Nikola Tesla, HAARP'ın mucidi. 9 Temmuz 1856'da, Sirbistan'da bir Osmanlı vatandaşı olarak doğdu. 1882'de (Sırbistan 1882'de iç işlerinde bağımsız dış işlerinde Osmanlı'ya bağlı bir prenslik olmuştur. Sultan Abdülhamid'in atamadığı ve onaylamadığı hiç kimsenin Sırbistan'da prens olarak tanınmadığını da siz kıymetli okurlara belirtmek isterim.)  Sırbistan'da karışıklıklar çıkınca 1884'de ABD'ye göç etti. (Gizli ilimler, mitolojiler, kainatın işleyişi ve özellikleri hakkında çok meraklı olan Sultan Abdülhamid ile Tesla'nın iletişim halinde oldukları hususunda bazı veriler varsa da araştırılmaya muhtaçtır lakin onun J.P  Morgan ile ABD'de sürtüşmüş olması da hem adının unutturulmaya çalışmasında hemde sultanımızın da karşı olduğu düzene ve ailelere bayrak açmış olduğunun en büyük delillerindendir.)Tesla, tarih kitaplarından adı silinmiş ve  unutturulmaya çalışılmış  önemli bir araştırmacı ve mucittir. İşin garibi ise şudur: bazı kendini bilmezler sırf Osmanlı'ya hakaret edebilmek için derler ki "623 yıllık Osmanlı bir Tesla etmiyor." Lakin atladıkları veya görmek istemedikleri bir husus var, o da Nikola Tesla'nın Osmanlı vatandaşı olduğu ve Osmanlı'nın okullarında okuduğu gerçeğidir. 1800'lerin sonlarında, bugün tüm dünyada kullanılan "alternatif akım" (AC) sistemini buldu ve patentini aldı. Tesla'nın buluşları arasında "rotatif manyetik alan", dinamo, AC endüksiyon motoru, vs. vardır. Tesla ABD'ye gidişinden bir yıl sonra, 1885'de alternatif akım dinamo, transformör ve motor sisteminin patent haklarını, adı bugün Tesla'nınkinden çok daha popüler olan George Westinghouse'a sattı. Tesla 1891'de ünlü buluşu olan "Tesla Bobini"ni (Tesla Coil) icat etti. Bu buluş, radyo teknolojisinde geniş olarak kullanılabilecek bir endüksiyon bobiniydi.

1900'ün başlarında Tesla, en büyük buluşu olarak gördüğü "karasal sabit dalgalar" (terrestrial stationery waves) keşfetti. Bu buluşu ile yeryüzünün belirli frekanslardaki elektrik titreşimlerine duyarlı olduğunu ve bir iletken/iletici (conductor) olarak kullanılabileceğini kanıtladı. Tesla'nın bir diğer önemli projesi ise kablosuz elektrik transferiydi. 200 ampulü arada kablo olmadan, 25 mil uzaklıktan yakabildiği rivayet edilir. Tesla'nın en büyük amaçlarından biri İyonosfer'den bedava elektrik üretmekti.(Şeytanilerin bu teşebbüse izin vermiyeceğini tahmin etmek hiç de zor değildir.) Kablosuz ve bedava elektrik projeleri gibi çalışmaları olan Tesla'nın, finansörü J. P. Morgan'a Long Island'da yapımına başlanan ancak tamamlanamayan deneyler için kullanılacak laboratuar kulenin işlevinin, mesaj gibi elektrik iletmek olduğunu itiraf etmesi, onun inişinin de başlangıcı oldu. Tekeller oylarını ona karşı kullandılar. Konvansiyonel olmayan enerji teknolojileri alanında Tesla çok önemli bir isim olmasına karşın tarih kitaplarında ona, sanki önemsiz tarihsel bir figürmüş gibi davranıldı. Tesla-Edison karsılaştırması bu açıdan ilginçtir. DC (doğrusal akım-direct current) sisteminin mucidi Edison'u herkes tanır. Ancak onun DC sisteminden çok daha kullanışlı olan ve bugün kullanılan AC sisteminin mucidi Tesla küçük bir çevre dışında tanınmaz. Edison'un DC sistemi, merkezden bir mil uzaklıktaki ampulü yakamıyordu. Tesla'nın AC sisteminde ise elektrik, yüksek voltajlarda yüzlerce mil yolculuk yapabiliyordu.

Tesla 1. Dünya Savaşı'ndan itibaren izole bir yaşam sürdü. Ara sıra yeni, bedava enerji kaynağı keşfini, bütün düşman orduları ve yüzlerce mil öteden bütün uçakları yok edebilecek "ateş topu" silahları teorisini, akıl almaz bir savunma hazırlayabilecek bir silah düşüncesini ve kablosuz, kayıpsız enerji transferinin mükemmelliğini açıklamak için yüzeye çıktı. Tesla 7 Ocak 1943'de yokluk içinde ölürken arkasında pek çok radikal icat ve fikir bırakmıştı. Öyle ki, kendisine "Elektriğin Tanrısı" dendi. Pek çok araştırmacıya göre HAARP 1 Projesi, ilk kez Nikola Tesla tarafından ileri sürülen konseptleri kendine temel aldı. Pentagon, HAARP Projesi ile "Tesla teknolojisini" yeniden yaratıp bu teknolojiyi tehlikeli amaçlar için kullanıyor. (Kim bilir Sultan Abdülhamid Han tahttan indirilmeseydi ve Nikola Tesla ile birlikte çalışma imkanı bulabilseydi insanlığın kaderi nasıl yazılırdı?)

