Güven, iki insanın karşılıklı olarak birbirlerinin değerlerini koruyup gözeteceklerine, yücelteceklerine, fedakârlık yapacaklarına, kendisiymiş gibi düşüneceklerine, iyi ve kötü günde yan yana olacaklarına, tek bir vücutmuş gibi hareket edeceklerine dair söz, tutum ve davranışlarıyla beyan ve ilan ettikleri, olgunlaşması, pekişmesi uzun zaman alan bir olgu...
 
Güven, iki insanın arkadaşlığını, dostluğunu, kardeşliğini, bağlılığını, vefasını inançla perçinledikleri, derinden hissettikleri bağlılık kümesi..

Güven, iki insanın maddi ve manevi bütün değerlerini emanet edebileceklerine inandıkları, inanç ve bundan duydukları mutluluk, huzur... 

İhanet ise yukarıda sıralanan bütün her şeyin alt üst olması, yok olması, düşmanlığın, kinin ve nefretin, bozgunculuğun, haset ve hilenin, aldatma ve aldanmanın, yok edişin ve yok edilişin tohumlarının ışık hızıyla büyüdüğü bir bataklık. Öyle bir bataklık ki, bütün değerlerin büyük bir homurtuyla boğuluşunu, yıkılışını insanlığın iliklerinde hissettiği pis kokan bir bataklık.
İki insan arasındaki güven ne kadar hassas,narin ve tesisi ne kadar uzun, zahmetli olmuşsa, ihanet de o denli kaba, acımasızdır. Yıkıcı gücü de o denli hızlı ve zahmetsizdir. Hele hele güvenin tesisinde insanın öz değerleri, imanı, inancı, saygısı ve sevgisi harç olarak kullanılmış, suistimal edilmiş ise yıkımın etkisi daha derindir.

Güvenin mayasında inanç, doğruluk, dürüstlük, sadakat, ahde vefa, diğergamlık, birlik, beraberlik, sevgi, fedâkârlık, kardeşlik, dostluk, özveri, kanaat gibi en temel insani ve ahlaki değer mayaları vardır.

İhanetin mayasında ise inkâr, yalan, desise, iki yüzlülük, münafıklık, takiyye, suikast, menfaatperestlik, aldatma, hile, ayrılık, parçalanma, yok etme, bencillik, yalan, şüphe, açgözlülük gibi hayvani bilinçle, kasten, insanî ve ahlakî değerlere bütünüyle tecavüz ve şiddet vardır.

Hain, güven hissiyatını kasten, planla, fiilen, sinsice bozan, yalan ve talana meyyal, maskeli, aldatıcı oyunlar kurgulayarak, varlığını aldatmaya, başka manevi değerlere parazit olmaya adamış, zehirli vantuzlarıyla varlık sağlayan omurgasız bir kişiliğin adıdır.  

Bu yüzden hain düşmandan daha vahşi ve alçak kabul edilir.

Bu yüzden hain, daha affedilmez ve bağışlanamaz ve zelil görülür.

Bu yüzden iblisin ceza çukurundan daha alçak bir çukura layık görülür.

Bu yüzden güvene yapılan darp ve güvende oluşan çatlak, çok hızlı ve onarılamaz tahribatlara yol açarak onu uçuruma dönüşür. Bir daha tesisine imkân vermeyecek şekilde güveni ve içindekileri tuz buz eder.
Güvenin tesisinden doğan güzelliklerle, ihanetin doğurduğu sonuçlar bireysel alandan çıkıp toplumsal bir durumla ilgili ise durum daha da vahimdir.

Bu yıkımın etkisini binlerce yıl toplumca oluşturulan, hassas dengeler üzerinde inşaa edilmiş kültürel, insani, dini, sosyal, psikolojik, sosyolojik, ekonomik, tarihi, edebi, askeri, siyasi, ailevi bütün kurumlar istisnasız derinden etkilenir ve milli şuur bunu kişiliğinde yapış yapış hisseder.

Ancak bütün bunlara rağmen, toplumun köklü tarihsel tecrübesi, sarılmaz imanı, görünmeyen ama varlığını hep hissettiği, milleti millet yapan ulvi değerleriyle, haini ve hainliği, ihaneti ve bunu yapanları safra gibi bünyesinden atarak, yeniden medeniyet köklerinden aldığı iman ve sadakatle tamire başlar.

Görünmeyen bir el insanlığın sürdürülmesini sağlayacak nusretle, ihanete panzehir olacak medeniyet surlarının zarar görmüş sütunlarını, tamire başlar.

Türk toplumu İslam’ın kendisine verdiği bu nusret harcını yeniden karmayı defaatle başarmış ve her seferinde hain emellerin vazgeçmediği medeniyetini yeniden tesis ederek, yeryüzünde kendisine yüklenen sorumluluğu yerine getirmeye kaldığı yerden devam etmiştir.

Bu kuru kuruya övünmek amacıyla söyleniş bir sözün ötesinden tarih boyunca yaşanan ve bütün dünyanın adı gibi bildiği tarihi vesikalarla da ispatlanmıştır.
 
Medeniyet tasavvurunuz varsa, hain emellerin bu tasavvuru yok etme çabasının olacağını da bilmeniz gerekir.

Medeniyet iddianız varsa, ihanet müessesinin bütün gücüyle, açıktan gizliden, içnizden dışınızdan hastalıklı şahsiyetler eliyle, bu iddianızdan vazgeçmeniz için saldırı yapılacağını da bilmeniz gerekir.

Medeniyet tasavvurunuz varsa ve bu tasavvuru yüzlerce binlerce yıllık temellere dayanarak yükseltmeye çalışıyorsanız bütün değerlerinize sinsice ve kalleşçe taarruz edileceğini de bilmeniz gerek.

“Medeniyet Tasavvurunuz” varsa ve sadece sizi değil, bütün insanlığı ilgilendiriyorsa, bütün insanlık dışı karakterlerin, aktörlerin, figüranların, aldatılmış hainler eline tutuşturulmuş araçlarıyla, zincirlerinin çözülerek üzerinize geleceklerini bilmeniz gerek.

Bütün dünya biliyor ki, bizim kıyamete kadar vazgeçmeyeceğimiz kökü arşa dayalı bir “Medeniyyet Tasavvurumuz” var.

Kıtalar arası ihanete, okyanus ötesi hainliğe, bünyemizde açığa çıkan ya da saklanan bunca safraya rağmen, yüzlerce yıldır “Ay yıldız” altında inşasına söz verdiğimiz bir “tasavvurumuz” var.

"Allah’a sözümüz var
Resule sözümüz var
Ecdada sözümüz var
İnsanlığa sözümüz var"
 

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com Nadir Yıldırım