Program Türk Dili ve Edebiyat Öğretmeni Hüsne İpek SÜMEN'in moderatörlüğünde gerçekleşti. SÜMEN, kısaca Eğitimci-Yazar Nasıf ALTINTAŞ'ın özgeçmişinde bahsetti:

“1978 de Adana’nın Kozan ilçesinde doğdu. İlkokul, ortaokul ve liseyi Kozan’da okudu. Fırat Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı bölümünden 2002’de mezun oldu. Özel öğretim kurumlarında öğretmenlik ve yöneticilik yaptı. 2016 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’na geçiş yaptı. Evli ve üç kız babası olan hocamızın ‘Yalnız Kartal Yavrusu’ isimli bir de kitabı bulunmaktadır.”

Hüsne İpek SÜMEN, daha sonra sözü selamlama konuşması için Okul Müdürü İbrahim Halil KAYMAZ’a verdi. Kaymaz özetle:

“Öncelikle bizleri kırmayıp programımıza icabet eden Nasıf Altıntaş hocamıza, kıymetli öğretmen arkadaşlarımıza, velilerimize ve öğrencilerimize teşekkür ediyoruz.

Okulun insan hayatındaki yeri sürekli tartışılan bir mevzudur. Ancak pandemi sürecinde artık bu mevzuyu tartışmanın ötesinde yaşayarak anlamlandırıyoruz. Bizler öğrencilerimizi özledik. Artık yüz yüze bir araya gelmek istiyoruz. Okul sadece eğitim-öğretimin yapıldığı bir alan olmanın ötesinde bir yaşam alanı, tecrübe alanı, sosyalleşme alanıdır. Bu düşüncelerle, programımızın hayırlara vesile olmasını diliyor katılımcılara teşekkür ediyorum. Hoş geldiniz.”

Program, okul müdürünün selamlama konuşmasının ardından edebiyat öğretmeni Hüsne İpek SÜMEN'in Nasıf ALTINTAŞ'a yönelttiği, “Okulsuz toplum mümkün müdür?” sorusuyla başladı.

Nasıf Altıntaş, Yunan mitolojisindeki Prometheus ve Zeus hikayesini anlatarak konuya giriş yaptı. “Zeus bilgiyi temsil eden ateş ile dağlarda aydınlık içinde yaşarken, halk ovalarda karanlıkta yaşarmış. Prometheus bir plan yapar ve bu ateşi tanrılardan çalar. Bugünkü olimpiyat ateşi de aslında bu hikayedeki bilgiyi temsil eder. Maalesef uzaktan eğitim sürecinde internet, bu hikayedeki ateş gibi tanrılaştırıldı. Bilginin tek kaynağı gibi lanse edilmeye başlandı.”

Sözlerine “salgın bizleri çevrim içine zorluyor” diyerek devam eden ALTINTAŞ, şöyle devam etti: “Okullar sadece bilgi aktaran mekanlar değildir. Biz öğretmenler de sadece bilgi aktaran varlıklar değiliz.”

Bu sözler üzerine, Hüsne İpek SÜMEN, “öğrenci ile etkileşime girmeden ders anlatmak o kadar zor ki, anlattığın şeyin karşıda bir etkisinin olduğunu görmek paha biçilemez” dedi.

Nasıf Altıntaş:

“Okullar bina olmanın ötesinde bir yaşam alanıdır.

Okulların varlığı 1970'li yıllarda da sorgulanmış, özellikle televizyon ve radyonun icadı, yine bu araçların yaygınlaşması ile birlikte bilim insanları ve toplum, öğretmenin, okulun varlığını sorgulamaya başladı. Buradan hareketle Yazar Mehmet KAPLAN'ın “Büyük Türkiye Rüyası” isimli kitabını önermek istiyorum. Orada KAPLAN, “Öğretmensiz eğitim mümkün değildir!” der.

Değerler eğitimini sadece televizyon, radyo ve bugün internet üzerinden vermeniz mümkün değildir.

Dijital ortamları öğretmenin, okulun alternatifi olarak görmemek lazım. Bu ortamlar olsa olsa eğitime destekçi olabilirler.

İnternette şahsiyet kazanılmaz, internette değerler kazanılmaz. Unutmamak lazım: okul sosyal yaşam alanıdır. Tabii ki internet hakkımızı sonuna kadar kullanmalıyız. Ancak gençler, eğitimi ihmal etmemeliyiz.

Öğrencilerimizin öğretmenleri ile iletişim halinde olmaları gerekir. Öğrencilerimize tavsiyemiz yazdıkları şiirleri, çizdikleri resimleri, kaleme aldıkları yazıları öğretmenleri ile paylaşsınlar. Öğretmenlerine kendilerini fark ettirsinler. Biliyor musunuz, Bedri Rahmi Eyüboğlu Türkiye'de iyi bir ressamdır. Lise sona kadar resimle ilgili eline kalem kâğıt almamıştır. O’nu fark eden bir resim öğretmeni, onun ressam olmasına vesile olmuştur. Kendi varlığınızı öğretmenlerinize hissettirmelisiniz.

Eba sizi sınırlayabilir. Hayatı konuşabileceğiniz ortamları kovalamalıyız. İmkânı olup da derslere girmeyen öğrenciler var. YouTube'dan takip ediyorlar. Asıl bilgiyi öğretmeninizden öğrenirsiniz. Öğretmen için öğrenci Ali'dir, Ayşe’dir, Hüseyin'dir, Fatma'dır. Ancak YouTube için bir sayıdan ibaretsiniz, takipçisiniz, müşterisiniz, orada öğrenci olamazsınız.

