Kıratlı, duygusal yeme bozukluğu konusuna değinerek, “Bazen altta yatan duygusal zorluklardan dolayı da yeme davranışını gösterebiliyoruz” dedi.

Duygusal yemenin aslında hepimize tanıdık gelen bir durum olduğunu kaydeden Kıratlı, şöyle devam etti:

“Tok olduğumun farkındayım ama kendimi yemek yemekten alıkoyamıyorum. Kilomdan memnun olmadığım için diyetisyene gidiyorum bunun faydasını görüyorum, kilo verebiliyorum ancak yine de diyete devam edemiyorum; kendimi yine yemeğe veriyorum. Son zamanlarda sevgi ya da ilgi göremediğimi düşünüyorum, karşılaştığım herhangi bir stres faktörüyle kendimi yemeğe veriyorum diyorsanız o zaman duygusal yeme bozukluğunuz olabilir.

Duygusal yeme bozukluğuna sahip bireyler yaşamlarını sürekli yemek yeme ihtiyacı içerisinde geçirirler. Aslında duygusal yemede aç olan karnınız değil, zihniniz ya da duygularınız oluyor. Doyma hissiniz kaybolmaya başlıyor. Yakın çevrenizde sevgi görmediğinizi düşündüğünüzde gidip o sevgiyi yemekten almaya çalışıyorsunuz. Ya da yemeye keyif alma şeklinde bir anlam yükleyerek aşırı yemeyi gerçekleştirebiliyorsunuz.”

Aşırı yeme isteğinin genellikle duygusal nedenlere bağlı olarak ortaya çıktığına dikkat çeken Kıratlı, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Duygusal yeme bozukluğu iki şekilde yaşanıyor. İlki stres, üzüntü, yalnızlık gibi olumsuz duygulardan kurtulmak için yemek. Örneğin; işyerinde mobinge maruz kalıyorsunuz. Çözümü sanki yemekteymiş gibi kendinizi çekmecelerdeki, çantadaki çikolatalar, bisküvilerle stresin acısını atıştırmalıklardan çıkarırken bulabilirsiniz. Üstelik günlük kalori ihtiyacı 1500 iken, 4000-5000 kalorilik ürünleri tek seferde tüketmiş, boş paketlere bakarak bunları ne ara yediğinizi fark etmemiş olabilirsiniz. Böylelikle olumsuz duygularınızı zihninizden bir süre uzaklaştırabilirsiniz.

Ancak yemeyle gelen rahatlama hissi bir süre sonra yerini suçluluk ve pişmanlığa bırakacağından, bu üzüntüyle zaten ben kilo veremeyeceğim diye düşünerek kendinizi cezalandırmış gibi yeniden yemeye vererek duygusal yeme döngünün içerisine girersiniz. Böylece kilo alarak, ayna karşısında kendiniz için olumsuz tanımlamalar kullandığınız bir hale gelirsiniz.

Bir diğeri ise, pozitif duygularla birlikte daha fazla keyif almak için aşırı yeme davranışı ortaya çıkabilir. Bu bir bakıma kendinizi yemekle ödüllendirmektir. Örneğin; işe kabul edildim, haydi kendime gidip bir İskender ısmarlayayım hem de 1,5 porsiyon olsun. Yani pozitif duygularınızı ödülmüşçesine yemek yemeyle birleştirip, bununla birlikte ortaya çıkan haz alma bir süre sonra bizi benzer duyguları hissedebilmek için yememiz konusunda koşullandırır.”  

Hem olumlu hem de olumsuz duygu ve düşüncelere sahipken ortaya çıkan aşırı yeme davranışının duygusal yeme olarak adlandırıldığını anımsatan Kıratlı, “Aşırı yemenin temelinde bu iki farklı koşullanmadan biri yer alıyor. Bedeniniz size bu koşullanmanın sinyallerini verdiği zaman her şeyden önce burada bir sorun var bu bana iyi gelmiyor, tekrar tekrar aynı şeyi yaşıyorum, kilo alıyorum kendimden memnun değilim diyorsanız o zaman bu döngüyü kırmak önemli hale gelir” diye konuştu.

