Çağımızın en büyük iletişim sorunlarından biri nedir? Sebepleri nelerdir?

Peki, bunu aşmak için neler yapabiliriz?

Haydi! Bir fincan kahvenizi alın yanınıza ve mesleğimin aynı zamanda anne oluşumun bana öğrettiği kadarıyla aile-çocuk iletişiminde yaşanan sorunlardan konuşalım bu yazımda.

Notlar ala ala, her cümlesinin altını çize çize okuduğum, Eğitim Bilimci Dr. Özgür Bolat’ın kitabındaki bilgilerle kendi düşüncelerimi harmanlamak istiyorum bugün.

Ebeveyn olmak? Çocuk olmak? Aile olmak?

Kitaba göre aile kavramı ikiye ayrılıyor:

1)   Şekillendiren Aile

2)   Keşfeden Aile

Şekillendiren Aile olmak nedir? Bu ailelerin zihninde çocuğu için hayalini kurduğu bir gelecek vardır ve çocuğunu bu geleceğe hazırlamak için emek verirler. Kısaca bu tarz aileler çocuklarını kafalarındaki final çizgisine yetiştirme derdindedirler.

Yol haritaları ise; bolca öğütten, uyarıdan veya talimattan oluşur.Akış; hep aileden çocuğa doğrudur.

Keşfeden Aile olmak nedir? Tam tersidir. Çocuğunu kendi istedikleri final noktasına yetiştirmektense, çocuğuna göre bir gelecek tasarlarlar. İlk olarak onu keşfetmekle başlarlar ve onu tanımaya, anlamaya çalışırlar. Yani final noktası hazırlanan gelecek değil, çocuğun kendisidir. Akış; çocuktan aileye doğrudur.

  Kahvenizden bir yudum aldıktan sonra çoğunuz;‘’biz şekillendiren aile miyiz yoksa?’’ demiş olabilirsiniz. Hatta devamında:

-      ‘’Nasıl olmayalım be hocam, ekmek aslanın midesinde artık. Rahat yaşasın, ekonomik özgürlüğü olsun, kimseye muhtaç olmasın evladım’’ diyenler…

-      ‘’İyi bir baltaya iyi bir sap olsun, emeklerimiz boşa gitmesin. Çok şeyden ödün veriyoruz çünkü’’ diyenler…

-      ‘’Bizler okumadık, hayatın zorluğunu biliriz, o okusun bizim gibi zorlanmasın’’

 diyenler…

Hepiniz o kadar haklısınız ki. Ben de aynı düşüncedeyim. Ama gelin bir de farklı pencereden bakalım, keşfeden aile olmayı deneyelim.

Üç özellikten oluşuyor bu aile tipi:

Merak ederler- Soru sorarlar- AKTİF bir şekilde dinlerler.

Çocuklarını keşfederken sorular sorarlar ve cevaplarını onları incitmeden ve basit bulmadan dinlerler.

Sorular insanları birleştirir, ayıran ise yanıtlardır.

Nobel ödülü almış bir yazara ait olan bu söz, aslında hayatımızın her noktasında ve tüm ilişkilerimizde bizi ayıran şeyin farklı düşüncelere sahip olmamızdan ve farklı pencerelerden bakıyor olmamızdan kaynaklandığını gösteriyor.

Nesil farkı işte, Z kuşağı diye adlandırdığımız kavramlar için de geçerli bu.

Çocuklarımızı, bizim için hiç önemi olmayan konularda dahi ne kadar dikkatli dinliyoruz? Peki, biz onlara nasihat ederken onlar bizi nasıl dinliyor?

Maalesef ki; ebeveyn-çocuk iletişiminde yaşanan sorunlar çocuğun eğitim- öğretim hayatını olumsuz etkiliyor ve zararlı alışkanlıklara kadar gidiyor sonu.

Çocuğunuzun hayatından her ne çalıyorsanız, ileride o da başkasının hayatından bir şeyler çalıyor.

 

Bu yüzden duygularını ifade etmesine izin vermeliyiz. O, bize soru yönelttiğinde gerekli tecrübemizi ona aktarmalıyız.

 

Çocuklara hangi soruları sormamalıyız?

·         Sınavın nasıl geçti?

·         Öğretmenin ödev verdi mi?

·         Yapamadığın soruları sordun mu?

·         Sıra arkadaşınla barıştın mı?

Çocuklardan öğrenmek istediğimiz cevapları onlara hangi soruları yönelterek alabiliriz?

·         Günün nasıldı?

·         Bugün seni en mutlu eden şey ne oldu?

·         Dün akşam odanda çalışırken biraz durgun ve düşünceliydin. Bugün bu konuda kendini nasıl hissediyorsun?

·         Bugün sıra arkadaşınla neler yaptınız?

·         Bugün şu anı hiç yaşamasaydım dediğin bir şey oldu mu?

Her iki soru grubuna baktığımızda çocuk ilk soru grubundaki sorulara bize ‘’ya beni bir salın ya’’ der gibi bakarak sadece evet ya da hayır diyerek cevap verecektir. Ama ikinci grup sorularda, biraz düşündükten sonra konuşmak istediğini göreceksiniz.

 Kısaca DOĞRU SORULARLA, GÜÇLÜ BAĞLARIN KURULABİLECEĞİNİ düşünüyorum.

Hepinize güzellikler diliyorum..