Kanuni Sultan Süleyman Han Gazi Hazretleri 

30 Eylül 1520-7 Eylül 1566 yılları arasında cihanı şan ve  şerefle idare etmiş yani 46 yıl hükümdarlık ve hilafet makamında bulunmuştur. Âleme nizam veren Muhteşem Türk Sultan Süleyman hazretleri 

“And olsun ki biz, Dâvûd’a ve Süleymân’a ilim verdik. Onlar: «Bizi mü’min kullarının birçoğundan üstün kılan Allâh’a hamd olsun!» dediler.” (en-Neml, 15) ayetinin sırrına ermiş gazi, sanatkar hattat, şair ve derviş padişahtır. Döneminde tüm Avrupa'yı baştan başa İslam ordusunun bizzat başında bulunarak atlara çiğnetmiş, küffara kılıç sallamıştır. Dünyada ki idarecileri de kendisi seçmiş, taç giydirmiş, ülkelere de kral olarak tayin etmiştir. Devlet idaresine layık ve yeterli gördüğü kimseleri de eyaletlere vali olarak atamış, âleme adalet ve merhametle nizam vererek Yeni Dünya Düzeni'ni kurmuştur. Zaten rahmetli babası Hünkarımız Yavuz Sultan Selim Han zat-ı devletlerinin doğum haberini Kur'an-ı Kerim okurken almıştı. Müjdeyi getiren saray görevlilerinin "Bir şehzadeniz oldu efendimiz" sözlerini dinlerken de Neml Suresi 30. ayeti okumaktaydı. Hazret-i Allah, sultanın okuduğu mübarek kelamında  buyurmaktaydı ki:

"Mektup Süleyman'dandır, Rahmân ve Rahîm Allah'ın adıyla (başlamakta)dır." Halife Sultan Selim Han Kur'an-ı Kerim okumasını tamam edince de huzurunda divan duranlara "İsmini Süleyman koydum" demiş böylece de Muhteşem Türk'ün İslam ve insanlık için adıyacağı hayatının serüveni başlamış, hükümdarlığının kudreti ve saltanatının ihtişamı da babasının okuduğu ayetle tescilenmiş, Rabbimiz tarafından lütfu ihsan ile koruma altına alınmıştır. Kıymetli dostlar, Sultan Süleyman Gazi Hazretleri'nin "Yeni Dünya Düzeni'nin" mimarı olduğunu söylerken hamaset yapmıyorum ya da bu cümleyi edebiyat olsun diye süslü kelimeler kullanmak için de yazmıyorum. Hünkarımız gerçekten de küresel olarak Yeni Dünya Düzeni'nin mimarıdır. Şu anda da Yeni Dünya Düzeni fikri yürürlüktedir ama maalesef küresel olarak şeytaniler ABD, İsrail, İngiltere, Vatikan ülkeleri üzerinden hüküm sahibidirler. Günümüzde de Müslümanlardan, masum insanlardan Muhteşem Türk'ün bir zamanlar adalet ve merhamet dağıtmak adına bir uçtan bir uca Avrupa'da ki zalim baron ve kontların, Tapınak Şövalyelerinin hadlerini bildirip canlarını cehenneme yollamasının intikamını almaktadırlar. 2011 yılındaysa  zamanın başvekili kıymetli Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan dönemin Fransa Cumhurbaşkanı'nın şahsında Kanuni Sultan Süleyman'ın "Yeni Dünya Düzeni'ni" ilan ettiği mektubunu okuyarak hem Türkiye'nin yeniden cihan imparatorluğuna talip olduğunu âleme, anlayan zihinlere de Türkiye'nin doğal ve olması gereken coğrafi sınırlarını ilan etmiştir hem de soykırımı inkar edenlere Fransa'nın hapis ve para cezası öngören yasa çıkarmasına Sultan Süleyman Efendimizin mektubuyla sert bir şekilde tepki göstermiştir. 

