Habertürk yazarı Oray Eğin, 23 Haziran'da yenilenecek İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimi öncesi gerçekleştirilmesi planlanan Ekrem İmamoğlu-Binali Yıldırım oturumuna ilişkin olarak gazeteci Uğur Dündar'la konuştu.

Eğin'in "Uğur Dündar: Bu ortamda gazetecilik yapmak mümkün değil" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

"Sadece İstanbul'un değil Türkiye'nin seçimine dönüşen Ekrem İmamoğlu ve Binali Yıldırım arasındaki yarışta adayları birlikte ekrana çıkarma fikri Habertürk'ten Didem Arslan Yılmaz'ındı. Çağrısı karşılık buldu, adaylar belli şartlar öne sürerek prensipte tartışmayı kabul etti. Ardından yayının nasıl olacağı, kimin yöneteceği, kimlerin soru soracağı gibi bir sürü tartışma çıkacakken öneriyi Binali Yıldırım ortaya attı: Uğur Dündar yönetsin.

Türk basınında objektif duruşu ve güvenilirliği hiç tartışılmayacak Dündar böyle bir tartışmanın doğal yöneticisiydi zaten. Geçmişte Recep Tayyip Erdoğan'la Deniz Baykal'ı yan yana getirmişti. Kemal Kılıçdaroğlu'yla Melih Gökçek'i de karşılıklı ekrana çıkaran oydu.

Hemen herkes bulunan bu çözümden memnundu, hatta tartışma fikrini ortaya atan Yılmaz bile itiraz etmedi. Hatta Binali Yıldırım'ın dediği gibi onlar programı yapar, isteyen kanal da yayınlayabilirdi.

Pazar gününe Uğur Dündar'ın bu tartışmadan çekildiği ve programı yapmayacağı haberiyle başladık. Tam da her kesimin üzerinde uzlaştığı bir isim bulunmuşken bu hafta belli ki bu konuyu tartışmaya devam edeceğiz.

Uğur Dündar'ı aradım ve kararının gerekçesini sordum.

SOSYAL MEDYA LİNCİ GALİP GELDİ

Öncelikle 'Ben hiçbir zaman gelin güvey olmadım, bu tartışmayı yönetmek için talip olmadım,' dedi. 'Binali Bey böyle bir fikir ortaya atınca ben de acaba 17 sene önceki gibi adayları ekrana çıkartıp uygar bir tartışma yapabilir miyiz diye umutlandım.'

Uğur Dündar daha program hakkında düşünürken Türkiye'nin 17 sene önceki ülke olmadığını anladı. Sosyal medyada başlayan saldırılar bu işin evrensel standartlarında, objektif kriterlerle yapılamayacağını gösterdi.

'Muazzam bir kutuplaşma ortamı var,' diye devam etti Dündar. 'Aklımdan geçenleri gerçekleştirmenin mümkün olmayacağını anladım.'

Dündar'ı düşündüren ve kararından vazgeçiren bu aşırı kutuplaşma ortamı. Her iki tarafın da abartılı ve spekülatif saldırılarıyla 50 seneden sonra uğraşmak istemiyor haklı olarak. Daha program başlamadan masadaki oturma düzeninden sunucunun mimiklerine kadar saldıracak malzeme bulmakta zorlanmayacaktı fanatikler.

'Ekrem İmamoğlu tartışmadan ortada ayrılsa bile bunun sorumlusu yönetici olacaktı,' diyor Dündar. 'Benzer şekilde karşı taraf da kaşı gözü oynadı, İmamoğlu'na destek çıktı gibi aklımın ucundan geçmeyen spekülasyonları yaymaya başlayacaktı.'

'KİMSEYE YARANMAK GİBİ BİR DERDİM YOK'

Yayında olması gerektiği gibi İstanbul seçimleriyle ilgili adayları zor durumda bırakacak her sorunun sorulması gerekecekti sonuçta. Türkiye'de hiçbir siyasetçi soru sorulmasından, hesap vermekten, sorgulanmaktan hoşlanmıyor; çeşitli programlarda gördük, en ufak bir sorgulamada parti taraftarları linç kampanyasını başlatıyor. Geçtiğimiz haftada bu tehlikeli ortamla ilgili arka arkaya kaç tane yazı yazdım; Uğur Dündar'ın yönetiminde belki bu fanatizm son bulur diye umut ediyordum.

Sonuçta linç galip geldi, sosyal medyanın zehirli ve çamurlu ortamına bulaşmak istemeyen Dündar vazgeçti.

'Ne İsa'ya ne Musa'ya yaranmak mümkün,' diyor. 'Benim hiç kimseye yaranmak gibi bir derdim yok, sadece adil bir açık oturum yönetmek, gazetecilik yapmak istiyordum. Ama bu ortamda gazetecilik yapmak mümkün değil.'

Ne diyeyim, bir fırsat kaçtı."

Editör: TE Bilişim