Kıymetli dostlar, Osmanlı mülkünde yer altında var olan saklı hazineler bulunmaktadır. Bu manada "Osmanlı yıkılmış değil durdurulmuş bir medeniyettir." sözü de sonuna kadar doğrudur  çünkü şu anda hali hazırda birçok devlet iç ve dış borçlarını ödeyebilmek için bu bahsimize konu olan saklı hazineleri aramaktadırlar. Osmanlı Devleti'nin sıkışık ve buhranlı zamanlarında kullanılmak üzere gömdüğü altınları ve değerli objeleri arayan İngiltere, Yunanistan ve benzeri devletler  krizlerden kurtulmak ve borç ödeyebilmek için hazineleri bulma umudu taşımaktadırlar. Günümüzde aranan hazinelerin biri 1822’de vefat eden Osmanlı Veziri Ali Paşa’nın hazinesidir. Bulunursa ve engel olunmazsa tarihi hazine Yunanistan Devleti'nin  olacak. Avusturalya’da yaşayan Yunan asıllı arkeolog ve eski eserler uzmanı Vangelis Dimas, Osmanlı vezirlerinden Ali Paşa’dan kalma hazineyi bulabileceğini ve böylece devletin borçlarını milyonlarca avro azaltabileceğini hükümetine rapor olarak yazmıştır. Dimas ayrıca, Yunan televizyon kanalı NET’te, Atina’nın kuzeybatısında bulunan Vasiliki Köyü'nde yapılan ölçümlerin toprak altında büyük bir hazineneyi gösterdiğini de söylemiştir. Bölgede 23 metreye kadar sondaj yapıldığını belirten Dimas, kayalıkların çok sert olduğunu, 30 metreye ulaştıklarında toprak altında bir odaya rastlayacaklarını kaydetmiştir. 1882’de Yunanistan’da vali olan Vezir Ali Paşa Sultan II. Mahmut Han'ın emriyle elinde bulunan hazineyi  burada bırakmış yani gömerek saklamıştır. Yunanistan’ın kuzeybatısında, Ali Paşa’nın kalesinin bulunduğu Ioannina'da yapılan kazı çalışmaları ise bir sonuç vermemiştir. Şimdi de Yunan Devleti arkeologları Ali Paşa’nın karargahının bulunduğu Vasiliki Köyü'nde hazineyi aramaktadırlar. Kıymetli dostlar, şimdi sizlere saklı olan hazinelerden bir diğerini yani "Kudüs Hazinesi'nden" kısaca bahsetmek istiyorum.  

Filistin’deki dördüncü ordunun kumandanı Cemal Paşa’nın 1917’deki geri çekilme sırasında Kudüs’ün kuzeyindeki Cenin Kasabası'na Sultan Mehmed Reşad Han'ın emriyle gömülen  sandıklar dolusu altın şu ana kadar elhamdülillah bulunamamıştır. Bu hazine Amerika Birleşik Devletlerinin de iştahını kabartmaktadır ve Kudüs'ü İsrail'in başkenti olarak ilan etmesinin gizli sebeplerinden biri de budur. Kudüs’ten sık sık bahsedilmesi ve kâfirler tarafından maalesef  Müslüman kanı dökülmesinin sebeplerinden birinin de    Kudüs’ün kuzeyindeki Cenin Kasabası'nda bıraktığımız söylenen sandıklar dolusu Osmanlı altınları olduğunu bilmenizi istiyorum. Filistin’i boşaltan Türk birliklerinin yanlarındaki sandıklar dolusu altını İngilizlerin eline geçmemesi için kasabaya gömdükleri bilinmektedir. Cenin Kasabası ise seneler boyu altınları bulmaya çalışan ajanların ve arkeologların uğrak yeri olmuştur. Ama hazine elhamdülillah devlet aklıyla öyle iyi gizlenmiştir ki, kimseler ortaya çıkartamadı. Bir zamanlar Beyrut vilâyetimizin sancağına bağlı bir kasaba olan Cenin’i, İstanbul’dan gönderilen genç kaymakamlar idare ederlerdi. İşte devletin gençlere verdiği önemin çok derin örneklerinden biri de budur. Altınlarla ilgili söylentiler, sadece 1. Dünya Harbi sırasında gündeme gelmedi çünkü Sultanımız Abdülhamid'in de Cenin Kasabası'na değerli eşyaları ve objeleri gömdürdüğü biliniyor. Yani Cenin Kasabası'na genç ve idealist kaymakamlar göndermek  ile o bölgeye hazine gömmek fikri de İttihatçılara değil Sultan Abdülhamid Han hazretlerine aitti. Sandıkların kazılan çok  derin çukurlara yerleştirildiği ve bu çukurların haritalarının da  çizildikten sonra ustalıkla saklandığı da bilinmektedir. Türk askerlerinin toprağa gömdüğü sandıklar dolusu altın farklı  milletlerin yöneticilerinin de merak konusu  olmuştur, her milletten ajan, subay ve arkeologlar hazinenin peşine düşmüş ve hala da düşmektedirler. Bunlara da örnekler vermek gerekirse kısaca iki farklı hadiseden sizlere bahsetmek isterim. Bir Alman tarihçi grubu 1924’te Kudüs’e gitti ve o günlerde Filistin’e hâkim olan İngilizlerden Cenin’de hayatını kaybeden Alman askerleri için anıt dikme izni aldı. Ama gelenlerin anıt inşaatıyla değil yamaçları kazmakla meşgul oldukları anlaşılınca İngilizler hepsini sınırdışı ettiler. 

Yine yıllar geçti, 1936’da sahneye bu defa bir Alman asilzadesi, Otto von Bolscwing adında bir Baron çıktı. Von Bolscwing'de Cenin taraflarında epey dolaştı ama sonra izini kaybettirdi ve daha sonra Nazi Almanyası’nda çalışan bir ajan ve suikastçi olduğu ortaya çıktı. Savaş bitince Washington’dan sığınma hakkı elde etti, 1970’lerdeki ölümüne kadar Amerika’da yaşadı, hakkında CIA’de çalıştığı yolunda söylentiler de  çıkmıştır ve tarihe İkinci Dünya Savaşı’nın en esrarlı isimlerinden biri olarak geçmiştir. Altın mevzusunu öğrenen her milletten ajan Cenin Kasabası'na geliyordu, kasabada deşilmedik toprak bırakmamışlardı. Bugüne kadar çok şükür ki tek bir altın bile bulunamamıştır. Sultan Abdülhamid'in hazinesinin hayâli, Cenin’de dolaşan ajanların aklının bir köşesinde hâlâ durmakta ve hazine de aranmaya devam edilmektedir.