Kıymetli dostlar, Osmanlı'yı ortaçağ karanlığında kalmış zannedenlere ve hurafelerle uğraştığını düşünenlere göre Devlet-i Aliyye matbaayı yok saymış veya istemediği için geri kalmış ve sonra da yıkılmıştır; bu iddia külliyen yalandır iftiradır. Hatta söylenegelen yalan öyle ilerlemiştirki

güya matbaa yasaklandığı için Osmanlı'da ilim de ilerlememiş insanlar cahil kalmışlardır. Peki o zaman ne olmuştu? Kısaca inceleyelim. Sultan III. Ahmed Han döneminde, 1727 yılında matbaa Osmanlı'ya gelmiş, ondan önce de yokmuş bu anlatım iftiradır, Osmanlı düşmanlarının uydurduğu bir söylemdir. Çinlilerin ilkel matbaasını saymazsak ilk modern sayılabilecek matbaayı 1455'te İncil alimi Gutenberg Almanya'da çalıştırdı diye biliyoruz. Osmanlı'da 1488'de, Yahudiler 1567'de, Ermeniler 1627'de Rumlar Osmanlı topraklarında matbaayı kullanmışlardır. Yani bu icadı kullanmak asla yasak değildir. Burada şunu unutmamak lazımdır: Osmanlı'da sadece Türkler ve Müslümanlar yoktu.  Osmanlı bir imparatorluktu ve 24 milyon km kadar sınırları genişlemişti. Hal böyle olunca da devletin sınırları içinde 72 milletten insan yaşıyordu. Yukarıda verdiğim tarihler ise ortadadır yani matbaa Osmanlı'ya geç gelmiş filan değildir. Dostlar arşivlerde II. Beyazıd döneminde matbaada basılmış 19, Yavuz Sultan Selim döneminde ise 33 kitap bulunmaktadır. Hatta öyle ki bu kitapların üstünde "Sultan Beyazıd ve Sultan Selim'in himayelerinde basılmıştır" yazmaktadır. Ayrıca sadece Ermeni, Rum ya da Yahudiler matbaayı kullanmıyordu. Türkler ve Müslümanlar da bazı eserleri matbaa yoluyla çoğaltıyorlardı. Örnek vermek gerekirse Sultan III. Murad Han döneminde 1588'de Usul'ül Oklidis isimli Arapça geometri kitabı basılmıştır ve bu baskıya da bizzat Sultan III. Murad Hazretleri izin vermiştir vesselam.