İşta yazarın Kahramanmaraş'a çok yakışacak başlıklı yazısı

Kahramanmaraş Büyükşehir Belediyesi meşakkatli fakat bir o kadar da mühim bir girişim için kolları sıvadı.

Biliyorsunuz, günümüzde şehirler marka değerleri ile öne çıkıyor.

Londra, Paris denince moda ve müzeler, Kaliforniya (Hollywood) denince sinema, Gaziantep, Hatay denince gastronomi (yemek kültürü) akla geliyor.

Peki Kahramanmaraş’ta neler oluyor.

Bir iç şehir olarak Akdeniz bölgemizin en doğusunda yer alan Maraş, hem mutfağı hem yöresel/kültürel zenginlikleriyle bilinse bile epey ihmale, hatta haksızlığa uğramış bir şehrimiz.

Bugün Maraş deyince hemen aklımıza dondurması ve biberi geliyor ancak Sütçü İmam’ın, Dadaloğlu’nun, Necip Fazıl’ın memleketi Maraş ülkemize bundan çok daha öte ve derin değerler kattı.

Edebiyat mesela...

TRT’de yayınlanan ‘Yedi Güzel Adam’ dizisini hatırlarsınız.

İşte o dizideki hemen her karakterlerin yolu Maraş’tan geçti.

O isimler ki Türk edebiyatına ve fikir dünyamıza damga vurmuş, her biri birer kutup yıldızı olmuş değerler...

Necip Fazıl Kısakürek, Nuri Pakdil, Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Erdem Bayazıt, Rasim ve Alaeddin Özdenören kardeşler, Bahaettin ve Abdurrahim Karakoç, Mehmet Akif İnan ve daha niceleri...

İşte böylesine büyük bir edebiyat kuşağını şehrin ve dünyanın kültürel hafızasına kazımak isteyen Kahramanmaraş Büyükşehir Belediye Başkanı Hayrettin Güngör ve ekibi, UNESCO nezdinde ve edebiyat alanında ‘Yaratıcı Şehirler Ağı’na katılmak için kolları sıvadı.

Evet bu pek alışık olmadığımız bir durum ve üstelik ülkemiz açısından bir ilk...

Mutfak, turizm, el sanatları gibi alanlar dururken edebiyat şehri olarak anılmak/markalaşmak... Zorlu fakat heyecan verici bir çaba...

Maraş’ın kapı komşusu Gaziantep gastronomide bir dünya şehri olarak göz kamaştırıyor.

Bu tür girişimlerse bölge şehirleri arasında rekabeti ateşliyor.

Belediye Başkanı Güngör, şehirlerin rekabetini ve birbirine katacağı değeri ‘tatlı’ bir örnekle izah ediyor: Gaziantep baklavasının üzerine Maraş dondurmasını koyarsanız daha lezzetli olur, yerken kesilmezsiniz...

Uzun lafın kısası...

Kahramanmaraş’ın UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na dahil edilmesi amacıyla Büyükşehir Belediyesi tarafından başlatılan adaylık çalışmalarının lansmanı yapıldı geçen hafta.

‘Kahramanmaraş’a çok yakışacak’ sloganıyla başlatılan programda, UNESCO için hazırlanan logo gösterimi, yayın hayatına başlayan Yitiksöz ve Evelâhir Dergileri ile 16-20 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek 1. Uluslararası Şiir ve Edebiyat Günleri’nin tanıtımı yapıldı.

Kültürel Kalkınma Eylem Planı hazırlığında olan Kahramanmaraş’a çıktığı bu yolda başarılar dilerken birkaç hususu dile getirmek isterim.

Maraş’a ne zaman gitsem şehrin genel fotoğrafına sinmiş bir eskimişlik, yıpranmışlık havası hissediyorum.

Bunun nedenini kendime tam olarak izah edebilmiş değilim.

Öte yandan kıymetli yazar ağabeyimiz Duran Boz ile kısa bir şehir turu atarken Milli Türk Talebe Birliği’nin 1970’li yıllarda kullandığı binayı gördüm.

Metruk halde öylece duruyor.

Nuri Pakdil’in Maraş’a gelişlerinde müdavimi olduğu Kitap Sarayı da telefoncu dükkânı olmuş.

Güzelim Maraş Kapalıçarşı’sında işportacılar gözüme ilişti.

‘Tarihî Taşhan ve çevresi kültürel bir yarımadaya dönüştürülemez mi’ diye geçirdim içimden.

Maraş denilince akla gelen isimlerden şair Cahit Zarifoğlu’nun, sadece temelleri kalan, yıkılmış baba evini de görmüştüm.

Derler ki insanlar şehri, şehirler de insanı inşa eder.

Madem belediyemiz edebiyat alanında ‘UNESCO Yaratıcı Şehirler Ağı’na katılmak için başvuru yapacak, o halde şehre gelen herhangi bir yabancının edebiyata, sanata dair izler bulabileceği fiziki tasarımlar da yapmak zorunda.

Şehirde açılan Yedi Güzel Adam Müzesi’ne yenileri eklenmeli, edebiyat ve sanat evleri, kültür adaları planlanmalı.

Restorasyon faaliyetleri hayata geçirilmeli ve en önemlisi sürdürülebilir, yaşayan bir edebiyat/sanat ortamı şehre kazandırılmalı...

Niyet hayr.

Akıbet de hayr olsun.