Dürüstlük elbette önemlidir. Yalnız dürüst olmayı öğrenmek, geleceğimizi o yönde belirlemek hususu ise daha önemlidir. Buda öz güvenle sağlanır. İki kişinin, Ailenin, kurum ve kuruluşların ve Devletlerin birbirlerine tek taraflı değil, karşılıklı olarak güvenmeleri ile sağlanır.  Arka planlarda kurguladıkları hesap ve benzeri hareketlerle sağlanamaz.

İkinci Dünya Savaşından sonra batı medeniyeti, mezhepleri ne olursa olsun Katolik ve Ortodoks birlikte hareket ederek, güç oluşturma yoluna gittiler. Katolik ve Ortodoks kesime sahip olsalar da özde bir olmaları sebebiyle Müslümanlara karşı ancak bu birliktelikle yenmek ve yok etmek planlarını yaptılar. Yıllardır gözümüzün önünde oynanan oyunları Müslümanlar sadece seyrettiler.  Vakit kaybetmeden bu gerçekler yönünde, önemine binaen somut adımlar atılmalıdır. Bu oyunlar acımasızca oynanıyor ve oynanmaya da devam edecektir.

Uluslar arası anlaşmalara aykırı olarak, Güney Kıbrıs Rum Yönetimini Kıbrıs’ın tamamını temsil ettiği yönünde alınan kararlar Bu yolda atılan adımdır. Hâlbuki buna karşın alternatif çözüm yollar ortaya konulması kaçınılmazdır.1974’te Kıbrıs’la ilgili çözümsüzlük ortadan kalkmış, o tarihten itibaren barış ve huzur içerisinde iki devlet yaşamlarını sürdürmektedir. Kıbrıs üzerinde yapılan pazarlıklar sonucu ENOSİS’e götürecektir. Batı Kıbrıs’ta Türkiye’nin ayrı bir Devlet olmasını hazmedememektedir. Bu hazımsızlık elbette kararlılıkla bozulacaktır.

Bu nedenle AKPM’nin aldığı karardan yola çıkarak; Türkiye’nin yıllardır AB ve ABD ile sürdürmekte olduğu hareket alanını kısıtlayıcı tüm adımlar, batı ile uyum yolunda daha büyük risklerle karşı karşıya olunacağı aşikârdır. Önümüzdeki günlerde iktidarın dar fikirli politikalara hapsolmak yerine, D-8 gibi alternatif çözüm ve iş birliği yollarını ortaya konulması gerekir.

Bu bilgilerin ışığında ABD-İngiltere ve İsrail birlikte BOP’ un gerçekleştirilmesi ve Büyük İsrail Devletinin kurulması yönünde plan tıkır tıkır işlemektedir. Bu oyunun bozulması bunların yanında yer almakla olamayacağı aşikârdır.

Ülkemizin huzurundan rahatsız olan dış çevrenin adaletine sığınmanın, Ülkemize yönelik Hak ve Hukukun teminat altına alınması değil, ihtilafların körüklenmesinden başka bir işe yaramadığı ortadadır. Böyle iken ısrarla halen batı ittifakında yer almak çabasını sürdürüyoruz. Böyle bir mantık olurumu? Ülkemizin hatta bütün Müslümanların canına kastedenlerden Adalet, Merhamet beklenir mi? İhtilafların çözümü için beklemekten ne zaman vazgeçeceğiz. İşte bu nedenle bu Haçlı İttifakından çözüm beklemeyi ne zaman sona erdireceğiz. Bunlar Ülkemizi yeniden dizayn etme yolundalar. İlişkilerimizi tekraren gözden geçirip, Devletimizin, Milletimizin ve bütün Müslümanların menfaatlerini göz önüne alarak, sesimizi yükseltmek yerine AİHM ve NATO’dan Türkiye’ye bir hayır gelmeyeceği aşikârdır. Bu çaba bile bile kendimizi teslim etmekten başka bir anlama gelmiyor mu?

Stratejik ortağımız olan ABD Başkanı Obama, neden YPG/PYD ile iş birliğini tercih etti, bunu düşünmemiz lazım. Ne yazık ki bu birliktelik Tump’la beraber devam etmektedir. Referandum süresince AB Ülkeleri Ülkemize karşı takındığı tavırdan halen geri adım atmamağa kararlı oldukları görülüyor. Sanırım onlar görevlerini yapıyorlar. Bizde görevimizi yapmak için bu şeytan üçgenini terk ederek zararın neresinden dönülürse kardır prensibiyle hareket etmeliyiz kanaatindeyim. İslam Birliğini aktif hale getirerek, İktisadi, Ticari, Sosyal ve Askeri alanda İş birliği teşkilatını kurmamız lazım. Elbette bu Milli proje muarızlarımızı rahatsız edecek ve harekete geçirecektir. Bu doğrultuda bedel ödeme zorunluluğu doğabilir. Buna da hazır olmamız gerekmektedir. Trump’ın Cumhurbaşkanımızla yaptığı görüşmede “Birlikte yapacağımız çok şey var” söyleminin altında ne olduğu belli ve hayır olmayacağı da aşikârdır. Tarihin hiçbir döneminde haçlı ittifakı Müslümanlara karşı dost olmamıştır. Ortadoğu’da, Uzakdoğu da ve bütün İslam coğrafyasında oynanan oyunu hepimiz seyrediyor ve yaşıyoruz. Vesselam…

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Yazar Ahmet Emiroğlu