“GÜVEN” toplum olabilmenin birlikte yaşayabilmenin can damarıdır. Türk toplumunun güveninin kaynağı ise; tarihin her sayfasına nakış nakış işlenmiş “Tek Vatan, Tek Millet, Tek Bayrak, Tek Devlet” olarak ifade edilen ve tarih boyunca ve dahi günümüzde hiçbir toplumda aynı anda bir arada görülemeyen temel değerler üzerine inşa edilmiştir.

Bu değerler; “İstiklal ve İstikbal” değerleridir.

Türk kültürü İslamiyet’ten aldığı şahsiyetli duruşuyla, vakarıyla, iradesiyle, cesaretiyle, azmi ve zekâsıyla Mescid-i Dırar’ın münafık ve hain aklın varisleri haşhaşi, emperyalist, siyonist aklın ve komprador ahlak sahibi çıkar gruplarının tuzaklarını, her çağ ve zamanda bertaraf ederek istiklal ve istikbal değerlerini ruhuna ebediyen perçinlemiştir.

Liderler, toplumun fikirlerini, değerlerini, inançlarını savunan ve yüksek sesle dile getiren, ortak amaçları olan insanların zihnindeki düşünceleri hayata geçirmek için çaba gösteren, etrafında kendisi gibi düşünen ve ardından yürünen insanlardır ve onların tecessüm etmiş kolektif aklın ruhudur. 

Milli Mücadele yıllarında cepheye davet eden ve davete icabet eden, 15 Temmuz’da sokaklara, FETÖ’nün ihanetine karşı Anadolu’nun her hanesinden “ölümüne ölümüne” emrini veren ve şehadete koşan ruh bu ruhudur.

MİLLET olarak hepimizi bir arada güvenle çevreleyen VATAN’ın tek bir taşı için şehadet arzusu, her dokunuşumuzda tüylerimizi diken diken eden Ay-Yıldızlı BAYRAK için ve milletin manevi şahsiyeti olan DEVLET’in bekası için nefes alıp verilmesine davet eden ruh bu ruhtur.

Her birimizin farklı idealleri, ulaşmak istediği hedefleri olabilir. Her birimizin sosyo ekonomik durumu ve konumu, ilgisi, bilgisi de farklı olabilir. Ancak “istiklal ve istikbal” mevzubahis olduğunda; “tunç bilek” “hilal yürek” olabilme ruhu bu ruhtur.

Bütün Anadolu tarihi, milli ve yerli mayasıyla mayalanmış, “İstiklal ve İstikbal” değerlerine inanan ve savunan liderlerin ardından tereddütsüz yürüdüğüne şahittir. Tarihin her sayfasında kritik anlarda tek yürek olunması için artan davetlerin ardından liderini takip eden milleti ve zaferine şahit oluruz.

Cumhurbaşkanlığı sistemine geçişle birlikte “Türkiye’nin Şaha Kalkacağı”, devleti yöneten erklerin; “Yasama, Yürütme ve Adalet erkinin ayrışacağı ve artık adaletin bağımsız ve tarafsız, yürütmenin daha esnek ve hızlı, yürütmenin (Meclisin) daha etkin ve güçlü olacağı bir düzlüğe giriyoruz. Ancak düzlükten önceki ilk keskin dönemeç, 24 Haziran 2018’de yapılacak olan “Genel Seçimler, ikinci dönemeç; seçim sonrasında milletin teveccühünü kazanmış, yorulmaksızın, dinlenmeksizin dört yıl boyunca çalışacak "Cumhurbaşkanı ve kabinesi",  kabinenin her anına yasalarla destek verecek ve denetleyecek güçlü bir “Meclis”, Bağımsız ve tarafsız bir "adalet kurumu"dur.

Dönemecin sonunda, tarihiyle barışık, ecdadının mirasına sahip çıkan, muasır medeniyetlere de liderlik etmeye kararlı, “dünyanın beşten büyük olduğunu öğretmiş; “Büyük, Güçlü ve Lider bir Türkiye”.

Şu halde milletçe bize düşen birliğimizi ve beraberliğimizi koruyarak, Cumhurbaşkanımızın, ahdinin gerçekleşmesi için onun ahdini ahdimiz kabul edip dinlenmeksizin gayret göstermek.

Yine bilinmesi ve anlaşılması gereken şu ki; Cumhurbaşkanlığı sisteminin başarısı “milli iradenin” temsil edildiği güçlü bir meclise ve güçlü bir meclisin varlığı ise milletimizin sandıkta daha önceki gösterdiği kararlılığı göstermesine bağlıdır. Sandığa atılan her zarfın mesajı; “Cumhurun İttifakını ve bu ittifakın yanında yer alan güçlü bir parlamento istiyoruz” olmalıdır ki; bu tarihi bir görev ve sorumluluktur.

Bu milleti ulaşmak istediği hedeflerden millete rağmen, tarihi ve kültürel mirasını reddederek onu köklerinden koparmak isteyen, hiçbir akıl başarılı olamamıştır.

Tarih buna şahittir ve dünya buna yeniden şahit olacaktır. Unutulmasın ki; “Egemenlik Kayıtsız Şartsız Milletindir” ve millet ne derse o olacaktır.

Türkiye, İstiklal değerlerini şahlandıracak ve bu şahlanmaya hiçbir “mihrak” engel olamayacaktır.