(Küresel Sermayeye Meydan Okudu Canından Oldu & Okumayan Çok Şey Kaybeder)

Uyan Sultan Aziz uyan

Bak ne hale geldi cihan

Kolumda makas yarası

Nedir bu derdin çaresi

Yusuf'um ciğer paresi

Uyan sultan aziz uyan

Kan ağlıyor bütün cihan 

(Not: Emisyonu genişletip mal ve hizmet karşılığında para basan devlet adamlarının tarih boyunca başı neden derde girmiştir? Lütfen bu yazıyı okurken bu hususa da düşünün.)

Kıymetli dostlar, Tarihçi Yazar rahmetli Yılmaz Öztuna Beyefendi'nin "Bir Darbenin Anatomisi" kitabında anlattığı üzere 63 vatan, millet ve din haininin yaptığı darbeden sonra 4 Haziran 1876'da küresel sermayeye meydan okuyan, halkını zengin eden, Sultan Abdülaziz Hazretleri intihar süsü verilerek acımasızca katledildi. Emîru'l-mü'minîn hazretleri, Sultan II. Mahmud Han Gazi'nin  oğlu ve Sultan I. Abdülmecid Hazretlerinin  kardeşidir. Muhterem validesi Pertevniyal  Sultan Efendi Hazretleridir. Abdülaziz Han 7-8 Şubat 1830 gecesi dünyaya teşrif etmiştir. Kardeşi Hünkar  Abdülmecid’in emriyle saltanatı süresince oldukça serbest ve rahat  bir hayat yaşadı ve itinalı, derin bir eğitim gördü. Aziz Han'ın aldığı eğitimlere örnekler vermek gerekirse Akşehirli Hasan Fehmi Efendi’den Arap dili ve edebiyatı ile şer‘î ilimleri yani hadis, tefsir, fıkıh, kelam, mantık, ilm-i feraiz tahsil etti. Neyzen ve bestekâr Yûsuf Paşa’dan mûsiki dersleri aldı. Aynı zamanda sporla da ilgilendi ve Kurbağalıdere’de ki köşkte güreşmek, yüzmek ve cirit atmak gibi faaliyetlerle de meşgul oldu. Güçlü, sağlıklı ve gösterişli yapısı, pehlivanlığı halkın kendisine duyduğu güveni arttırıyordu. Halk onu müstakbel bir Yavuz Sultan Selim gibi görmekte, saltanata geçmesini beklemekte, hayrına ve uğruna dua etmekteydiler. Halk sultan Mecid'i de seviyordu ama Sultan Aziz'in uğuruna inanmıştı. 25 Haziran 1861’de tahta çıkışını herkes memnuniyetle karşıladı. Sultan tahta çıkınca halkın refahı ve alım gücü artsın diye hükümete, "Her şeyi bırakın, önce bu konuyu ele alın" buyurmuştur. Yazdığı hattı hümayunla Osmanlı Bankası'na emir verdi, İstanbul'a ve tüm Osmanlı mülküne 8 Mayıs 1868 günü 10.000 adet beş liralık (50.000 lira) yeni banknot ihraç ettirdi. Bu banknot aslında çok daha önceden tasarlanmış, hatta muhtelif renklerde provaları basılmıştı. Bu banknotun gördüğü olumlu piyasa tepkisinden cesaretlenen hünkar hazretleri 1869'da bankaya ikinci emrini verdi. 150.000 lirayı temsil eden 30.000 adet daha kağıt para bastırarak piyasaya ihraç ettirdi. Yine piyasa olumlu tepki verince aynı yıl tasarımı 5 liraya tıpatıp benzeyen, yeni iki liralık banknotta hünkar emriyle 20.000 adet ihraç edilerek piyasanın toplam emisyonunu 300.000 liranın üzerine çıkarmıştır. Böylece halkın alım gücü artmış, borçlar ödenmiş piyasa dengesini bulmuştur. Yeri gelmişken söylemeliyim ki Sultan Aziz Hazretlerine yapılan darbenin uygulayıcıları 63 vatan haini olsa da  (Şeyhülislâm Hasan Hayrullah Efendi, Hüseyin Avni Paşa, Kaptan-ı Derya Kayserili Ahmed Paşa vb.) darbe emrini küresel sermayenin sahipleri vermiştir. Sultan Abdülaziz Hazretleri iktidarı döneminde  denizciliğe ve donanmanın genişlemesine çok büyük önem vermiştir. Hünkar Osmanlı Devleti'nin İngiltere ve Fransa ayarında bir donanmaya sahip olabilmesi için var gücüyle çalışmış, devlet  bütçesini bu hayırlı yolda harcamıştır. Tersaneler ıslah edilmiş, yeni gemiler inşa edilmiştir. Yerli tersanelerde yapılması mümkün olmayan zırhlı gemiler dışarıdan satın alınmış, deniz subayı yetiştirmek üzere İngiliz Hubart Paşa, Mekteb-i Bahriyye’ye tayin edilmiştir. Hünkar  Bahriye Nezâreti'ni de  kurdurmuş böylece padişahın merak ve hevesiyle meydana gelen Türk Deniz Kuvveti dünyada üçüncü sıraya çıkmıştır. Sultan  Abdülaziz’in saltanatı sonunda deniz gücü yirmi zırhlı, dört kalyon, beş firkateyn, yedi korvet ve kırk üç nakliye gemisinden