Annesiyle birlikte tek başlarına hayatlarını sürdürmeye çalıştıklarını ifade eden Kırmızıkaya bir aydır Çanakkale’de yaşadığını belirtti. Süreç içerisinde devletin yardımlarında çok az faydalanabildiklerini aktaran Kırmızıkaya yeterli desteği bulamadıklarını belirtti.

6 Şubat depremi sırasında Kahramanmaraş Dulkadiroğlu ilçesinde bulunan 20 yaşındaki Muhammet Kırmızıkaya, deprem ve takip eden süreçte yaşadıklarını gazetemize anlattı.

Eğitimi kaldıracak halim yok”

Annesiyle birlikte depremin ardından Çanakkale’ye yerleşen depremzede Muhammet Kırmızıkaya “Kahramanmaraş’ta büyük bir şirkette barista olarak çalışıyordum. 2003’lüyüm. Liseyi bitirdim, üniversite düşünüyordum ama depremden sonra artık istemiyorum. Milli Savunma Üniversitesi sınavına gireceğim. Olursa orası olur, olmazsa olmaz. Eğitimi kaldıracak halim yok. Depremde uykuya dalmak üzereydim, bir şey oluyor diyorum kendi kendime ama daha ayılamamıştım. Biraz durdum, geri uyumaya çalıştım. Biz orada annemle ben yaşıyoruz. Ben binanın bir ucundayım, annem diğer ucunda kalıyor. Binaya bir şeyler oluyor, hissediyorum yani ama ne oluyor bilmiyorum çünkü karanlık. O ara üstüme vitrin düştü, vitrini üstümden attım. Annemle bizim odamızın arasında koridor var. Koridorda vestiyer devrilmiş. Annem vestiyerin altından geçti, biz birbirimizi bulduk. Bir alt katımızda teyzemler oturuyordu. Onlara kadar merdiven var, sonra merdiven yok. Kapılar da yok. Kapıyı kırdık, camı kırdık, teyzemleri öyle kurtardık. İtfaiye geldi, sizi kurtaracağız diye ses geldi.

Bir yandan ağlıyorduk, bir yandan seviniyorduk”

Bir yandan ağlıyorduk, bir yandan seviniyorduk. Bir buçuk iki saat sonra bizi çıkardılar. Ama onlar da şok içindeydi, nasıl çıkaracaklarını bilemediler ilk. Benim oturduğum katta teras vardı, bizi oradan tahliye ettiler. İndiğimizde gördük ki dört katlı bina üç kata düşmüş, en alt kat yok olmuş. Bu çıktığımız saatten itibaren en alt katta dayımla yengem oturuyordu. Dayım sanayiye girip kriko getirdi. Krikolarla bir karış aralık açtık, öyle çıkardık dayımla yengemi. Yengem kendini yataktan aşağı atmış, kurtarabilmiş kendini. Dayım yetişememiş. Orada kaybettik dayımı. Anneannemlere gittik sonra. Bakıyorum, burada bina olması gerekiyor diyorum. Ama yok. Tanıyamadım. Ortalık toz duman, binalar hala yıkılmaya devam ediyor”

Benzin almaya geldik biz dedi”

“Bir tane AFAD gelmişti. Evle benzinlik arasında 20 metre var. Gelin, dayımın sesi geliyor, yardım edin dedim. ‘Benzin almaya geldik biz’ dedi. Yüzüme, gözlerimin içine bakarak gitti. AFAD’ın şoförüydü. Bu ilk gün saat sabahın onunda oldu”

Çadırların sokaktan hiçbir farkı yoktu”

“Sonrasında evin önündeki ağaçları kestik. Yağmur yağıyor, rüzgar esiyor. Ağaçlardan ateş yaktık. Üstümüzde gece ne giyiyorsak o vardı. Yoksa donarak ölecektik. Sokakta uyuduk. Çadırlar üçüncü dördüncü gün geldi. Ama çadırların içi dışı ıslak. Su geçiriyor, hava alıyor her yerinden. Hiçbir farkı yoktu sokaktan. Nefesimizle ısınmaya çalışıyorduk. Yiyecek yok, giyecek yok. Üç gün sokakta, bir hafta çadırda kaldık. Anneannem yedinci kattan bir arabanın üstüne atlayarak kurtuldu. Şu an yoğun bakımda. Biz bir hafta hastaneleri aradık teker teker bulmak için. Tek tek ismi bilinmeyen hastaları gezerek bulduk. Onunda belinde, omurgasında, kolunda, bacağında kırık var. Kendi kendine nefes bile alamıyor.

Evim Evin Olsun’dan düşük bir meblağ da olsa kira alacağız dediler”

Biz önce Eskişehir’de bir iki hafta doktor dayımda kaldık. Eniştemin akrabaları Çanakkale’de yaşıyorlardı. Bilet aldılar bize, buraya geldik. Bir iki hafta da onlar da kaldık. Sonra bir eve yerleştik. Evde hala bir sürü eksik var, tamamlamaya çalışıyoruz. Kiramızı 6 ay boyunca almayacaklar. Bir hayırsever verdi. Faturalar bize ait. Bazı yerlerde, bazı durumlarda bize sanki dilenciymişiz gibi bakıyorlar. Evim Evin Olsun’dan düşük bir meblağ da olsa kira alacağız dediler. İşi de yengem buldu. Baristalık yapıyorum, bir ay oldu.

Çalışıyorum, para kazanmaya çalışıyorum”

Burada bir başımayım. Hiç tanıdığım kimse yok. Çalışıyorum, para kazanmaya çalışıyorum, bir şekilde yapmaya çalışıyorum.

Sistem seni burada gördüğü için depremzede kabul etmiyor dedi”

Kahramanmaraş’ta ki arkadaşlarımın yüzde 95’i öldü aileleriyle birlikte. Sağ kalanlar da yaşamaya çalışıyoruz diyorlar. Oy kullanmak için ikametgahınızı buraya alın dediler. Aldık. Bir bankadan depremzedeler için düşük ücretli ihtiyaç kredisi alacaktım. Sistem seni burada gördüğü için depremzede kabul etmiyor dedi. Ben buraya birkaç gün önce geldim diyorum, seni anlıyorum ama sistem öyle görmüyor diyor dalga geçer gibi.

Senden benden yaşlı bir buzdolabıyla çamaşır makinesi, iki çekyat var. Başka bir şey yok”

Bir tek Çanakkale Belediyesi on günde bir erzak yardımı yapıyor. Onun dışında bir şeyden faydalanamıyoruz. Erzak yardımı da yetmiyor iki kişi olunca. Devlet tarafından yardım aldığımız çok az şey var. Hiç denecek kadar. Şu ana kadar yanımda devlet göremedim. Senden benden yaşlı buzdolabıyla çamaşır makinesi, iki çekyat var. Başka bir şey yok. Çamaşır makinesini banyoda çalıştırıyoruz mutfağa geliyor. Selamlaşıyoruz, günaydın diyor bana böyle.

Depremi unuttuklarını düşünüyorum”

Biz halktan yardım beklemedik, devletten yardım bekledik. Depremi unuttuklarını düşünüyorum, her yerde seçim konuşuluyor.