Müslüman Toplumlarda Değişim ve Kadının Rolü Konferansı'nda konuşan cumhurbaşkanımız Erdoğan, Türkiye'nin öfkesini çeken Sarkozy'e o dönem şu sözlerle yüklenmişti: "Tarihi bir belgeyi göstermek istiyorum. Bu belgeyi Türkiye'yi ziyareti esnasında Sayın Sarkozy'e hediye etmiştim ama belli ki okumamış. Bu belge 1526'da işgal altındaki Fransa'nın tutuklu kralı Francesko'ya Kanuni Sultan Süleyman'ın gönderdiği mektup."

Bu sözlerinin ardından başkanımız kürsünün arkasından çıkardığı ferman-ı şerifi eline alarak o mektubu okumaya başlamıştı.

Halife'nin Mukaddes Yeni Dünya Düzeni Mektubu: 

"Ben ki sultanların sultanı, hakanların başı, krallara taç giydiren Allah'ın yeryüzündeki gölgesi ve atalarımın fethettiği Akdeniz'in, Anadolu'nun, Zülkadriye'nin, Kürdistan'ın, Acem'in, Şam'ın, Halep'in, Kudüs'ün, Arabistan'ın ve Yemen'in, Medine’nin ve de ateş saçan mızrağımın ve zafer getiren kılıcımın üstünde sahip olduğum nice ülkenin padişahı olan Sultan Süleyman Han.

Sen ki Fransa vilayetinin valisi olan Françesko'sun. Kralların sığınağı olan kapıma mektup göndererek ülkenizin işgale uğradığını ve esir edilerek hapse atıldığınız bildirmişsiniz. Bu durumdan kurtulmak için benden yardım istiyorsunuz. Gönülünüzü ferah tutun ve sakın üzülmeyin. Sadece Allah'ın dediği olur. Ne yapacağımı elçinizden öğreneceksiniz." Başkan Erdoğan 2011 yılında yukarıda ki satırlarda da arz ettiğim üzere âleme bir taraftan Yeni Dünya Düzeni'ni kurma hakkının Müslüman Türklere ait olduğunu söylerken bir taraftan da anlamak isteyenlere hünkarımızın Fransa vilayetinin valisine hitaben yazdığı mektubun içerisinde geçen beldelerin de Türklere ait olduğunu söylemek istemiştir. Günümüzde ise Tapınak Şövalyesi olduğu ya da onların hizmetine baktığı su götürmez bir gerçek olan gazeteci, profesör, yazarların Kanuni Sultan Süleyman'a iftiralar atmalarını da yadırgamamak gerekmektedir çünkü hünkarımız Sultan Süleyman günümüzde ki  karanlık prenslerin atalarının ve onlara  hizmet eden iftiracı yazarların dedelerinin canlarını çok yakmıştır. Yani kıymetli dostlar, anlamalıyız ki iftiracılar kendilerince yapabileceklerinin en iyisini yapıyor ve iftira silahına sarılıyorlar. Bu iftiralardan biri de Osmanlı'nın Piri Reis'ten başka coğrafyacı, haritacı yetiştiremediğidir. Bir kere hemen şunu söyleyelim ki âleme nizam verme iddiasında olan ve üç kıtada at koşturup "Yeni Dünya Düzeni'nini" kurma iddiasında olan bir devletin idarecileri ve o devletin başı olan Sultan Süleyman tabi ki haritacı, coğrafyacı yetişmesi için ellerinden geleni yapmışlardır ve dünya çapında coğrafyacıların yetişmesini sağlamışlardır. Hem karanlık ve şeytani prenslerin ellerine kalem verdiği şahıslara cevap vermek adına hem de hünkarımızın nizam-ı âlemi (Yeni Dünya Düzeni) kurmak için yaptığı faaliyetlere örnek olması için      

Kanunî'nin haritacısı, hafiyesi Tunuslu Hacı Ahmed Efendi'nin hayatından ve çalışmalarından (Fas, ?- 1560) bahsetmek yerinde olacaktır diye düşünmekteyim. Osmanlı coğrafya bilmez, harita çizemez ve dünyada ki gelişmelerden de habersizdir, zaten Piri Reis'ten başka da haritacı yetiştirememiştir, diyenler fena halde yanılıyorlar.