oluşan devasa bir armadaya dönüşmüştür. Kıymetli dostlar, Sultan Abdülaziz döneminde ulaşım ve haberleşme alanında da önemli ilerlemeler kaydedilmiştir. Toplam 452 kilometre olan demiryolu şebekesi onun zamanında 1344 kilometreye çıkmıştır. İstanbul’u Paris’e bağlayacak olan 2000 kilometrelik demiryolu imtiyazı Avusturyalı Baron Hirsch’e verilmiş, bu hattın saray bahçesinden geçmesi çeşitli itirazlara sebep olduysa da Abdülaziz, “Demiryolu geçsin de isterse sırtımdan geçsin” diyerek konuya verdiği önemi göstermiştir. Bu yolun Sofya’ya kadar olan kısmı 1874’te işletmeye açılmıştır. Diğer taraftan bütçenin elverdiği oranda devlet eliyle de demiryolu inşasına başlanmıştır. Bunlardan ilki olan 99 kilometrelik Haydarpaşa-İzmit hattı 1873’te açılmıştır. Anadolu’da yabancıların yaptıklarıyla birlikte demiryolu uzunluğu bu dönemde 329 kilometreye çıkmıştır. 1862’de de mevcut karayollarının tamiriyle yenilerinin yapılması işi ele alınmış, 1863’te Niş, Bosna ve Vidin’de yeni yollar açılmıştır. Anadolu’da da Amasya, Samsun ve Kastamonu’da yeni yollar yapılmıştır. Diğer yönden, Sultan Aziz döneminde  üzerinde en çok durulan ve başarılan bir başka iş de telgraf şebekesinin bütün vilâyetlere yaygınlaştırılması çalışmalarıdır. Hünkar Abdülmecid zamanında başlamış olan telgrafçılık, gittikçe gelişerek 1864’te 76 merkez faaliyete geçirilmiştir. Hazretin  saltanatı sonunda, kazalara varıncaya kadar bütün imparatorluk telgraf şebekesi ile birbirine bağlanmıştır. Abdülaziz’in saltanatı süresince millî eğitim alanında da çok  önemli gelişmeler olmuştur. 1862’de, devlet dairelerine kâtip yetiştirmek üzere, rüşdiyeyi bitirenlerin gidebileceği Mekteb-i Mahrec-i Aklâm kuruldu; bu mektep 1874’e kadar faaliyetini sürdürdü. 1864’te bir dil okulu açıldı. 1858’de kurulan İnâs Rüşdiyesi 1861’de faaliyete geçti. Sultan'ın emriyle 1869’da Maârif-i Umûmiyye Nizamnâmesi neşredilerek maarif teşkilâtı yeniden düzenlenmiştir. Dinî eğitim yapan müesseselerin dışında çeşitli tahsil kademeleri teşkilâtını kurmak ve yürütmek üzere, maarif nâzırının başkanlığında bir Meclis-i Kebîr-i Maârif de kurulmuştur. 1870’te bu nizamnâmenin bütün vilâyetlerde uygulanması için yönetmelik hazırlanmıştır. Aynı yıl telif ve tercüme nizamnâmesi neşredilmiştir. 1870’te Dârülmuallimât adıyla kız öğretmen okulu açılmıştır. 1866’da Mekteb-i Tıbbiyye-i Şâhâne adı ile ilk sivil tıp okulu açıldı ve Askerî Tıbbiye binasında ayrı bir dershanede öğretime başladı. 1867’de de eczacılık mektebi açıldı. Hünkarımız Abdülaziz döneminde bankacılık, iktisat alanlarında da mal ve hizmet karşılığında para basmanın yanında  çok önemli adımlar atılmıştır. 1863’te Bank-i Osmânî-yi Şâhâne (Osmanlı Bankası) adıyla bir banka kurulmasına hünkar izin vermiştir. Bir ticaret bankası olarak kurulan bankaya hünkar   banknot çıkarma yetkisi de vermiştir. 1930 yılına kadar Türkiye’de Merkez Bankası’nın görevini de hünkarımızın kurduğu bu banka yapmıştır. Şehid sultan efendimiz, milletinin, devletin, insanlığın hayrı için iktidarı döneminde canla başla çalışmıştır. Zat-ı devletleri Türk mûsikisini çok iyi bilir, mükemmel ney ve lavta çalardı. Yalnızca iyi bir icracı olmakla kalmayan Hünkarımız Abdülaziz, Osmanlı padişahları arasında bestekâr olarak da yerini hakkıyla almıştır. Hicazkâr ve şehnaz makamlarını çok sevdiği için, zamanındaki birçok şarkı ve marşın bu makamlarda bestelendiği bilinmektedir. Kendisinin de el yazısıyla kaleme aldığı besteleri, albümleri, çizim ve krokileri  günümüze gelmiştir. Kıymetli dostlar, kaleme aldığım yazı vesilesiyle vefat yıldönümünde Ulu Hakan Sultan Abdülhamid Hazretlerinin amcası, küresel sermayeye meydan okuyan, halkını zengin eden, Emîru'l-mü'minîn, Hünkarımız Abdülaziz Han'a rahmetler olsun. Ruhu şad, mekanı cennet olsun. Rabbim bizleri cennetinde bir araya getirsin vesselam