Kıbrıs 1571’de 70.000 şehit vererek fethedildi ve 307 yıl Osmanlı hâkimiyetinde kaldı. Ne yazık’ki, 1878 yılında 92.000 altına İngilizlere kiraya verildi. İttihatçıların istekleri ile birinci Cihan Harbine girmemiz sonucunda yapılan Lozan Antlaşması ile İngilizler tek taraflı olarak adayı ilhak etti.

1931’de Rumlar adaya hâkim olmak amacıyla ayaklanarak ENOSİS ilan edip Meclisin dağılmasını sağladılar. 1950’de ise Yunanistan Ortodoks Kilisesinin sahte Referandumu ile SELF-DETERMİNİTİON hakkını kullanarak,1954 yılında Adanın Yunanistan’a ilhakı için BM’lere başvurdu. İlhakın hızlandırılması ve bir an önce Yunanistan’a bağlanması için EOKA çetesini kurdular ve Yunanistan tarafından adaya silah sevkiyatı başladı. İngilizlere ait resmi kurum, iletişim merkezleri, Askeri birlikler ve karakollara saldırılar başladı. Maksatları Türklere karşı İngilizleri uyarmaktı. 1952 tarihinde Adayı Yunanistan’a bağlama eğilimine tepki nedeni ile Yurt çapında İl ve hatta ilçelere kadar top yekûn bir seferberlik görünümünde yer yer mitingler yapılıyor, herkesin ağzında aynı ifade ”YA TAKSİM YA ÖLÜM” sloganları Yurdun her tarafını dolduruyordu.

İngilizler,1955 Londra Konferansında Ada’yı Yunanistan’a vermek istedi. Türkler SELF DETERMİNATİON hakkını kullanarak Adayı BM’lere taşıdı. Dolaysıyla taraf oldu. 1957 yılında Halef Türkler idi. Rumlar gittikçe güçlerini artırıyorlardı. Adadaki Türkler ise 1958 yılında Türkiye’nin de katkıları ile TÜRK MUKAVEMET TEŞKİLATI’NI kurdu. Bu Teşkilat sayesinde direniş faaliyeti 1974 senesine kadar devam etti.

1959-1960 Londra ve Zurich Anlaşmasıyla Kıbrıs Cumhuriyeti kuruldu. Türkiye 1 Ağustos 1960 tarihinde Ada’ya Türk ALAY’I gönderdi.22 Kasım 1962’de Makarios Türkiye’ye geldi ve Anayasayı değiştirme teklifinde bulundu ve bu isteği Türkiye tarafından ret edildi. Makarios 1960 Anayasasını geçersiz saydı ve Türk Milletvekillerini Meclise sokmadı.1963 yılında 5000 kişilik Rum ordusu ile saldırılara başladı. Bu nedenlerden dolayı BM’ler 15 Ocak 1964’te Türklerle Rumlar birlikte yaşamayacağına karar vererek Adaya BMBG’nü adaya gönderdi.

Ocak 1964’te Rumlar Erenköy’e, 1967’de Boğaziçi köylerine saldırdı. Türk Mukavemet güçleri bu saldırıyı kahramanca geri püskürttü. 1965’te PLAZA RAPORU ile Türklere azınlık statüsü verilmek iteği’de reddedildi.

1971-1974’e kadar Türkiye, Yunanistan ve BM’lerin katılımlarıyla faaliyetler devam etti ama bir sonuç elde edilemedi. Türkiye Garantör olarak İngiltere ile birlikte Yunanistan’a müdahale etmek istedi. Fakat NİKOS SAMSON geri çekilmeyi reddetti. Bu nedenle 20 Temmuz 1974’te zamanın koalisyon ortağı Milli Görüş Lideri ve Başbakan Yardımcısı Prof.Dr. Necmettin ERBAKAN’IN emriyle Mutlu Barış Harekâtı ve 14 Ağustos 1974 tarihinde ise ikinci Barış Harekâtı yapıldı.

13 Şubat 1975 senesinde TÜRK FEDERE DEVLETİ kuruldu. O tarihe kadar devamlı kan ve gözyaşı olan Kıbrıs’ta gerçek bir barış sağlanmış ve her iki toplumda huzur içerisinde yaşamlarını sürdürmektedirler. Fakat beraber olmak istediğimiz batı, burayı da Ortadoğu’ya çevirmek istiyor.

Ne yazık ki Türkiye’nin uyguladığı tutarsız ve teslimiyetçi dış politika nedeni ile adadaki bu barış ortamı ortadan kalkacak, Kıbrıs Yunanistan’a verilmiş olacaktır. Baştan beri Rumların tutumlarını, izledikleri yolları gün ve gün izaha çalıştım. Türk tarafının taviz vermesi, sonuçta çıkacak olumsuzlukların giderilmesi asla mümkün olamayacaktır. Rahmetli Prof.Dr. Erbakan’ın ifadesine göre “Kıbrıs Şehit kanıyla alındı ve ancak aksine hareket ederseniz değil siz yedi sulaleniz  bunun altından kalkamazsınız” Bu Millet bunun hesabını soracaktır. Saadet Partisi Genel Başkanı Sayın Temel KARAMOLLAOĞLUTürkiye adadan Asker çekmek bir yana Askeri varlığını daha da güçlendirmelidir. Bölgedeki sıcak gelişmeler ve adanın stratejik önemi de dikkate alınarak mutlaka bir Hava Üssü kurulmalıdır. KKTC, kardeş ve dost Ülkeler tarafından tanınması hususunda diplomatik atağa geçilmelidir” ifadesi ne kadar yerindedir. Vesselam

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Yazar Ahmet Emiroğlu