Yazma merakı olan ve kendince saçmalamayı şiirden sayan toy bir gençtim. Çalıştığım iş yerinin ihtiyaçlarını almak için gittiğim kırtasiyede, kırtasiye sahibiyle yaşlı bir adamın sohbetleri tam da benim ilgi alanım olan kitaplarla alakalıydı ve kulak kabarttım. 

Kırtasiye sahibi : 

- "Yeni kitabınız ne zaman hocam ?" 

deyince şair olma meraklısı ben, hemen yanaştım muhabbete. Sanıyorum ki bu adam büyük aşık. Kim bilir ne şiirleri, ne hikayeleri, ne romanları vardır. Toy ve kibirli bir edayla daldım muhabbetin içine. 

- Kitabınızın adı nedir hocam ? 

Kırtasiye sahibinin yüzü düştü. Sonuçta muhabbetin ortasına destursuz dalan bir genç var ortada. Hasılı hoca sohbeti kesmedi devam etti. O sırada yüzüme baktı. Ben bir kez daha pişkin ve hadsizce araya girerek sordum. 

-Değerli hocam ben de bir şeyler yazıyorum. Kitabınızdan istifade etmek isterim? 

Kırtasiyeci adam, elindekilerin parasını öde ve git bakışı attı. 

Birazdan hocadan hayatımın dersini alacak ve ömrümün sonuna kadar unutamayacaktım. 
Hoca tebessüm etti. Buruşmuş, fakat tarihe iz bırakan ellerini kasanın sağ tarafına uzattı. En yakınında o vardı biliyorum.  Yanlış hatırlamıyorsam üç renkti... Kahverengi, açık mavi ve lacivert. Küçük boy kahverengi bir Kuran-ı Kerimi uzattı ve 

-Benim kitabım bu evlat, sen de bundan istifade et ! 

O ana kadar sevdayı yalnızca karşı cinse duyulan bir duygu olarak hisseden bana, tek bir hareket ve bir kaç cümle ile  dünyayı bağışlamıştı. Kuranı hayatımın merkezine oturtamayarak hala halis bir Müslüman olamasam da o gün aldığım ders ve Kuran-ı Kerim yanı başımda duran bir baş üstü kitabıdır. 

Sonraları hep tevafuklar neticesinde ve hasbelkader hocamın rahle-i tedrisinde uzun zaman bulundum. Her akşam eve giderken yolumun üzerinde belirirdi. Anlattığı Maraş tarihini kimse bilmez yahut bilmek istemezdi. Birçok kez eski model brodway aracının bagajından cesaret edip almak isteyenlere vermek için getirdiği tarih belgelerini göstermiştir. 
Hiç erinmeden kolumdan tutar, arabaya kadar götürür ve gösterirdi belgeleri. Bu cahil toya anlatırdı meselenin iç yüzünü ... ve daha sayfalara sığmayan bir çok ders, bir çok gerçek, bir çok anı ...

Şahit olduklarıma, gençlere verdiğiniz değere, kibarlığınıza, adamlığınıza, hak edene hak teslim etmelerinize, müslümanlığınıza ve bana o naifçe bildirdiğiniz haddim üzerine söz veriyorum. Her okuyuşumda Fatihanız; adını bile bilmediğiniz bu evladınızdan olacaktır.   

Allah hediyeniz hürmetine sizi cennetinde ağırlasın Yalçın Hocam.

“ N’OTUCUK ? “