Osmanlı'dan Cumhuriyet'e kadar elektiriğin İstanbul'a girişi ve yaygınlaşma süreci İETT ve İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB)'nin katkılarıyla kitaplaştırıldı. Üç yıllık titiz bir çalışmanın ürünü olan kitap, Prof. Dr. Vahdettin Engin ve Prof. Dr. Ufuk Gülsoy tarafından Başbakanlık Osmanlı Arşivi ile Başbakanlık Cumhuriyet Arşivi'ndeki resmi belgeler ışığında hazırlanarak okuyucuyla buluştu. Üç bölümden oluşan kitapta II. Abdülhamid'in Avrupa'ya elektrikli araba ve elektrikli sandal sipariş ettiği, sarayda elektrikli fotoğraf makinesi, elektrikli şamdan kullandığı da belgeleriyle ortaya konuyor. (Ah Osmanlı ah, ilim ve bilim ile uğraşmadığın yalanı ile muhattap olduk hep, gerçekler ortaya çıkıyor, aziz hatıran çiğnenmiyor artık Allah'ın izniyle), İstanbul'u elektrik enerjisinin üretildiği Silahtarağa Fabrikası'nın kurulması, şehre enerji verilmeye başlanması, elektrikli tramvayların seferlere çıkması, resmi kurum ve daireler ile bazı semt ve sokakların aydınlatılması kitapta incelenen diğer konular arasında yer alıyor. Dönemin fotoğraf kareleri ve belgeleriyle okuyucuyu tarihi bir yolculuğa çıkaran bu eser, Osmanlı'nın başkentindeki aydınlanma sürecinin dünyadaki gelişmelerle uygun bir seyir izlediğini ortaya koyuyor.

Kıymetli dostlar, Sultan Cennetmekan Abdülhamid  Hazretlerinin elektrikten korktuğu ve bu konu ile hiç ilgilenmediği yalanını eminim duymuşunuzdur. Sözde, sultan İstanbul'u yakarlar ya da kendisine darbe planlarlar diye elektrik mevzu ile ilgilenmemiş. Aziz dostlar bu kuyruklu yalanı uyduranları Allah'a havale ederken kısaca da olsa konu hakkında bilgilendirme yapmak istiyorum. Sultanımız hazretleri zamanında 

Osmanlı öğrencileri elektrik eğitimi almak için Avrupa'ya gönderilmiş ve İstanbul'da ilk elektrik fabrikası Tersane-i Amire'de kurulmuştur. Ayrıca o dönemde Mekteb-i Harbiye öğretmenlerinden Hayri Bey tarafından "Elektrik Risalesi" isimli bir kitap da yazılarak okullarda da ders kitabı olarak okutulmaya başlanmıştır. Bitmedi, elektrik mevzusunun dahası da var. Osmanlı arşivlerinde yer alan bir belgeye göre, Mescid-i Nebevi, Osmanlı padişahı 2. Abdülhamid Efendimiz döneminde ziyaretçilere kolaylık sağlanması için ampulün icadından kısa süre sonra 1908'de elektrikle aydınlatılmaya dahi  başlanmış. Yedikıta Tarih ve Kültür dergisinin son sayısında tarihçi yazar Hacı Mehmet Özbek tarafından kaleme alınan, "Mescid-i Nebevi İlk Defa Elektrikle Aydınlatıldı" isimli makaleye göre, Medine'deki Mescid-i Nebevi 20. yüzyılın hemen başında elektrikle aydınlatılmaya başlandı. Makalede ayrıca, aydınlatmada kullanılan ilk ampullerden birinin orijinal fotoğrafı ve Medine-i Münevvere Muhafızlığı tarafından Sultan İkinci Abdülhamid Han'a gönderilen telgrafın vesikası da yer aldı.

Medine'ye elektrik hizmetini götüren sultan hazretleri Anadolu’ya da  elektrik enerjisini götürmüştür. İlk kez 1902 yılında İçel’in Tarsus ilçesinde kurulan bir hidroelektrik santralıyle elektrik üretilmeye ve kullanılmaya başlanmıştır. O dönemde Tarsus Belediyesi’nde çalışan Avusturyalı Dörfler tarafından, 15 Eylül 1902 yılında, Berdan Nehri Bentbaşı mevkiinde kurulan hidroelektrik santralı, transmisyon kayışı ile 2kW’lık bir dinamoyu çevirerek, buradan elde edilen elektrik enerjisini Tarsus’a vermeye başlamıştır. Üretilen elektrik enerjisi ile ilk zamanlar Tarsus’un sokakları aydınlatıldı. Daha sonra ise diğer evler de elektrikten yararlanmaya başladı. Bu dönemde evlerde elektrik düğmesi olmadığı için lambalar, santralden şartelin indirilmesiyle kapatılabiliyordu. Daha sonraki tarihlerde bu santrale ilaveler yapıldı ve Tarsus’un ışığa kavuşması, Türkiye tarihinde bir dönüm noktası olarak yerini aldı. Kıymetli dostlar bunlar ile de bitmiyor sultanımızın devletine milletine  elektrik hizmeti. Padişaha ait bahçede bir havuz vardı. İçinde de elektrikle çalışan küçücük gemiler ayrıca elektrik üreten basit motorlar koydurmuştu. Saray erkanının, vezirlerin paşaların çocukları hem burada oyunuyor hemde oynarken muallimlerden fizik, matematik ve elektrik dersleri alıyorlardı. Bazen kendisi de onlara rakip olur, havuzda gemileri yarıştırırdı ve dersleri de paşa çocukları ile birlikte dinlerdi.

Şimdilik Hoşça Bakın Zatınıza.