• Bu dönemde klasik eğitim veren medreselerin yanında modern eğitim veren Avrupa tarzı okullar açılmıştır. İki farklı kulvarda eğitim gören insanlar toplumda iki farklı dünya görüşünün ve hayat tarzının ortaya çıkmasına sebep olmuştur. Bu ikilik eğitimden hukuka her alanda kendisini göstermiştir.

• Klasik hayatın gereği Konak aile yapısı terk edilmeye başlanmış, çekirdek aile yapısına yönelmeye başlanmıştır.

• Din farkını ortadan kaldırıp Osmanlı kimliği ve tek bir Osmanlı milleti oluşturma çabaları milliyetçilik akımları yüzünden başarısız olmuştur.

• Tanzimatın ilanı bu tarihe kadar Osmanlı devleti içinde hakim millet olan Müslümanları gayri Müslimler ile eşit konuma getirmiş bu da onları hayli rahatsız etmişti.

• Azılıklar da kendi içinde tasnif edilmiş Rumlar Ermeniler Yahudiler şeklinde sıralanmıştı. Durum eşitlenince Rumlar da rahatsız olmuş Yahudilerle aynı konumu paylaşmak istememişlerdi.

• Tanzimatın ilanı ile hukuk devleti olduğumuz, insan hak ve hürriyetleri alanında mesafe kat ettiğimiz modernleşmeye başladığımız söylenir. Bunlar gerçek değildir. Bu tarihlerde pek özendiğimiz batıda köle ticareti önemli bir geçim kapısı iken erkeklerin karılarını satmalarına hukuken izin verilmişken bizim onlarda hak hukuk öğrendiğimiz iddia etmek saçmalıktır.

• Olan şudur. Zirveyi zorladığımız zamanlarda kendi medeniyet değerlerimizin bize bahşettiği bütün insanı vasıfları, hakları ve hürriyetleri hoyratça heba ettiğimiz için gidip başkalarında insanlık dersi almak mecburiyetinde kaldık.

• Bu tarih bizim artık kendi tarihimizin ve medeniyetimizin eksik ve yetersiz kaldığı, mevcut parlak batı medeniyetinin bizden daha üstün olduğu gerçeğini kabul ettiğimiz bir tarihtir. Devletin ana unsuru olan Müslümanlar bu zilleti asla kabul etmese de mukallit elitler artık asrileştik diye gizliden gizliye sevinç duyuyorlar, köhne zihniyetten kurtulduk diye seviniyorlardı.

• II. Mahmut bir yandan yerli kumaş kullanımını zorunlu hale getirip milli ekonomiye can vermeye çalışırken öbür yandan İngilizlerle Balta Limanı Ticaret sözleşmesini imzalayarak tüm ekonomiye balta vuracak bir felaketin başlamasına yol açmıştı. Bu tezat durumu açıklayacak şey Osmanlı Devletinin kendi valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa tarafından köşeye sıkıştırılmasından başka bir şey değildi. Adeta denize düşüp yılana sarılmış önce Ruslarla Hünkar İskelesi antlaşmasını imzalayıp onlardan garanti temin etmişti. Ne var ki Rusların bu işi istismar edip yardım bahanesi ile boğazlara asker yığması hem Osmanlı’yı hem de İngiliz ve Fransızları rahatsız etmişti.

• Kavalalı yüzünden Osmanlı’nın Ruslara mahkum kalması işlerine gelmeyince konuya el atmaya karar vermişler ama bunu da karşılıksız yapmamışlardı. İşte Balta Limanı (1838) antlaşması ile İngilizlere gümrük duvarlarını yarı yarıya indiren antlaşma bu gelişmelerin ürünü oldu. İngilizler imtiyazı kapınca Kavalalı’yı tehdit etti. 1840 yılında Londra anlaşması ile Mısır meselesini bir şekilde hallettiler.

• İngilizler imtiyazı alınca dev sanayinin bol mamullerinden gemilere yüklenip Osmanlı pazarlarının yolunu tuttular. Ne var ki mallara alıcı çıkmadı. Çünkü onların ürettiği mallar bizim aile yapımıza ve yaşam kültürümüze hitap etmiyordu. Bu durumda Osmanlı toplumunu batılı yaşam tarzına özendirmek ve alıştırmak gerekiyordu ki batıda üretilen mallara buralarda Pazar oluşsun. Tanzimat bu dönüşümün başlangıç noktasını teşkil etti. Asrileşme adında hızlı bir batlaşma cereyanı başladı ve kısa zamanda her alanda yayıldı. Geleneksel yapı da yoluna devam etti.

• Yeni gelişmeler eğitim ve okul tercihlerine de yansıdı. Asrileşenler ya Batının ülkemizde açtığı modern okulları tercih ettiler ya da çocuklarını doğrudan medeniyetin merkezi addedilen Avrupa’ya gönderdiler.

• Gelenekçiler ise daha çok medreseleri tercih etti. Dini eğitim aldı. Sonradan bunun sakıncası fark edilince hem devletin açtığı Rüştiye, İdadi gibi okullara hem de medreselere göndererek iki yönlü eğitim almaları için gayret edildi.

• Radikal batıcılarla keskin tartışmalara giren geleneksel İslamcılar genellikle çift yönlü eğitim almış insanlar arasından çıktı Mehmet Akif gibi.

• Osmanlı topraklarında 1700 yılından itibaren 1500 misyoner okulu açıldı. Osmanlı toplumunun en seçkin aileleri çocuklarını bu okullara gönderdi.
Orada kimisi İngiliz, kimisi Fransız kimisi Alman terbiyesi ile yetişti. Azınlıklarla ve Levanten çocuklarıyla aynı dini (Hristiyan) eğitimi aldı aynı havayı soludu... Bu okulları tercih edenler total nüfusun yüzde onu gelmezdi ama fikren ve zikren zaten yabancılara yakın ailelerdi...Hele çocukları o okullarda iyice bize yabancılaştılar...
İyi eğitimli oldukları için Bürokraside, Askeriye'de ve İlmiye'de yer tuttular. Gariban Anadolu çocukları medreseye gitti, hoca vs oldu ama yönetici olamadı

Abdulhamid Harp ve Tıp okulları açtı. Bu okullara hep bize yabancılaşmış gençler gitti. Hepsi Abulhamid'e hatta İslam'a düşmandı.

Bunlara Jöntürk dendi. Öyle güçlendiler ki Meşrutiyeti kabul etmeyen Abdulazizi öldürüp V.Murad'ı padişah yaparken hiç zorlanmadılar. 31 Mart olayında Abdulhamid'i alt ederken de. Nüfusun %90 nı teşkil eden gariban Müslüman mütedeyyin insanlar devlet hayatında kendilerine yer bulamadılar. Mehmet Akif gibi modern okullarda okuyup da "İslamcı" olanlar oldukça nadirdi. Osmanlı toplumu Tanzimatla birlikte asri ve gelenekçi olarak ikiye ayrılırken asri unsurlar tepede, gelenekçi unsurlar tabanda yer aldı.

Bu yüzdendir ki bir şeriat ülkesi olan Osmanlı Devletinde 31 vakasının ardından insanlar şeriat istiyor diye asıldı.

 

Maraş Pusula Haber - maraspusula.com / Yazar, Şevki Karabekiroğlu