Eğitim sistemine yönelik ciddi anlamda eleştiriler var. Bana göre bunlardan en değerlisi, gençlerimizin kendi yetenekleri doğrultusunda eğitim alamamaları.

Neredeyse herkesin ezbere bildiği ama hangi hikmetin gereği, bunun tersine iş yaptığımız bir eğitim yaklaşımı; “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz”.

Madem “Burada hiçbir balık uçmaya, hiçbir kuş yüzmeye zorlanmaz”, kanat çırpmaya çalıştırılan bunca balık, yüzmeye çalıştırılan bunca kuş nereden çıktı?

Sayısal ve sözel alanda bireyin alması gereken temel eğitim onun toplumsal hayatın olmazsa olmaz gerekliliklerinden ibaret olan araçlar iken, bunlar nasıl oldu da amaç haline geldi?

Dünya her geçen gün bilimsel alanlarda alt disiplinlerde uzmanlaşmaya doğru giderken, bir on milyondan fazla gencimizi üç beş alana ve programa hapsederek bütün bilimsel çalışmaları bu pakete sığdırmaya çalışıyoruz?

Lise türlerinin çoğalması ve gençlerin yeteneklerine göre yönlenecekleri, uzmanlaşacakları alanların temel eğitimlerini vermemiz gerekirken, neden bu türleri azaltarak birkaç alana hapsederek onları hiç de başarılı olamayacakları alanlara mahkûm ediyoruz?

Teşbihte hata olmazsa kasap olmaya yetenekli bir öğrenciye de doktor olmak isteyen bir öğrenciyi de neden aynı dersleri almak zorunda bırakıyoruz?

On iki yıl boyunca yetenekleri dışında almaya zorlandıkları tek tip eğitim(!) sonrasında onlardan; dünyayı değiştirecek fizik dehası, Nobel ödülü alacak tarihçi, ülkemize çağ atlatacak kimya buluşları, topluma yön verecek siyasetçi, filozof, edebiyatçı, ilahiyatçı, şair, hatip olmasını, dört beş yıllık üniversite öğrenimden sonra bekleyebiliyoruz?

Temel eğitimin ardında ortaokullar bireylerin yeteneklerinin tespit edildiği, mesleki yeterlilik alanına göre yönlendirildiği “liseler” olmalı; Mimarlık, İnşaat, Edebiyat, Felsefe, İlahiyat, Sosyoloji, Spor, Güzel Sanatlar, Konservatuar, Tarım, Ziraat, Kimya, Biyoloji, Muhasebe, Bankacılık, İşletme, Elektrik, Elektronik, Ağaç İşleri, Öğretmen, Sağlık, Yabancı Dil Liseleri., Gazetecilik Lisesi… vb. 

Türkiye’nin ticaret ve sanayi alanında, sosyal alanda ihtiyaç duyduğu temel alanların kapısı olabilecek liseler olmalı. Ardından doğrudan dört yıllık üniversiteye geçmeden aşmaları gereken iki yıllık yüksekokullar ve buradan mezun olanların kendi alanlarında ya da diğer alanlara geçiş imkânı sağlayan dört yıllık daha üst düzey bir eğitime yöneldikleri üniversiteler olmalı.

Üniversitelerin alanları kadar o alana temel hazırlık eğitimi veren yüksekokullar sisteme dâhil edilmeli.

İnsan kaynağı, dershane kapılarında ömür çürüten gençler kümesinden değil, alanında uygulamalı eğitim gören, sonrasında başarısına göre değerlendirilen bir süreçten geçirilmeli.  

Herkes işini yapmalı… İşine göre eğitimden geçmeli. Her işi yapan değil, işini doğru yapan insanlar yetiştirilmeli. Balıklar yüzmeli, kuşlar uçmalı… Uçabilen balığa da yüzebilen kuşlara da fırsat verilmeli.

Kıtaları yeniden keşfetmeye gerek yok. Ama bizim insan kaynağımızı keşfetmemiz şart.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar Nadir Yıldırım