Bölgemizde meydana gelen olumsuzlukları gün ve gün, hatta her saat başı yaşamaya devam ediyoruz. Bir taraftan KERKÜK, diğer taraftan ise İDLİB, yıllardır çözüm bekleyen, hatta çözümsüzlükle zaman kaybettiren Eğitim Sistemimiz TEOG sonra MTV, daha sonrada ne olacağı belirsiz. Hiç bir şey düşünülüp, analiz edilip yapılma yoluna gidilmiyor. Bu kadar kargaşanın içerisinde zaman ayırmakta çok güç. ABD Türk vatandaşlarına vize uyguladı, Türkiye’de Uluslar arası mütekabiliyet anlaşmasına göre ABD vatandaşlarına vize işlemlerini sınırsız olarak durdurdu.

ABD vize krizini casusluk krizine dayandırsa da inanmak mümkün değil, idlip harekâtı, İran ile Türkiye gününe denk getirmeleri, Türkiye, İran, Suriye ve Rusya’nın Astana’da devam eden müzakerelerin krize etkisi var olduğu aşikardır. Rusya ile S-400 Füze anlaşması, Halk Bankası Genel Müdür Yardımcısı ve Rıza Zarraf’ın tutuklanıp, bazı kişilerin bu listeye alınması ABD’yi neden rahatsız etmiştir.

Elbette 15 Temmuzun arkasında ABD’nin olduğu kamuoyunca yazıldı çizildi. Hatta incirlik üssünden darbecilere verilen destek medya tarafından kamuoyuna yansıdı. Türkiye vatandaşı olan bir Konsolosluk çalışanının tutuklanma meselesi neden ABD’yi bu kadar rahatsız etmektedir. Etmesinin sebebi 15 Temmuzda darbe girişimindeki durumun deşifre edilmesinden mi korkmaktadır. ABD Elçisinin ifadesine göre “son zamanlarda yaşanan olaylar ve konsolosluk personelinin güvenliğine yönelik endişeler”olduğunu beyan etmektedir.

Peki, Türkiye’nin Ulusal Güvenliği neden göz ardı ediliyor ve Türkiye’de dahi olmayan bin Tırın üzerinde silah terör örgütlerine, Suriye’deki etnik gruplara parasız olarak gönderiyor. Dolaysıyla endirekt olarak Türkiye’nin Güvenliğini pervasız olarak tehdit ettiği aşikârdır. 80 milyon Türkiye’nin güveni ABD için söz konusu olmadığı, elçilikte çalıştığı iddia edildiği bir görevlinin bir krize dönüştürülmesi bir çifte standart değilse nedir? İnşallah, onların bu tutumu İslam Dünyasının lehine yeni gelişmelere sebep olur. Geçmişte ambargo uygulanan Ülkelerden İran ve Rusya zayıflamadılar, daha da güçlendiler.

1974 Kıbrıs Barış Harekâtı dolaysıyla konulan ambargo nedeni ile Askeri malzeme ve Teçhizatının satışını yasaklamıştı. Sonuç ne oldu 13 Şubat 1975’te Türk Federe Devletini kurduk. 25 Temmuz 1975’te Nota vererek ABD savunma iş birliği anlaşmasını yürürlükten kaldırıp, Türkiyede bulunan ABD üs ve tesisler gözetim adlına aldık. 15 Kasım 1983’te ise KKTC kurduk. Evet aynı ciddiyet ve kararlılığı Hükümetten, en azından 1974 Koalisyon hükümetinin kararlılığını bu Hükümetten bekliyoruz. En uzun Hükümet Atatürk’ün kurduğu hükümettir. 15 yıl sürmüştür. Ak Parti Hükümeti ise 15 senesinde olup, ne kadar kalacağı hepimizce malum.

Hükümetten, Türkiye’de bulunan bütün Üsler acilen TSK’lerinin kontrol ve denetimi altına alınmasını sağlamalıdırlar. İncirlik Üssü ise tamamen kapatılmalı, dost, müttefik ve stratejik ortaklığımız da gözden geçirilmelidir. Bağımsız bir Türkiye için olmazsa olmazlarımızdır.

Türkiye’nin Güvenliği, Suriye ve Irak’ın toprak bütünlüğü olarak kırmızı çizgilerimizden ödün vermemeliyiz. Bu istikrar kayıtsız şartsız korunmalıdır. İDLİB harekâtı bu çerçevede önem arzetmekte. Ancak bu süreç, Kerkük ve Musul’a plaka numarası vererek yürütülmesi çok hassas bir konudur. Dış Politika nutukla, hamasetle değil bilinçli, kararlı bir siyasetle yürütülmelidir. Bir zamanlar Emevi camisinde namaz kılacağız diye nutuk atıyorduk, şu anda acaba Emevi camisinin durumu nedir, bilmiyorum.

ABD ile her krizde Ekonomimiz darboğaza giriyor, Milletin emeği yok ediliyor, dolar milyarderleri servetlerine servet katıyor ve faturayı da garp, gureba ödüyor. Elbette bunun sebebi Askeri ve Siyasi olarak dışa bağımlılığımızdan dolayıdır. Bundan dolayı tüketen değil üreten Türkiye istiyoruz. Evet, yol yapalım, hava alanları yapalım, tünelleri yapalım ama onu yapacak makineleri önce yapalım. Maalesef güçlü bir ekonomimiz yoksa şahsiyetli bir dış politikamızın da olmasını bekleyemeyiz. Devamlı panik yaşamamız mukadderdir.

Bu iktidar döneminde kredi kartı borcu 64 kat, bankalara ise icra takibi sayısı 68 kat kadar attığı söylenmektedir. Kredi Kartı borcu 2002 yılında 6,6 milyar iken,2017 yılında ise 426 liraya çıkmış. Bütün bu olumsuzluklar ortada iken, Kanal İstanbul ve Çanakkale köprüsünde ısrar edilmesine şaşıyorum. Fizibilite raporlarını görmek isteriz. Bütçeden para çıkmaması sevindirici, ancak sonradan bütçeden ödenmesine sebep olan gereken garanti anlaşmalarıdır.

Hepimiz bu geminin içerisindeyiz. Bu gemide herkes var. Gemiyi yürüten kaptan bizim için önem arz etmektedir. Eleştirilerimiz katkı olarak algılanmalıdır. Yaşanabilir Türkiye,Yeniden Büyük Türkiye ve Yeni bir Dünyayı kurmak AB yerine İslam Birliği D-8 ve İslam Natosunu kurmamız zorunludur. İslam Coğrafyasında dökülen kanlara son vermezsek bunun vebalini ödememiz mümkün değil. AB kapısında daha çok bekler, bize uymayan daha birçok uyum yasaları ile kendi benliğimizden uzaksaklaştırmak istemektedirler. Buna asla Muaffak olamayacaklardır. İnancımızdan ayrılmadan o birliğe girmemiz mümkün değil. Vesselam…

 

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar Ahmet Emiroğlu

14-10-2017