Öğrencinin biri arada İstanbul’a gidip gelen öğretmenine bir mektup verir. Bu mektubu Zeki MÜREN’e vermesini ister. Fakat bir türlü Zeki MÜREN’e ulaşamayan öğretmen bir merak edip mektubu açar. Öğrencisinin mektupta kanser olan annesi için Zeki MÜREN’den yardım istediğini öğrenir. Ve sonra öğrencisinin özel yaşamındaki sorunlarından nasıl da habersiz yaşadığını sorgulamaya başlar.”

Edebiyat Öğretmeni Hüsne İpek SÜMEN: “Peki hocam uzaktan eğitim sürecinde veliye düşen sorumluluk nedir?”

Nasıf ALTINTAŞ özetle: “Velilerimiz pandemi sürecinde eğitim sürecinin tam ortasına düştüler. Bir anda sorumlulukları arttı. Tavsiyemiz öğrencilerimizin öğretmenleri ve rehber öğretmenler ile iletişimi güçlü tutmalarıdır. Veli çocuğun akranı ve öğretmeni değildir. Tabii ki bir takım sorumlulukları vardır. Her şeyden önce iyi bir bakım yani sağlık, güvenli bir ortam ve sınırsız, karşılıksız bir sevgiye ihtiyacı vardır. Öğrencilerimizin, ailede bu ihtiyaçları giderilen öğrencinin öğrenmeye karşı motivasyonu daha yüksek olur.

Okullarımızda biz öğrencilerimize sık sık sorarız: “Sizi evde en fazla rahatsız eden şeyler nelerdir?” diye. İlk üçte genellikle kıyaslamadan, baskı altına alınmaktan ve sürekli nasihate maruz kalmaktan dem vururlar. “Peki ne istiyorsun?” diye sorulduğunda: “ailemle zaman geçirmek, onların beni dinlemesi ve onların beni eleştirmemesi onlardan en büyük beklentilerim” diye cevap verirler.

Matematik Öğretmeni Meltem BAŞKIR, soru cevap kısmında: “Öğrencilerimizin özdenetim, öz disiplin ve öz saygı gibi becerileri kazanmaları için neler yapılabiliriz?” diye sordu. Altıntaş özetle: “Bu tür özellikler her şeyden önce aileden başlayarak geliştirmesi gereken özelliklerdir. Çocuklar kulakları ve dudakları değil elleri ve ayakları takip ederler. Yani ailelerini rol model alırlar. Öğrencilere, çocuklara sorumluluk verip bu sorumluluklarını takip etmemiz gerekir. Böylece bu özelliklerini geliştirmelerine katkı sağlayabiliriz.

Ayşenur TAŞÇI isimli öğrencinin: “Bir öğrencinin kendini iyi geliştirebilmesi için nelere dikkat etmesi gerekir?” sorusuna ALTINTAŞ: “Eğer bu öğrenci 9. sınıf ve öncesi düzeyde ise tek başına çok zorlanır. Bunun için aile başta olmak üzere öğretmenlerinden ve akranlarından ciddi destek alması gerekir.” Dedi.

Başka bir katılımcının: “Asosyal olmak bir sorun değil bir tercihtir. Öğrencilerin kendilerini öğretmenlerine açmak istemiyor olması, onlardan kendini gizliyor olması acaba ilgisiz öğretmenlerden kaynaklanıyor olabilir mi?” sorusuna ALTINTAŞ: “Doğrusu bu soruyu cevaplarken taraf tutmak zorundayım. İşin mutfağındayım ve ortada çok büyük bir emek var. Ama tabii ki her öğretmende aynı özveriyi göremeyebiliriz. Velilerimizin öğretmenlere bakıcı muamelesi yapmasını da doğru bulmuyoruz. Maalesef pandemi süreci çocukların asosyalleşmesine yönelik bir meşrulaştırma etkisi yaptı. Velilerimiz dışarı çıkamayan öğrencilerimizi uzaktan eğitimin de etkisiyle dijital cihazlara teslim etmek durumunda kaldı. Ama şu program bile öğrencilerimizle ilgili bir kaygımızın olduğunu ortaya koymuyor mu? Velilerimizden de şunu bekliyoruz: “öğrencilerimizle birlikte kendinizi yetiştiriniz, geliştiriniz kitaplar okuyunuz. Çocuklarınızla zaman geçiriniz. Onlarla bol bol konuşunuz. Evde dijital cihazları bir kenara bırakıp çocuklarınızla etkileşime geçiniz.”

Program sonunda Okul Müdürü İbrahim Halil KAYMAZ: “Öğretmen olmanın yanı sıra, tabii ki bizler de insanız. Tabii ki bazen iletişim kazaları yaşanabiliyor. Bununla birlikte öğrencilerimizin, öğretmenlerimizi yağmur yüklü bulutlar olarak görmelerini istiyorum. Bulutların yağmur bırakabilmesi için uygun ortamları öğrencilerimizin zorlaması gerekiyor. Evet bulut gelir, belki gölgesi ile de yetinebilirsiniz. Ama nihayetinde toprağın suya doyması için yağmura ihtiyaç var. Şartları zorlamalı ve etkileşime geçmelisiniz. Son söz niyetine, programımıza teşrif eden Nasıf ALTINTAŞ hocama, Hüsne İpek SÜMEN hocama, teknik anlamda bizden desteklerini esirgemeyen Türk Dili ve Edebiyat Öğretmenimiz Teoman YERLİ ve İl Milli Eğitim Bilgi İşlem’den Cuma KARATAŞ hocalarımıza teşekkür ediyoruz. Maksat hasıl olmuştur diye düşünüyoruz. Bütün öğretmen, veli ve öğrencilerimizi saygı ve hürmetle selamlıyorum teşekkür ediyorum.”

Program diğer katılımcıların iyi dilek ve temennileri ile sona erdi.