Propagandalara inanan maalesef algılarıyla oynanmış insanlar soruyor: Osmanlı halkı cahil miydi? Ya da sormuyorlar bilmedikleri halde veya zanlarına tarafgir olarak "evet cahildi" diyorlar. Bak güzel kardeşim, anlamak istemeyeceksin, belki bana kızacaksın ama öğrenmek istersen meseleyi izah edeyim. Zanlarınıza tarafgir olsanızda olmasanızda hakikatler değişmez, önce bir bunu bilin. Cahillerdi iddiasında bulunanlara bir soru sormak istiyorum: halkının ekseriyeti “cahil” olan bir milletin o kadar uzun süre zirvede kalması mümkün değildir, değil mi? Hatta yaşaması bile mümkün değildir. Osmanlı’nın cahil olmak şöyle dursun şanlı bir tarihi var! Osmanlı ailesi kimseyi cahil yapmadı. Hakikatleri anlatmak Osmanlı seviciliği değildir, önce bahsettiğim farkındalığa bir varın.

Kanuni Sultan Süleyman Türkiye’sinde, çağdaşı Avrupa devletlerine göre daha fazla kitap, daha çok okul, daha yüksek oranda okur-yazar vardı. İdeolojik kitaplara değilde  gerçek kaynaklara bakarsanız arz ettiğim hakikatleri okursunuz. Osmanlı “cahil” bir millet asla değildi. Bir kere Müslüman nüfusun yüzde doksana yakını Kur’an okumayı bilirdi. Akşamları evlerde Kur'an’ın yanı sıra Hadis, Mevlid, Ahmediye ve Muhammediye gibi, Efendimiz’i (S.A.V) anlatan kitaplar ailece okunurdu. Böyle bir millete “cahil” demek cehaletin anlamını bilmemek demektir! Gelelim istatistiklere: 1895 yılında Sultan Hamid'in tüm Osmanlı mülkünde yaptırdığı araştırmaya göre, okuma yazma oranı yüzde 60’tır.  Gerçek okur-yazar oranını tespit etmenin sağlam başka bir ölçüsü var. O da gazete ve dergi tirajlarıdır.

1908-1914 tarihleri arasında Osmanlı Devleti sınırları içinde yayınlanan 801 dergi ve gazetenin toplam satışı yüz bin civarındadır. Bak sevgili dostum, Osmanlı'nın en cahili diyebileceğimiz adam Kur’an-ı kerim ve tecvid, imlâ ve inşâ (yazı), ahlâk ve ilmihâl (din dersi), hesap ve İslam medeniyet tarihini ve Selçuklu'yu okur, bilirdi.  Bu Osmanlı'nın en cahili diyebileceğimiz adamın düzeyiydi. Zanaatkar ve sanatkarları, çeşitli dilleri aynı anda bilenleri saymıyorum bile. Bu Osmanlı güzellemesi değil hakikattır, ister kabul et ister etme. Bir kaç örnek vererek yazıma son vermek istiyorum. Meselâ, bizim Feridun Bey olarak tanıdığımız edebiyatçımız Ahmed Feridun Paşa, Meşhur bestekârlarımız Hamamizade İsmail Dede Efendi ile Hacı Arif Bey Osmanlı halkından kimseler değil miydi yoksa uzaydan mı gelmişlerdi vesselam?