Beyaz ipliğin siyah iplikten ayırt edilemeyeceği vakitlerde,
gizlice oturdum şairler tahtına.
Bu aralıkta her ihtimal caiz gelir cahil aklıma.
Muadili olurum belki birilerinin,
belki şerefli bir şiirin ilhamı denk düşer bahtıma.

Neredeyse her cephede çarıkla savaştım ben.
Üşüdüm karlar altında.
Ölsem bir şiir uğrunda, şehit denmezdi belki ama;
şehadet ettiğim kahramanlar var hatrımda. 

Ayak tabanlarıma giden tüm kan akışlarının diz kapaklarımda kesilmiş olması;
dünyayı saran damar uzunluğumun artık sarmayı reddettiğinin, 
onca yıl savaşa hükmederken , hükmen mağlubiyete hüküm verildiğinin açık delilidir.

Saldırdım
karşıt her muhalif romana kelimelik sloganlarla...

Savundum;
Üzerimde fakirliğime eşlik etmiş, yıllanmış parkem...

Savruldum;
Rüzgarların getirdiği afetlerden sığınırken yaradana.
Zelzelelerle irkildim, boğuldum o korkuyla.

Şayet şimdiye kadar karşılıksız aldığım nefese dahilse son zamanlarda aldığım toprak kokusu,
onun da zekatı bu şiirdir.
Borçlu gitmeyeyim Allah’ın huzuna.

Oğlum uyandırır gün doğumuna yakın,
Ayrılır iplikler birazdan,
Tahtın sahipleri aralar kefenleri,
Kendime, cahilce verdiğim fetva uyandırır nefsimi.
Hangi şerefli şiirin ilhamıdır bu desem, gererler çarmıha...

Dönüp dolaşan güneş,
yıldızları kovar malum vakit öncesi. 
O an ölümün habercisi.
Sonrası kader - kısmet dönencesi. 

karakale ‘m