Zira Kanunî'nin tesis ettiği "Yeni Dünya Düzeni'nin" saha elemanlarından ve mimarlarından Tunuslu Hacı Ahmed Efendi ve haritasını bilmiyor tanımıyorlar. Hacı Ahmed Efendi hazretleri günümüzde Amerika'nın istihbarat teşkilatı C.I.A'nın ajanlarının yaptığı saha çalışmalarını bir farkla yapmıştır, o da şudur: Faaliyetleri sırasında İslam'ın emri olduğu için masum insanlara adalet ve merhametle davranmıştır. Hacı Ahmed Efendi hazretleri Tunus'ta Dünya'ya gelmiş fakat Osmanlı istihbarat teşkilatı tarafından Fas şehrine götürülmüş, yetişmesi, ilim irfan sahibi olması içinde üstün bir çaba sarf edilmiştir. Hacı Ahmed Efendi'nin asıl hikayesi ise Fas'ta medreseyi bitirmesi ile başlamıştır. Çünkü Kanuni Sultan Süleyman Han Gazi'den Yeni Dünya Düzeni'ni başlatacak operasyon için emir almıştır. Bu manada önce Venedik'e gitmiş, Frenk beylerinin güvenlerini kazanmış ve bu sayede evlerinde katiplik yaparak onlardan Osmanlı Devleti için çok önemli bilgiler almayı başarmıştır. Ayrıca Ahmed Efendi Venedik'te bulunduğu yıllarda birde dünya haritası çizmiştir. Saraya gönderdiği detaylı raporlardaysa "Büyük Coğrafi Keşifler" hakkında bilgiler sunmuştur. Haritacı  Ahmed Efendi dünyanın yuvarlak olduğunu da cahilleri susturmak istercesine şu şekilde anlatmıştır: "Eskiden beri dünyanın üç kıtası  bilinmektedir. Ancak yeni keşifler ve önceki coğrafyacıların yorumları dünyanın yuvarlak olduğunu ortaya koymaktadır. Zaten üç kıta ile de dünya yuvarlak olamazdı, yeni yerlerin keşfediliyor olması da dünyanın yuvarlak olmasının kanıtlarındandır." demiştir. Çizdiği haritada ve haritasını izah ettiği kitapta kullandığı dil ise "Yeni Dünya Düzeni'nin dili olan Türkçe'ydi." Eserini neden Türkçe yazdın diyenlere de "Evrensel dil ile yazdım," diye cevap vermiştir. Ahmed Efendi'nin çizdiği haritaysa altı elma ağacı tahtası üzerine kalp şeklinde çizilmiştir. Sultan, Hacı Ahmed Efendi'nin çizdiği haritanın bir nüshasını da şehzadesi Bâyezid'e 1554 yılında gönderilmesini sağlamıştır. Hacı Ahmed Efendi, Kanunî'nin kurduğu Yeni Dünya Düzeni'nin mimarlarından, ismi pek duyulmamış ve hatta unutturulmaya çalışılmış kahramanlarından biridir. Hacı Ahmed Efendi'nin Sultan Süleyman hazretlerine gönderdiği raporlar ve çizdiği haritalar sayesinde hünkarımız Tapınak Şövalyelerinin Tarsus, Antakya, Kudüs, Rodos,Tunus, Trablus'da bulunan askerî üsler, askerî depolar, cephanelikler ve silah deposu olarak kullanılan kiliselerini başlarına yıkmıştır. Kanuni döneminde yapılan nüfus sayımında Osmanlı Devleti'nin yönetimi altında bulunan nüfusun %80'i Hristiyan %19'u Müslüman %1'de Yahudi idi. Balkan fetihleriyle ve Tapınakçıların bir çok noktada püskürtülmesiyle birlikte Hristiyan nüfusun Osmanlı idaresi altına girmesi ve hatta devletten gördükleri merhamet ve Müslümanların ahlak timsali insanlar olması sebebiyle Hristiyanların da İslam dinine girmeleri Tapınakçıları ve Avrupa'da ki asilleri çileden çıkarmıştı. Bu durumdan fazlasıyla rahatsız olmuşlardı dolayısıyla var olan bu durum sebebiyle kendilerince Osmanlı'nın mukaddes sultanını İsa düşmanı "deccal" olarak tanımlamışlardı. Yazıyı okuyan kardeşlerimin "Deccal" tanımlamasını görünce Avrupa'da ki  Amerika'da ki kendini bilmez yazar, gazeteci ve siyasetçilerin Başkanımız Erdoğan'ı da Deccal olarak ilan ettiklerini de hatırladıklarına eminim. Osmanlı'nın ihtişamını temsil eden asil ve şerefli tarihi şahsiyet, Kanuni Sultan Süleyman'dır. Yeri gelmişken söyleyeyim ki Osmanlı'nın aklını temsil eden ve yine Avrupalılar tarafından "Deccal" olarak ilan edilen bir diğer mübarek şahısta Cennetmekan Abdülhamid Han'dır.  