Kıbrıs’taki hayat, eğitim, sosyal yaşam beni hep kaygılandırmıştır. Üniversite okuması için evladını Kıbrıs’a gönderen anne babalar, bu kaygımı çok daha iyi anlarlar. Bazı kız öğrencilerin Kıbrıs’ta okurken giydikleri kıyafetleri, okul bittikten sonra, memlekete getirmeye utandıklarını ve çöpe atmak zorunda kaldıklarını duyuyoruz. 
Çok uzun yıllar Rumlarla yaşayan Kıbrıs halkı, korkunç bir dejenerasyona uğradı. Maalesef, su gibi içki tüketiliyor, eğlence mekânları sürekli dolu. Kumar oynamayanların sayısı parmakla gösterilecek kadar az. Zina kavramıyla dalga geçiliyor. Milli meseleler, haram-helal, maneviyat, hiç kimsenin umurunda değil. İsimlerinden, kıyafetlerinden, konuşmalarından, meselelere yaklaşımlarından Müslüman olup olmadıklarını anlamak çok zor. Kıbrıs’ın hali, kısaca böyle. Bu ortamda yetişen insanlardan fazlasını beklemek yanlış olur. Biraz daha üstelersek “gelmeseydiniz, isterseniz geri gidin, sizin yüzünüzden daha kötü olduk” derler. Onların böyle demesi için, perdenin gerisinde maddi destek veren ve her türlü vaatte bulunan düşman güçler var. 
1974’den bu yana, yaptığımız yardımların yanında, Kıbrıs’a gönderdiğimiz gönüllü neferlerle, nesil yetiştirmeye de özen gösterseydik, şimdiye kadar aradığımız vasıflarda insan bulma imkânına kavuşurduk. İşte o zaman Mustafa’lar gerçek Mustafa, Akıncı’lar gerçek akıncı olarak karşımıza çıkarlardı. Aksi takdirde, kan dökerek kazandığımız topraklarda yaşayan soydaşlarımızı, bizi istemez hale getirirler ve zaferimizi anlamsız kılarlar. 
Bu tuzağın sadece Kıbrıs için geçerli olduğunu düşünmek çok büyük hata olur. Ülkemizdeki gençlere ne kadar sahip çıkabildiğimizi de mutlaka sorgulamalıyız. Yetiştiremediğimiz ve sahip çıkamadığımız gençlerin ülkemize nasıl zarar verebileceklerini, çok yakın zamanda, acı bir şekilde yaşayarak tecrübe ettik. Gençlerimizin bir kısmı örgütlere dahil edilerek milletinden ve devletinden soğutulurken, diğer bir kısmı da sunulan özgürlüklerle, imkanlarla, cazip mekanlarla, teşviklerle ve eğitimdeki hatalarla, yaşama boş verecek hale getiriliyorlar.
Kıbrıslı gençlerin yaşadığı baş döndürücü ve büyülü görünen hayatı, bizim gençlerimiz de yaşıyorlar. Bizim gençlerimizin de vatan, millet, maneviyat, din, iman, sorumluluk, evlilik gibi konularda karneleri çok olumlu değil. Her geçen gün, dünya vatandaşı olmak, milletiyle yaşamayı önemsememek, aslını, dininin emirlerini hafife almak gibi ucube fikirleri savunanların sayısı çoğalıyor. 
Neslimize yapılan yatırımı, en az milli silah üretmek kadar önemli görüyorum. Eğer neslimize sahip çıkmaz isek, onlara şuur vermezsek, ürettiğimiz o silahları kullanacak asker bulamayız. 
Maalesef uğruna can verilecek değerler, birer birer itibarsızlaştırılıyor. Birazcık yurt dışı ayağı olan, üniversite okumuş tahsilli insanlarımız, kolaylıkla kültürlerinden soğumaya ve ülkelerinin her şeyini sorgulamaya başlıyorlar. Doktor, öğretmen, mühendis, mimar, ressam gibi güzelim mesleklere sahip olan gençlerle iki kelam etmeye korkuyorsunuz. Kurdukları üçüncü cümlede Allah’ı, Peygamber’i, yaratılışı, ahireti sorgulamaya başlıyorlar.
Eğitimle öğretimi birlikte götürmek ve merkeze ahlakı koymak zorundayız. Sadece öğrenen ama eğitilmeyen gençler, ruhu, maneviyatı, şefkati, merhameti, vicdanı, çabuk kaybediyorlar. Halbuki içerisinde bunlar olmayan bilgi, insana faydadan çok zarar verir.