Bir gün bir insan tanırsınız ve ondan sonra hiçbir şeyin eskisi olmadığını fark edersiniz. Ben de onu tanıyınca hayatımda hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark ettim. Meğer doğduğum, büyüdüğüm memleket için ne kadar az şey yapmışım ben. Hatta onun çabasını gördükçe hiçbir şey yapmadığımı daha çok hissediyorum. Kimden mi bahsediyorum? Tabi ki Kahramanmaraş Kültür ve Sanat Derneği Başkanı Abdulhakim Eren’den.

Yıllar önce okuduğum ‘Hayatını Davasına Adayan Adam’ kitabının ismi geliyor aklıma, Abdulhakim Eren hocam her aklıma düşüşünde. Ben de ona “Hayatını Kahramanmaraş’a Adayan Adam” desem abartmış olmam her halde. Çünkü ne kadar harika bir kentte doğduğumu ondan öğrendim ben. Ne kadar farklı güzelliklere sahip olduğumuzu ama hiçbirinin farkında olmadan yaşadığımızı onu tanıyınca fark ettim. Gazetecilik mesleğine adım attığım yıllarda tanıdım onu ve tanıdığım günden beri Kahramanmaraş’ın güzelliklerini ortaya çıkarmak için verdiği gayretlere yakinen şahitliğim vardır.

Onunla daha çok tanıdım memleketimi… Örneğin bir türkü diyarında dünyaya gelmiş olduğumu ondan öğrendim. Çünkü onunla tanıdım Aşık Mahsuni Şerif’i, Aşık Yener’i, Aşık Hüseyin’i, Kul Hamit’i ve Hayati Vasfi’yi. Bir ünlü ozanın telinden yükselen nağmeleri hayranlıkla dinleriz ama o türkülerin, şiirlerin bize ait olduğunu bilmeyiz çoğu zaman. Vefasız bir aşık gibiyizdir. Ancak Abdulhakim Eren memleketine karşı vefasız bir aşık olmadı hiçbir zaman. Uğraştı, didindi, çabaladı… Geçtiğimiz günlerde de “Beş Ünlü Ozan” kitabını çıkarttı. Kitapta, türküleri dillere destan olmuş Kahramanmaraşlı ozanların hem hayat hikayelerini, hem türkülerinin hikayeleri, hem de ozanların enteresan sanatçı kişiliklerini anlatıyor.

Ünlü ozan Aşık Mahsuni Şerif’i ‘Kahramanmaraşlı’ olduğunu düşünerek dinlemek hayatımın en büyük zevklerinden biri olmuştur her zaman. ‘Beş Ünlü Ozan’ kitabında ozana dair daha detaylı bilgilere vakıf olunca, daha bir anlam kazandı türküler. Böyle olunca insan, ozanlara daha da yakın hissediyor kendisini.

Ünlü sanatçıların dillerinden düşürmediği ‘Han Sarhoş Hancı Sarhoş’, ‘İşte Gidiyorum Çeşmi Siyahım’, ‘Nem Kaldı’, ‘Boşu Boşuna’, Dumanlı Dumanlı’ ve ‘Bilmem Ağlasam mı Ağlamasam mı?’ eserlerini dinlerken sanki kendi yazdığım şiirlerin bestelenmiş halini dinler gibi hissediyorum. O kadar yakın, o kadar içten ve o kadar bizden bir his veriyor bu durum…

Neşet Ertaş’tan dinlediğimiz ‘Acem Kızı’, ‘Bilemedim Kadrini Kıymetini’ ve ‘Gayrı Dayanamam Ben Bu Hasrete’ türküleri de aslında Kahramanmaraşlı ozan Aşık Hüseyin Tenecioğlu’na aittir. Türküde adı geçen ‘Acem Kızı’ gerçek yaşanmış bir hikayedir. Ve sadece ‘Acem Kızı’ türküsü değil bu üç türkünün üçü de acem kızına yazılmış türkülerdir. İmtihan dolu bir hayat hikayesinin içinden yükselen bir türküdür hepsi de. Çünkü dudaktan yükselen bir sözle değil kalpten yükselen bir hisle yaşanan aşkın, yürek bamteline değmesiyle yazılmış ve söylenmiştir.

Hep Emel Sayın’dan dinlediğimiz bir eser var ya hani, “Kız Sen İstanbul’un Neresindensin?” İşte bu eserin şairi Aşık Yener de Kahramanmaraşlıdır. Abdulhakim Eren’in kitabında bahsettiğine göre şiirin tamamı 68 kıtadan oluşuyor. Şiirde İstanbul’un bütününe yakın semtlerinin sayıldığı söyleniyor. Okuduğumda hafif tebessüm ettiğim bir anektodu kitaptan aynen alarak paylaşayım sizinle:

“Görevden açığa alındığı dönem (1962-1968) İstanbul’da Gülhane Parkında tansiyon ölçerek, fotoğraf çekerek geçinir. Burayı mesken tutar. Parkta çok güzel bir kız görür merak eder. ‘Nereden’ olduğunu sorar. Kız söylemez ‘sana ne’ tarzında davranır. Aşık Yener sormaya devam eder. İstanbul’un bütün semtlerini sıradan sayar bu şiir ortaya çıkar.”

Ayrıca çok bilinen “Başın duman pare pare, Yol ver dağlar yol ver bana” türküsünün şiiri de Aşık Yener’e aittir.

O kadar güzel ve farklı anektodlar var ki ‘Beş Ünlü Ozan’ kitabında, hepsinden burada bahsetmem mümkün değil. “Hayat hikayedir ve bir insanı sevmek onun hikayesini sevmektir” diye çok beğendiğim bir söz var. İşte ünlü türkülerin hikayelerini de bilmek; türkülere daha farklı, daha derin bir anlam katıyor zannımca. Öyle olunca o türküler, sadece kulağa değil bütün hücrelerine değiyor insanın. İşte “Beş Ünlü Ozan’ kitabı da okuyanların sadece gözlerine değil beş duyu organına hitap edecek diyebilirim. Her zaman dinlediğiniz o ünlü türküleri hikayelerini bilerek dinlemeye ne dersiniz? Cevabınız ‘Evet’ ise hemen kitabı elinize alabilirsiniz. Pişman olmayacağınıza emin olabilirsiniz.

Sağlıcakla kalın…

Türkülerle kalın…

Güzel hikayelerle kalın…