Yunus’a Sözüm..

“Bir ben vardır bende, benden içerü”, diyen Yunusa’dır sözüm.
 
O ben var ya bende, benden  içerü , artık sesini duymuyorum, Yunus.
 
Susmuş, yüzyıllardır, olan bitene hayret, olana bitene gayret ile bakar dururum.
 
Gözlerimi kapattığımda ses beklerim, ses yok… Sanki bedenimde ruh yok…
 
Sen yalın ayak dolaşırken, ruhundan ne dinliyordun kim bilir!  Ama, artık bir ben var mıdır bende, benden içeru kimbilir!
 
Hani sen demiştin,:“Ölen hayvan imiş, aşıklar ölmez”.  Ölmeyenler az Yunus.
 
Sarı çiçek ruhuna ne dedi bilmem? “Çiçek eydür devriş baba, gönlüm Hakka doğrudur”, çiçekler kurudu, gönüller susuz Yunus.
 
Asalar çürüdü, çarıklar yırtıldı.  Yerini dört tekerler, iskarpinler aldı.. Aldı da ruhları da bizden aldı Yunus.
 
Ne hakka tutunan kaldı, ne halkla yürüyen..  Gönüller buz oldu Yunus..
 
Hayır dua edenler yok ki selam olsun, selamı da unuttuk, hayır duayı da Yunus…
 
Eğri büğrü sözler çoğaldı, sigaya çeken Kasım sustu Yunus.
 
“İlim ilim bilmektir, ilim kendin bilmektir”, dedin ya, ilim çoğaldı, kendin bilen azaldı Yunus.
 
“Çün okudun bilmezsin, ha bir kuru ekmektir”, demiştin. Kuru ekmek fırınlarda doldu Yunus..
 
"Hacca gitmek gönle girmektir", demiştin dün gibi hatırlarım, gönüller ıssız Yunus.
 
“Ah nicedir uyursun uyanmaz mısın ? 
Göçtü kervan kaldık dağlar başında”, diyordun ya dağlar şehir oldu, Yunus.
 
“Elif okuduk ötürü, Pazar eyledik götürü.  
Yaratılmışı hoşgördük Yaratandan ötürü”, diyerek geziyordun, hoşgörü şimdi götürü Yunus…
 
Er odur alçakta dura , 
Yüceden bakan göz değil“,  dedin. Hepimiz yücelerde gezer olduk Yunus…
 
Benzim sarı, gözlerim yaş, Bağrım pare, ciğerim baş 

Halden bilen dertli kardaş

Gel gör beni aşk neyledi,  demiştin ya, ne hal ehli kaldı ne de kardaş Yunus..

 
"Yunus Emre anı görmüş, eline bir divan almış alimler okuyamamış, bu manadan duyan gelsin", ne divan kaldı, ne divanı anlayan…
Divanla çalar oynar olduk, Yunus…
 
Yalancı dünyaya konup göçenler

 Ne söylerler, ne bir haber verirler

 Üzerinde, türlü otlar bitenler

 Ne söylerler, ne bir haber verirler

 
 Kimisinin üstünde biter otlar

 Kiminin başında sıra serviler

 Kimi masum, kimi güzel yiğitler

 Ne söylerler, ne bir haber verirler

 
Toprağa gark olmuş nazik tenleri

Söylemeden kalmış, tatlı dilleri

Gelin, duadan unutman bunları

Ne söylerler, ne bir haber verirler

 
Yunus der ki, gör takdirin işleri

Dökülmüştür kirpikleri kaşları

Başları ucunda hece taşları

Ne söylerler, ne bir haber verirler.
 
Tek gerçek kaldı elimizde, onu da mermerlere boğduk Yunus… 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com Nadir Yıldırım