Lakin her ne kadar Avrupalılar kamuoyuna "Sultan Süleyman Deccal'dir." deselerde kendi içlerinde onu "İncil'deki büyük peygamberlerden Hazret-i Süleyman ile eş görürler ve çocuklarına da böyle öğretirler hatta onun kanuni yani kanun koyucu sıfatıyla şöhret bulması sebebiyle yine bir başka kanun koyucu olan Roma imparatoru Justinian gibi görmektedirler. Montaigne ve Bodin gibi Avrupalı düşünürlerse Kanunî'nin adalet ve merhametini kendi halklarına siyasi bir erdem ve rol model olarak anlatmışlar, kendi kral ve düklerine, baronlarına da bu konuda raporlar yazmışlardır. Kıymetli dostlar, görüyorsunuz ya Avrupalılar iki yüzlülüklerini her konuda olduğu gibi bu konuda da gösteriyorlar, hem sultanımıza iftiralar atıyorlar veya iftiraların yayılması için çaba sarf ediyorlar hem de kendileri sultanımızın ahlakından, ilminden, aklından istifade edip güçlenme yoluna gidiyorlar. Bu noktada  bizlere düşense hazinenin asıl sahibi olarak (çünkü sultan bizim değerimiz ve hazinemizdir) hazineden istifade etmek ve hazinenin yağmalanmasının önüne geçmek yani sultanımıza sahip çıkmaktır. Muhteşem Türk Sultan Süleyman'a atılan bir diğer iftira ise cahil olduğudur. Kıymetli dostlar hemen söylemeliyim ki bahsi geçen söz, koca bir yalandır. Çünkü sadece Sultan Süleyman değil hiçbir Osmanlı sultanı ya da şehzadesi cahil değildir, her biri cihanı idare edecek donanım ve kültür ile yetiştirilmişlerdir. Ayrıca devlet yönetimi tek kişinin yapabileceği bir şey değildir, bu manada her hükümdara sağlam, dirayetli, eğitimli insanlardan oluşan bir ekipte devlet yönetiminde eşlik etmiştir. Şüphesiz Kanuni Sultan Süleyman'a da imparatorluk idaresinde eşlik eden, yoldaşlık yapan, yardım eden muhteşem bir ekibi vardı. Yazımın sonunda aziz hatıralarını yad etmek adına hazretin ekibinde bulunanların isimlerinden de bahsedeceğim ama önce sizlere bir sorum olacak ve tabiki sizler yazımı okuyup sorunun cevabını tefekkür ederken bendenizde sorumun cevabını vereceğim. Sorum şudur: "Cahil bir lider cihanı idare edebilir mi? Ayrıca idaresi sırasında kendisine yardımcı olabilecek muhteşem ekibini kurabilir mi?" Cevap tabiki hayır. Ne devleti idare edebilir ne de kendisine ekip kurabilir. Bu nedenle de sizlere arz etmek isterim ki Sultan Süleyman hazretleri de cahil değildir. Hatta öylesine cahil değildir ki muhteşem bir medeniyet kurmuştur, bu gerçeği ise  hünkarımızın döneminde yaşamış olan şarkiyatçı Ortalon şu sözlerle itiraf etmiştir: "Sultan Süleyman'ın eserleri bir sıraya konulsa, en alt katta muharebeleri, onun üstünde bıraktığı abideler ve en üstte ise kurmuş olduğu ilmî ve hukukî müesseseler gelmektedir." demiştir. Kıymetli dostlar Şarkiyatçı Ortalon'un bahsettiği medeniyeti kurmak için muhteşem bir ekibe, bu ekibi sevk ve  idare edebilecekte derin eğitime ihtiyaç vardır. Sultan Süleyman hazretleriyse şair, hattat ve kuyumcu idi. Değerli taşlar mütehassısıydı. Arapça, Farsça, Çağtayca dışında Tatarca ve Sırpça biliyordu. Çok şiir söylemiştir, en büyük kısmı gazeldir. Padişahın bütün şiirlerini toplayıp sıraya koyansa hünkarımızın sürekli  yanında bulunan musahibi Draçlı Ahmed Fevrî Efendi'dir 

