemişken, mağdurları içinde bulunan ve lider potansiyeli olan birinin sadece okuduğu şiir yüzünden cezaevine konulması ve hakkında siyaset yasağı getirilmesi ile birlikte gelişen kitlesel sahiplenme duygusunun onu iktidara taşımasında olduğu gibi. 

Bu durumda aklı karışıyor insanın! bu “iptalle bağlı olarak geliştiği anlaşılan “mağduriyet algısı” ne getirir ne götürür bunu en iyi bilmesi gereken bir liderin böyle bir tercih ortaya koyması ne anlama geliyor? 

Yüksek Seçim Kurulunun İstanbul Seçimini iptal kararı CHP’nin önünü açacak sağ seçmeni CHP’nin inisiyatifine terk edecek konjonktür el bir jeste dönüşmüştür.

Öyle anlaşılıyor ki 23 Haziranda seçimi kim kazanırsa kazansın “İstanbul Seçimlerinde” yaşananlar; 17 yılık bir dönemin ardından “bir kere daha” kapsamlı bir operasyon için acaba toplum mühendisleri yeniden iş başındamı? dedirtecek sonuçlara gebe görünüyor.

Çözüm süreci dönemindeki Türkiyelilik jargonunu hatırlatan “Türkiye İttifakı” söylemi, son bir haftadır depreşen terör saldırıları, şehit haberleri ve en son Bebek Katili Apo’nun itidal çağrısı bakalım hangi akla hizmet edecek. 

HDP/PKK/PYD seçime etki etme gücü; 

Aleni müttefik CHP’nin adayı Ekrem İMAMOĞLU’nunmu kullanımına açılacak? 

Yoksa buzdolabındaki çözüm sürecinin yeniden güncelleneceği yönündeki işaretlerle, kendilerine göz kırpan AK Partinin adayı Binali YILDIRIM’ınmı?
Hep birlikte göreceğiz.

Sonuç ne olursa olsun son günlerde yaşanan hukuki, ekonomik ve siyasi krizlerle Türkiye dönüşü zor bir anafora sokulmuştur. 

Milliyetçiler ve Dindarların yüz yıllık birikim sonunda elde ettikleri “Kudretli İktidar Şansı” "Siyasal İslamın" doymak bilmez ihtiraslarına yem edilmiştir. 

İslamcı siyaset algısı tarihinde hiç olmadığı kadar itibar kaybetmiştir. 

Millet amansız bir sekilerleşmenin ağına düşmüştür.
Sağda iktidar zafiyetini ikame edecek yeni bir kadroya el verilememiştir. 

Tüm bu yaşananlardan sonra en makul olduğu bu dönemdeki haliyle bile vaktiyle bu millete yaşattıkları hatırlandığında tüyler ürperten CHP’nin yeniden iktidar ya da etkin siyasi aktör olma ihtimali, AK Partinin CHP’ye hediyesidir.

Büyük Birlik Partisinin İstanbul’da yüzbin civarında oyu vardır. 

Cumhur ‘ittifakının gönüllü uydusu’ konumuna razı bir "yönetim anlayışı" ile hareket edilerek hiçbir talep olmadığı halde Cumhur İttifakı Lehine İstanbul’dan aday çıkarılmamış olması İttifak sahiplerince görmezden gelinmiş ilgi bile görmemiştir. 

Cumhurbaşkanının Sivas mitingindeki camiayı rencide eden konuşmaları; kendileri açısından Sivas’ı kurtarmaya yetse de, İstanbulda’ki Büyük Birlik Partili yüz bin civarındaki seçmenin önemli bir kısmını kontrolden çıkarmış belki de daha o günlerde Binali YILDIRIM’ın İstanbul’da seçimi kaybetmesinin fitilini ateşlemiştir.