NE GİBİ ETKENLER DUYGUSAL YEMEYE YOL AÇAR?

Düşünce hatalarının duygusal yeme bozukluğunun sürdürülmesine yol açtığını anlatan Kıratlı, “Başkaları tarafından kabul edilmenin bir yolunun ‘kusurlu olarak’ olabileceğini düşünen bir yanınız olabilir. Kusurlu yanınız da kilodur. Eğer bunu düşünerek bir düşünce hatasına düşmüşseniz bu kusuru kabul ediyorum, ben kiloluyum, kilomu vermek istemiyorum diyebilirsiniz” ifadelerine yer verdi.

“Bir diğer düşünce hatası yemek yemenin hayattan zevk almanın tek yolu gibi zihninizde bir eşleşme yapmanızdır” diyen Kıratlı, şu değerlendirmeyi yaptı:

“Yemek yemek sizin için hayattan zevk almaktır, diğer her şey olumsuz, tek keyif aldığınız şey yemek yemektir gibi kendinize yaşadıklarınız karşısında bir çıkar yol bulmuş olabilirsiniz. Bir başka düşünce hatası kutlamaların en iyi yolu yemektir diye düşünmektir. Kutlamalar sadece yemekle yapılır gibi eşleşmiş bir düşünceniz varsa ve bu size tanıdık geliyorsa, burada da duygusal yeme vardır.

Mezuniyet, yıldönümü, doğum günü gibi yemekli kutlamalar çevrenizde sık sık karşınıza çıkar. Kutlamalar tabi ki güzel, tabi ki bir araya gelip yemekler yenilecek, yemek de bir sosyal paylaşım aracıdır. Oraya yemek yemek için mi, yoksa sosyal paylaşım için mi gidiliyor bunu mutlaka ayırt etmek gerekir.

Yemek odaklı mısınız, yoksa o kutlamayı yaptığınız kişiden keyif alıyor musunuz; bu önemli bir noktadır. Çünkü karşınızdakinin sohbetinden keyif almak yerine sadece tabağınızdakini bitirmeye odaklandıysanız, onu bitirip sonrasında ne yiyeceğiniz düşünüyorsanız yine duygusal yeme olabilir.”

YEMEK, DUYGULARI BASTIRMANIN YOLU MU?

Yemek yemenin duyguları bastırmanın kolay bir yolu olduğunun düşünülebileceğini ifade eden Kıratlı, şunları kaydetti:

“Streslisiniz, canınızı sıkan şeyler var o zaman kendimi yemeğe vereyim diye düşünmek yine bir düşünce hatasıdır. Çünkü stres hala yerinde dururken, siz yemeye başlıyorsunuz. Fazla kalori aldığınız için de kilo da alıyorsunuz o zaman stresinizin üzerine bir yenisi eklenmiş oluyor. Burada bir problem var diyerek bu problemin üzerine gitmek yerine bunu bastırmanın bir yolu olarak yeme davranışını seçiyorsunuz?

Düşünce hatalarından bir diğeri, ‘Kilolu olmak beni cinsellikten uzaklaştırıyor’ olabilir. Yeme davranışıyla cinsellikten kaçış için zihninizde bir bağlantı kurmuş olabilirsiniz. Eğer bu düşünce hatası size tanıdık geliyorsa mutlaka sorunun kaynağına ulaşıp psikolojik bir destek almak gerekir.

Son olarak, istediğim şeyi istediğim zaman yemezsem o zaman kendimi engellenmiş hissederim gibi bir düşünce hatası yapıyor olabilirsiniz. Örneğin; canım şimdi şöyle kocaman bir yaş pasta yemek istiyor diyebilirsiniz. Tamam, canınız yaş pasta istediğinden küçük bir kısmını yediniz ve bu bulunduğunuz öğün için yeterli. Hayır, hepsini, şimdi yemek istiyorum diyerek onu hemen yemezseniz ve o engellenmişlik hissi olacaksa eğer bu da duygusal yeme davranışıdır.”