(v:1570). Kıymetli dostlar  yazımın sonunda sizlere muhteşem Süleyman'ın ekibinden isimlerin bazılarından bahsetmeye söz vermiştim. Bir kısmını diyorum çünkü o devrin arif, alim, şair, hattat, sanatkar,

vezir, paşa, amiral ve hukukçularının sadece isimleri bile sayfalarca yer tutar. Kanunî'nin amiralleri: Barbaros Hayreddin Paşa, Büyük Hasan Paşa, Küçük Hasan Paşa, Turgut Paşa, Salih Paşa, Uluç Ali Reis, Aydın Reis, Selman Reis, Murad Reis, Seydî Ali Reis (Miratü'l Memâlik Seydî Ali Reis eserinde Süveyş Kaptanlığına tayininden sonra başından geçen acaip ve gizemli olayları yazmıştır. Kitâbü'l-Muhit fi'l İlm el Eşâk ve'l Ebhûr isimli eseri ise denizcilikle ilgilidir. İçinde yön bulma, gök dairelerinin ve yıldızların aralıklarının ölçülmesi, zaman hesabı, pusula bölüntüleri, meşhur limanlarla adaların kutup yıldızına göre yükseltileri, rüzgarlar, ulaşım yolları anlatılmıştır.) Devlet Adamları: Pîrî Mehmet Paşa, Lala Mustafa Paşa, Özdemiroğlu Osman Paşa, Sokullu Mehmet Paşa

Mimarlar: Mimar Sinan, Alâeddin Ali Bey.Şairler: Bâki, Fuzûlî, Rûhî, Nev'î.Tarihçiler: Kemâlpaşa-zâde, Celâl-zâde, Âli, Selânikî, Hoca Sadeddin Efendi. Cenab-ı Hak, küresel imparator, denizlerin, karaların hükümdarı, Hakanların başı, hanlar hanı Muhteşem Türk Sultan Süleyman Efendimizden  döneminin sırlı gizemli ve  mübarek ekibinden razı olsun. Mevlam onlara  rahmet etsin bizleri de cennetinde buluştursun inşallah.