Gün yüzüne çıkan ve bizzat darbeye karışan suçluların tamamı olmasa da büyük çoğunluğu yakalandı. Onları destekleyen, darbeden haberi olan bir çok kişi de, çeşitli makam ve mevkide, siyasette, iş dünyasında kendilerini korumak için kılıktan kılığa giriyorlar. Ayrıca bunları korumaya çalışan üst akıl da, algı yönetimiyle devreye giriyor.

Nitekim, son günlerde yaşanan olaylar ve bu olayların ele alınış tarzı, şüphelerimizi doğruluyor. Belli ki, toplumsal hadiseleri takip eden ve bu hadiseleri kullanan birileri işbaşında. Sosyal medyada hâlâ güçlü olan FETÖ, toplumu germeyi ve gündemi değiştirmeyi becerebiliyor.

Akşam canlı yayında, birdenbire meşhur olan tatlıcı Ali abi ısrarla; "O gece gazi olmayı, orada bulunmayı çok isterdim ama nasip olmadı, beni başkasına benzetiyorlar" diyor, birileri ısrarla adamı gazi yapıyor. Belli ki tatlıcı, kötü niyetli biri değil ve yapmadığı bir şeyi yapmış gibi görünmek istemiyor. Hatalı olduğunu ve daha önce defalarca zabıtalar tarafından uyarıldığını da söylüyor. Ancak ne derse desin dinleyen yok, etiketi yapıştırmışlar, kamuoyu oluşmuş ve gereken yapılacak.

Aynı etiketçiler, şortlu kız hadisesinde de devreye girmişlerdi. O gecenin şehitliği ve gaziliği öylesine hassas bir konu ki, duyanlar anında harekete geçiyorlar, tepkilerini ortaya koyuyorlar, mağdur görünenleri savunmaya başlıyorlar ve hiç kimse de o anda araştırma ihtiyacı hissetmiyor. Lütfen bu ulvî duygularla oynamayalım. Bir tablacının kanunsuz iş yaptığı yerde yakalanmaya çalışılırken yere düşmesi, hiç bir şeyden haberi olmayan şortlu bir kızın neredeyse lider yapılması, ona vuran kişinin bir tarafın adamıymış gibi gösterilmesi vs. gibi olaylar, hassas olunması gereken dönemi baltalar ve sulandırır.

Dükkanına gelen dilencinin sahtekar olduğunu bildiği halde; "Allah rızası için sadaka" derken Allah'ın adını söyledi diye boş çevirmeyen bir halkımız var. Bunu bilen adi düşmanların, böylesine saf ve temiz duyguları başıboş bırakması mümkün mü? Çok iyi hatırlıyorum, yıllar önce FETÖ'nün dinler arası diyaloğunu, mavi marmara olayındaki otorite saygısını, başörtüsüne teferruat demesini, kurumlarda kendilerinden olmayanlara yaşam hakkı tanımadıklarını  vs. eleştirdiğim zaman, samimi kardeşlerimden bazıları bana; " yine de Allah rızası için hizmet ediyorlar, haklarında konuşulmasa iyi olur." derlerdi. Fetö'yü hiç sevmeyen dostlarım bile, bu örgütün aleyhine konuşulmasını istemezlerdi. Halbuki herkesin şüpheleri vardı ama samimi inançları, yetiştirilme tarzları, konuşmalarına engel oluyordu. Müslümanların olanlardan ders almaları ve Allah diyen herkesi müslüman sanmaktan kurtulmaları gerekiyor. Işid, fetö, pyd, deaş gibi örgütler, Ali Kalkancı, Müslüm Gündüz gibi isimler, islamı çok rahat kullanabiliyorlarsa, bunun sorumlusu tamamıyla müslümanlardır. Müslümanlar, islamı yanlış anlayarak ve yaşayarak, bu tuzaklara zemin hazırlamışlardır.

Yanlış iş yapanlar; gazi de olsalar, şehit yakını da olsalar, sonucuna katlanmalılar. Sakın zabıtaların davranışını onayladığım düşünülmesin. O konuyu farklı bir zamanda ele almak lazım. OHAL dönemindeyiz ve sürekli suçlular içeri alınıyor, görevden uzaklaştırmalar devam ediyor. Zaten bu çalışmaların durması için mecliste uğraşanlar var, bunların dışarda destekçileri de var. Oyuna gelmeyelim, tuzaklara düşmeyelim. Hiç kimsenin o gecenin atmosferini bozmasına, duygularıyla oynamasına, suistimal etmesine, yaptığı yanlışlara perde yapmasına müsade etmeyelim.

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com Mehmet Ali Öztürk