Batıyla, bilhassa ABD ile aşılması oldukça güç bir kriz yaşanmaktadır. Bu kriz, sadece papazla ilgili olmayıp, Türkiye’nin, bütün İslam Âlemiyle olan bağları ile yakından ilgilidir. Türkiye Genç nüfusa sahip olması nedeniyle İslam Dünyasında etkileyici rolünü unutmamak gerekir. Ortadoğu, İran ve Türkiye hariç işgal altında olup, Irandan sonra sıranın Türkiye’ye geleceği gün gibi aşikârdır.  Bu duru müstevliler tarafından dört gözle beklenilmektedir. Genç nüfus sahip olan Türkiye operasyonel olarak sahada göstereceği performansı nedeniyle bu özelliğin kırılması için terör gibi örgütlere yıllardır Asker ve Lojistik destek vererek Türkiye’yi güçsüzleştirme çabası içerisindeler. Direk olarak mücadele etmenin zorluğu nedeniyle endirekt olarak gerçek planın öne çıktığı görünmektedir.

         ABD, bu durumlardan esinlenerek Afganistan’ın dışında işgal girişimlerini gözden geçirerek yalnız başlarına bir şey yapamayacaklarını ve çok büyük maliyetlere sebep olacağı bakımından Türkiyesiz orta ve uzun vadede başarılı olunamayacağı kanaati hâsıl olmuştur. Irakta bu durum kendisini göstermiş ve Türkiye’yi sebep göstermişlerdir. Hâlbuki Irak’ı işgal sebebi kitle imha silahları için idi. Ne yazık ki bu silahlarla ilgili bir bilgiye rastlanılmamıştır. Dolaysıyla ABD savaş suçu işlemiştir. Ne yazık ki, bu işgalde 2 milyon ırak’lı katledildi. Binlerce genç kıza ve kadına tecavüz edildi,4,5 milyon çocuk öksüz ve yetim kaldı. İki milyon kadın dul kaldı. Ne yazık ki buna sebebiyet veren ABD askerleri için, “ABD askerlerinin en az zayiatla ülkelerine mümkün olan en kısa zamanda dönmeleri arzusuyla dua edildi.

         Suriye işgalinde başarmak için, PYD-YPK ve PKK’yı kara harekâtında kullanmak için, hem eğitti ve hem de lojistik destek verdi. Bu terör güçlerinin arkasında kimin ve kimlerin olduğu ortadayken bunlarla olan bağımızın gözden geçirmemiz lazım. İlk önce terör karargâhı olan İncirlik Üssü’nün etkisiz hale getirilmesi Türkiye için önem arz etmektedir.

         Şimdi ise İran’a yapılacak operasyon için Türkiye’yi yanına almak amacındadır. Bunun için ABD. bazı ufak tavizler verebilir. Umarım Türkiye bir hataya düşmez Atılan yanlış adımlar sayesinde Ortadoğu’nun durumu ortada. İran’dan sonra sıranın Türkiye’ye geleceği gün gibi aşikârdır. Yaptıkları “Kirli ikna tekliflerini” reddediyoruz. Bundan ötürü de düşmanca bir eylem ile karşı karşıya olduğumuz ortadadır:  ANKASSAM Raporunda belirtildiği üzere:

  1. ABD’nin emperyalist zihniyeti, Ulusal Yasaların yardımıyla ayakta durmaktadır. Buna göre Devletin iradesi, bu yasa, tek taraflı çıkar uğruna  tüm dünya toplumuna uygulanmaktadır.
  2. ABD’nin Türkiye’ye karşı yaptırım kararı,”Uluslar arası barış ve güvenliğin korunması yâda yeniden kurulması” doğrultusunda BM Güvenlik Konseyi kararı kapsamında değil, tek taraflı olarak siyasi amaçlardan dolayı alınmıştır. Bu karar doğrudan egemen bir devletin yargısına müdahale anlamını taşımaktadır.
  3. Rahip Brunson meselesi ABD’nin yaptırım kararına delil olarak ileri sürdüğü insan hakları olmaktan ziyade bir devletin başka bir devletin içişlerine müdahalesinin bariz bir göstergesi olduğu görünmektedir.
  4. ABD’nin sadece iki bakanla sınırlı olmayıp, Türkiye’nin 2023 hedefine yönelik makro projeleri engelleyecek bazı söylemler ortaya koyacağı söylenilmektedir. Dolaysıyla bu kriz sadece rahip Brunson’la ibaret olmadığı görünmektedir. ABD yönetimi bölgesel ve gerekse küresel bağlamda Türkiye’nin makro planının engellenmesini hedeflediği düşünülebilir.
  5. 13818 sayılı ABD Başkanlık Kararnamesine dayanılarak, alınan yaptırım kararı aslında bir kriz olmadığı, son zamanda iki Ülke arasında son dönemde yaşanan krizin bir alt kriz olduğu görünmektedir.
  6. Türkiye’ye karşı yaptırımların, hukuki dayanağı olan Küresel Magnitsky Yasasını Rusya vatandaşları haricinde NATO müttefiki olan Türkiye vatandaşlarına yönelik uygulaması düşündürücüdür.
  7. Trump, Ankara’ya “taviz vermek” ve “baskı uygulamak” arasında yapmış olduğu seçimde baskı yönünü tercih etmiştir.
  8. Bu kriz başlangıçta konjonktürel olarak değerlendirilmişti. Aslında taraflar arasında radikal değişimlere yol açacağı görünmektedir.
  9. ABD’nin yaptırım baskısı, Türkiye’yi ekonomik olarak yalnızlaştırmayı hedeflese de aksine Washington’nun yalnızlaştırma durumu görünmektedir.
  10. ABD’nin yaptırım kararını, “Düşmanca Eylem” yönünde kamuoyu oluşturulması etkili bir adım olduğu gözden kaçmamalıdır.
  11. Türkiye-ABD ilişkileri gözden geçirildiğinde, ilgili Bakanların yaptırım listesine alınma durumu, ABD açıkça saldırıya geçeceği şeklinde yorumlanabilir. Bu nedenle ikili ilişkilerin normale dönmesi görünmemektedir. Hatta alınan bilgilere göre bu yaptırımların dahada genişletileceği ifade edilmektedir.
  12. ABD Türkiye’yi, müttefiklik sisitemi içerisinde görmek istememesini tartışmak gerekir. Türkiye’nin NATO dışında kalması, sisteme üye devletlerin itirazı söz konusudur. NATO üyesi olarak devamı ise bu ihtimal Uluslar arası Hukuk hemde politika açısından mümkün olmayacaktır. ABD’de en azından, müttefikini işgal eden bir ülke konumuna düşürmek istemeyecektir.
  13. *Bu kabzamda Türkiye/ABD’ye karşı Siyasi/İktisadi İşbirliği bazlı,

*Almanya eksenli güçlendirilmiş “AB/Yeni Batı”siyasi güvenli, temelli,iş birliği,

*Rusya – İran eksenli güçlendirilmiş “Avrasya Birliği”,

*Çin eksenli, iktisadi, siyasi ağırlıklı “Kuşak Yol” coğrafyasını baz alan “Dünya Adası

  İşbirliği” geliştirme yoluna gidebilir.

       Türkiye’nin İktisadi, ticari, sosyal ve Askeri alanda kendisini geliştirmesi yani var olması gerekir. Üretken bir Türkiye olabilinmesi için tasarrufa yönelik Acil Eylem Planını gözden geçirilerek acilen yürürlüğe konulması gerekir. Bunun içinde bütün maddi ve manevi imkânların seferber edilmesi gerektiğine inanıyorum. Vesselam.