Bazen susmak en ağır cevaptır. Aklımıza, bedenimize ve yüreğimize tüm şiddetiyle değen kalabalık cümlelere sıkıca sunduğumuz sükût, en okkalı cevaptan daha etkilidir. Birlikte konuşabileceğin bir yığın insan varken etrafında, beraber susabileceğin insan sayısı oldukça azdır. Çoğu zaman konuşamadıklarımızı susarak anlatır, kelimeleri israf etmek istemeyiz. Söylenecek çok şey vardır oysa boğazda düğümlenen…

       Ne kırmak isteriz, nede kırılmak. Aslında anlatmak; her şeyi baştan yaşamak kadar yorar insanı. O zaman susmak daha akıllıca gelir. Anlatacak çok şey varken susmak, aslında hiç susmamaktır. Her şeyi kendinle konuşarak, kendi içinde çözmeye çalışırsın içinde fırtınalar kopsa da. Çünkü bir başkası senin içinde açılan yaraları, açan kendisi bile olsa onaramayacaktır; onaracak kadar halden anlamayacaktır. Meryem’ce bir sukut, üzerimize çöreklenen ağırlıklardan, yükünü kaldıramadığımız yaşam tarzlarından, cevabını veremediğimiz ağrılardan kurtaracaktır. 

       Ve susmak bir mağlubiyet, bir yenilgi, bir vazgeçiş değil, sıkı durmak, bitmemek, teslim olmamak’tır. Gavs-ı Hizani hazretlerinin mekânında bulunan bir kişi “Keşke şeyh bize biraz sohbet etse” der. Bunun üzerine Gavs-ı Hizani hazretleri şöyle buyurur “Bizim sükûtumuzdan fayda görmeyen, konuşmamızdan da göremez”.

       Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.