DUYGUSAL YEMEDE NEDEN AŞIRI KALORİLİ YİYECEKLER TÜKETİRİZ?

Kıratlı, brokoli, havuç, salatalık gibi gıdaların duygusal yemede tüketilmediğine, bir anda çikolata, şeker, cips, fast food gibi aşırı yağlı, kan şekerini hızla yükseltebilecek gıdalara yönelme eğiliminde olduğumuza dikkat çekti.

“Peki neden havuç, salatalık gibi gıdalar tüketmek yerine aşırı kalorili gıdalara yöneliyoruz?” sorusunun evrimsel bir temeli olduğuna vurgu yapan Kıratlı, “Evrimsel olarak bugüne kadar geldiğimizde ilk insanlar, doğada hayatta kalabilmek için bol enerjili gıdalara yönelmişler, ancak doğada sürekli hareket halinde avcılıkla uğraşarak, koşarak, toplayıcılık yaparak o enerjiyi fazlasıyla yakıyorlarmış. Biz de atalarımızla benzer DNA kodlarına sahip olduğumuz için besinler üzerinde bu yönelime sahibiz, ancak bunu sınırlamamız gerekiyor. Bunun için de dürtüsel davranarak ani adımlar atmak yerine daha kontrollü ilerlemek gerekir” dedi.

ÇÖZÜM İÇİN NE GEREKİYOR?

Kıratlı duygusal yeme için şu çözümleri önerdi:

“Duygusal yemenizin farkındasınız, o halde çözüme problemi tanımlamakla başlayın. Sizi yemek yemeye ancak aşırı yemeye iten, öğün dışında sağlıklı beslenmenize engel olan duygu ve düşünceleriniz neler bunları keşfetmek duygusal yeme bozukluğunun önüne geçebilmenin tek yoludur. Şunun farkına varmalısınız ki sorunları halletmenin yolu yemek yemekten geçmiyor.

Fark ettiğiniz düşünce hatalarınızı kendinize tekrar tekrar hatırlatmak, yemeğe yöneldiğinizde bir dakika deyip kendinizi durdurmaya çalışmak, 10 dakika beklemek, bir su içmek, nefes egzersizi çalışmak, belki bir havuç, salatalık yemek, odağınızı değiştirmek sizin için bir çözüm yolu olacaktır.

Ancak bunları yapmanıza rağmen duygusal yemenin üstesinden gelemiyorsunuz, zaten o kadar stres ve üst üste gelmiş sorumluluklar var bir de duygusal yemenizi de aşmak için kendi kendinize yola çıkmışsınız ve başaramamışsınız bunun da yoğun duygusal yükünü hissediyorsanız mutlaka bir uzmandan destek almalısınız.”

Hem duygusal sorunları hem de duygusal yeme bozukluğu için klinik psikologla birlikte diyetisyenden de destek almanın ilerlemenin temeli olduğunun altını çizen Kıratlı,  “Çünkü kişinin bu süreçte sağlıklı beslenmeyi de öğrenmesi gerekir ve bunu ancak bir beslenme uzmanı sağlayabilir” uyarısını yaptı.

Sağlıklı beslenme sürecinde asıl amacın sağlıklı yaşam ve bilinçli yemek yemeyi danışanlara kazandırmak olduğunu belirten Kıratlı, sözlerini şöyle tamamladı:

“Amaç, size kısa sürede şu kadar kilo verdireceğim ya da bir hafta şunu uygulayın demek değil. Aslında bunu bir yaşam tarzı haline getirmektir. Şu kadar zamanda şu kadar kilo verdireceğini söyleyen beslenme uzmanı o kiloyu verdiriyor ancak sonrasında kişi bir hırsla yemek yemeye devam ediyor. Yıllarca, tekrar tekrar o kiloyu verdiren diyetleri uygulamış, tekrarlamış ama sağlıklı beslenmeyi sürdüremeyip kiloları yeniden alan, sonrasında kendini suçlayan danışanlarla çok sık karşılaşıyoruz ve kişiye bu ciddi bir yük oluyor.”

Editör: TE Bilişim