Son Sultan Vahideddin Han'ın padişahlık döneminde ki icraatları ile İstiklal Harbi'nde ki vatansever tutumu, kaynaklar aksini söylüyor olsada her daim tartışıldı ve maalesef tartışılmaya da devam ediyor. O kadar ki hünkar hazretleri hâşâ vatan haini olmakla devleti de İngilizlere  satmakla suçlanıyor. Bu iddiaların doğru olan hiç bir tarafı yok, belgelerin şahitliği ile tarih hükmünü vermiş, aziz sultanımız  hakkında ki suçlamalar da çoktan gerçekliğini kaybetmiştir lakin dine ve kutlu tarihe düşman  olduğu halde bunu itiraftan çekinen, kinlerini de Sultan Abdülhamid ve Sultan Vahideddin üzerinden kusan bir güruh ise hala bozuk plak misali ezber edilmiş yalanları tekrar edip duruyorlar. Çok şükür gerçekler ortaya çıktığı için artık onları dinleyen de yok. Yazımın konusu hünkarın padişahlık dönemi ya da İstiklal Harbi olmadığı için daha fazla bu konulara girmeyeceğim. Kıymetli dostlar bendenizin yazıda  değineceği konu ise bugüne kadar üstünde çok durulmamış bambaşka bir meseledir. Şehzadeliğinde Vahideddin Efendi ne yapıyordu ya da kimin hizmetindeydi hiç düşündünüz mü? 

Mevzuyu tefekkür edenlerinizin olduğunu tahmin ediyor olsam da  yine de bilmeyenler için cevap vereyim.

Vahideddin Efendi ağabeyi hanlar hanı Halife Sultan Abdühamid  hazretlerinin hizmetindeydi. Kıymetli okurlarımın "Ne var bunda? Şehzadeler, kim padişah ise onun hizmetindedir." dediğinizi duyar gibiyim. Şehzadelerin hepsi her dönemde kim padişah ise ona itaat etmek ve sadakatle hizmet etmekle mükelleftir lakin Vahideddin Efendi ile hünkarımız Sultan Hamid'in durumu biraz daha farklıdır çünkü kaynakların izini sürdüğümüzde karşımıza çok derin bir hakikat çıkmaktadır, o da şehzade hazretlerinin (Vahideddin Efendi) Sultan Hamid'e çalışan bir hafiye olduğu yani Yıldız İstihbarat Teşkilatı'na mensup olduğudur. Sultan Hamid hazretleri sürgün senelerinde doktoru Atıf Hüseyin Bey'e Vahideddin Efendi hakkında şöyle buyurmuştur. "Göreceksiniz Vahideddin Efendi bu memlekete, bu millete büyük hizmet edecektir çünkü kafası çalışır. Zekası, malumatı, dirayeti vardır. Yavaş yavaş konuşur, düşünmeden de asla söz söylemez. Ben sultan iken sık sık görüşürdük. Bitaraftır, sadece hakkın tarafındadır." Bu öyle bir yakınlıktı ki dostlar, Vahideddin Efendi hazretlerinin şehzadelik yıllarını bilenler onun ağabeyi Sultan Hamid hazretlerine yakınlığını kıskanmışlardır. Hünkara yakınlığı ise boş söz söylemek ya da sadece huzurda oturmak değildi. Dışarda ne olup bitiyorsa ağabeyini bilgilendirildi. Sarayda, sokakta İstanbul'un köşk ve konaklarında  duyduklarını sultana günü gününe rapor ederdi. Diğer kardeşlerine ve kendi çocuklarına bile zaman zaman mesafeli davranan padişah hazretleri, Vahideddin Efendi'yi pek hoş tutardı. Son sultanın kızlarından Sabiha Sultan Efendi'de  babasının Yıldız Teşkilatı'na mensup olduğunu bildirdi. Hatıralarında ise konudan bahsetmişti, "Kendileri pek titiz idi. Görüpte duyduğu ve beğenmediği halleri Sultan Abdülhamid'e arz etmekten çekinmezdi." demiştir. Sultan Hamid  hazretleri küçük kardeşi Vahideddin Efendi'ye Çengelköy'de geniş bir arazi içinde köşk hediye etmiş' bununla da kalmamış devletten aldığı şehzadelik tahsisatı hariç her ay ayrıca da maaş vermiştir. İttihatçılardan ağabeyi gibi nefret ederdi, onlara güvenmezdi.

Sultan Abdülhamid, Beylerbeyi Sarayı'nda vefat etmeden saatler önce başında o zamanların veliahtı Vahideddin Efendi'nin doktoru Alekyopadis Efendi'nin olması da tesadüf değildi.  Vahideddin Efendi'nin bu durumunu bilen İttihatçılarda ona diş biliyor, kurtulmanın yollarını arıyorlardı. Aradıkları fırsatın ayaklarına geldiğini düşünmelerine yol açan bir olayda yaşanmıştı.  Sultan Hamid hazretlerinin adamlarından teşkilat üyesi Şaban Efendi, veliaht efendinin Çengelköy'de ki köşküne sığınmıştı. İttihatçı Mahmut Şevket Paşa'da adamlarıyla köşkü kuşatmış Şaban Efendi'nin teslimini istemişti. Vahideddin Efendi ise vakur bir edayla dışarı çıkmış, İttihatçıların yüzüne karşı "Birader-i azizim hazretlerinin emanetini buradan alamazsınız. Cebren içeri girmeye kalkarsanız hepnizi vururum." buyurmuşlardı. Vatan ve millet için çalışan sultan efendilerimize Yıldız İstihbarat Teşkilatı mensuplarına ve tüm aziz şehitlerimize rahmetler olsun, cennette kavuşmak ümidiyle. 

Yazının Kaynakları:

1- Şahbaba/ Pan Yayıncılık/ Sayfa :45-46/ 57-58/ Murat Bardakçı 

2- II. Abdülhamid'in Sürgün Günleri Hususi Doktoru Atıf Hüseyin Bey'in Hatıratı/ Pan Yayıncılık/ Sayfa: 265,  343/ Yayına hazırlayan: M. Metin Hülagü