Nemelazım Dersem Benden Gereken Adımları Atmaz İseniz Korkarım Sizlerden Sorulacak.

Sayın Başkanım ve kıymetli eşi emine Erdoğan hanımefendi.

Ülkemizin geleceği gençlerimizi milli ve manevi değerlerimizden uzak yetiştirdiğimiz bir gerçektir.

‘Madden ve manen küçülürsek bize her şey bizden büyük gelir. Bugünün gençliğini maneviyattan uzak maddeci üretmeden tüketen kendi değerlerinden habersiz yetişen bir neslin kendinden sonraki gelecek nesle bir faydası dokunmaz. Vurdumduymaz gençliği gördüğümde içim parçalanıyor. Aman nemelazım! Diyecek olsam efendim Hz:Ali ile Hz: Ömer (r.a) arasında geçen devlete ait bir devenin kaçmasıyla onu aramaya giden  efendim hz: ömer’in cevabı ‘’hz: Muhammet  aleyhisselatü vesselamı hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim ki Fırat kenarında bir oğlak kaybolsa bir kurt bir kuzuyu kapsa korkarım ki kıyamet günü    onun hesabı bile Ömer den sorulur. Rabbimin emaneti olan bir çocuğumuz olsa dahi benim sorumsuzluğumdan devletimin bir ihmali yüzünden yanlışa sapsa, kötüye düşse kıyamet günü nemelazım dersem benden yazdıklarımı dikkate almaz gereken adımları atmaz iseniz korkarım sizden sorulacak.

Çocuklarımız, her geçen gün artan fiziksel ve cinsel şiddetle baş başa bırakıldığı bir gerçektir.

“Çocuklarımızı sokağa çıkarmaya, okula göndermeye korkar olduk”

Toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderme yönünde etkili ve kalıcı düzenlemeler yapılamadığı sürece her gün yeni bir çocuk vakası ve kadın cinayeti ile  karşı karşıya kalabiliriz.

En son eylül ve leyla olayı kalbimizi yaralayan, hafızalarımızdan silinmeyecek acı bir vakadır. Artık çocuklarımızı sokağa çıkarmaya, okula göndermeye korkar olduk. Toplum olarak psikolojik bir baskı altındayız. Çocuklara yönelik her türlü cinsel istismar ve şiddete karşı önlemler alınmalı, artık toplum olarak her türlü şiddetin karşısında olmalıyız. Korkarak yaşamak istemiyoruz. Devletimizin duyarlılığını daha net bir şekilde göstermesi gerektiğine inanıyor, toplumun tüm kesimlerini, sivil toplum kuruluşlarını her türlü şiddete, kadına ve çocuklara yönelik cinsel istismar ve şiddete karşı tek yürek olmaya davet ediyoruz. Biz kadınlar anayız, bacıyız, ablayız. Ülkemizin geleceğinin temel taşlarıyız. Kadınlarımıza ve çocuklarımıza yönelik şiddet ve istismarın son bulsun istiyoruz.

Bir toplumun ilerleyebilmesi ve kalkınabilmesi o toplum içinde yetişen çocukların bedensel, ruhsal ve sosyal yönden sağlıklı gelişmesiyle mümkündür.

Aileler çocuk yetiştirme sürecinde bilerek ya da farkında olmadan çocuklarının gelişimini olumsuz yönde etkileyecek, kimi zaman şiddet, kimi zaman da ihmal şeklinde davranışlar gösterebilmektedirler. Bu nedenle istismar ve ihmalin önlenmesi ve müdahalelerde bulunulması gerekmektedir.  Son yıllarda Türkiye’de çocuk istismarına olan ilgi ve farkındalık yeterli olmamakla birlikte artmaktadır. Dünya Sağlık Örgütünün verilerine göre dünyada 1-14 yaş grubundaki 40 milyon çocuk istismar veya ihmale uğramakta, desteğe ihtiyaç duymaktadır.

Türkiye’de çocuk istismarı konusunda yapılan araştırmalarda ise, yüzde 78 gibi yüksek bir oran ile duygusal istismarın ilk sırada olduğu görülmektedir. Fiziksel istismar yüzde 24 ve cinsel istismar yüzde 9 oranındadır.

Dünya sağlık örgütü çocuk istismarını “Bir yetişkin tarafından bilerek ya da bilmeyerek yapılan ve çocuğun sağlığını, fizik gelişimini, psikososyal gelişimini olumsuz yönde etkileyen davranışlar” olarak tanımlamaktadır. Bu tanımda amaç değil, sonuçlar önem taşımaktadır. Başka bir deyişle, yetişkinin niyeti önemli değildir, eylemin çocuk üzerindeki etkisi önem taşımaktadır.

İstismar ve ihmal konusunda yapılan çalışmalar incelendiğinde, genellikle sağlık alanında, ruhsal hastalıkların belirlenmesine yönelik yapıldıkları görülmektedir. Hâlbuki çocukların kötüye kullanımı bir halk sağlığı sorunudur ve bireylerin sosyal yaşamlarında olumsuzluklara neden olmaktadır. Gerek kayıtların, gerekse akademik çalışmaların yetersizliği ülkemiz için sağlıklı veriler bildirmemizi zorlaştırmaktadır. İstismara uğrayan bireylerin sosyal ilişkileri ve sorunlarına yönelik çalışmaların yapılmasının alana katkı sağlayacağı düşünülmektedir.

Ülkemizde Çocukların dilendirilmesinin yaygınlaşmasıyla birlikte, çocuklara su ve mendil sattırarak insanların acıma duygularına hitap edilmektedir. Ancak insanların o çocuklara yardım ettiği düşüncesiyle para vermesi, durumun tekrarlanmasına olanak sağlamaktan başka bir işe yaramamaktadır. Bu yollarla para kazanabilen çocuklar, daha fazla dinlendirilip, daha çok istismar edilirler. Bizler bu konuda kamuoyunu bilinçlenmeli ve bu çocuklara para kazandırarak bu istismarı meşrulaştırmamalıyız.

Bir başka önemli konuda ülkemizde fiziksel cezanın disiplin yöntemi olarak yaygın bir kullanımı olduğudur. Hâlbuki okulda ve evde disiplini sağlamak için şiddet dışı seçenekler bulunmaktadır. Fiziksel ceza yaklaşımından uzaklaşmak için öğretmenler çocuk istismarı konusunda gerek mezuniyet öncesi gerek hizmet içi eğitimlerde bilgilendirilmeli, istismara uğramış çocukları fark etme konusunda beceri kazandırılmalıdır.

Sonuç olarak; çocuk istismarı ve ihmalinin önlenebilmesi için devletimizin caydırıcı değil kalıcı çözümler getirmesi: Doktor, hemşire, sosyal hizmet uzmanı ve psikolojik danışmanlardan oluşan ekipler oluşturulması, okullarda rehberlik öğretmenlerimizin konuyla ilgili olan kurumlar arasında gerekli koordinasyon ve işbirliğinin sağlanması, kreş, çocuk bakımevi ve sosyal hizmet kurumlarının geliştirilmesi, kitle iletişim araçlarında konuya daha fazla yer verilerek anne, baba ve çocukların bilgilendirilmesi ve konunun gündemde tutulması ülkemiz için bir gereksinimdir.

Son aşamada devreye girmesi gereken suç ve ceza boyutunun, sosyal koruma boyutu ihmal edildiği için ilk ve tek aşamaya dönüştü.

"Ülkemizde çocuğu merkeze alan 'hak temelli bir çocuk koruma sistemi' kurulmadığı müddetçe çocukların suça sürüklenmesi ve suç mağduru olduğu durumların sıklıkla ortaya çıkması kaçınılmazdır. Bunun için öncelikle yapılması gereken çocuğa ilişkin konularda Anayasa niteliği taşıyacak Türkiye Çocuk Temel Yasası'nın hazırlanmasıdır. Cinsel istismarla mücadele, suç-ceza boyutuna indirgenince Ceza Kanunu'nda çocuk cinsel istismarının ne şekilde düzenlenmesi gerektiği daha önemli hale gelmektedir.

Ceza Kanunu hükmünün çocuğun cinsel istismarına yönelik caydırıcı ve mağdurları rehabilite edici işleve sahip olmasının olmazsa olmaz koşulu ve gereği çocukların ihtiyaçlarını, esenliğini merkeze alan, 'çocuğun öncelikli yüksek yararı' ölçütü üzerine inşa edilmiş bir bakış açısı ile oluşturulmasıdır.

SEVGİLİ PEYAGEMERİMİZİNDE BUYURDUGU GİBİ ‘’COCUK KALBİN MEYVESI GÖZÜN NURUDUR.’’

          RABBİMİZİN EMANETİ GÖZÜMÜZÜN NURU ÇOCUKARIMIZI SAHİP ÇIKALIM.

                                        BÜŞRA DEMİR

                     NESL-İ PAK KADIN VE GENÇLİK DERNEĞİ.