Sağlık Bilimleri Üniversitesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Vefik Arıca, Dünya Emzirme Haftası kapsamında yaptığı açıklamada, bu haftanın anne sütünün, emzirmenin önemini ve bu konudaki farkındalığı artırmak için 1-7 Ekim tarihleri arasında birçok ülkede kutlandığını söyledi. 

Anne sütünün mükemmel bir besin olduğuna dikkati çeken Arıca, "Anne sütüyle beslenmeyen çocuklarda ölümlerin, anne sütüyle beslenenlere göre 4-6 kat daha fazla olduğunu biliyoruz. UNICEF tahminlerine göre, yaşamının ilk 6 ayında yalnız anne sütü ile beslenememe nedeniyle her yıl 1,3 milyon çocuk ölüyor." şeklinde konuştu.

Prof. Dr. Arıca, tüm dünyada 77 milyon yeni doğan çocuğun ilk bir saat içinde anne sütü alamadığını ifade ederek, şunları kaydetti:

"Emzirmeye başlanması ne kadar gecikirse çocuğun ilk bir ay içinde ölme riski de o kadar artmaktadır. Doğumun ardından emzirmede 2 ila 23 saatlik gecikme yaşamın ilk 28 gününde ölüm riskini yüzde 40 artırırken, gecikmenin 24 saat ve daha uzun olması durumunda riskteki artış yüzde 80'i bulmaktadır. Doğumdan sonra ilk 6 ay anne sütüyle beslenen bebeklerin, başka bir besine ihtiyacı yoktur. İlk 6 aydan sonra, emzirme ek besinlerle birkaç yıl devam edebilir. Bu dönemde bebekler çok hızlı gelişir ve ihtiyaçlarının karşılanması ise anne sütüyle gerçekleşir. Sindiriminin kolay olması, açlığı ve susuzluğu gidermesi, bağışıklık sistemini koruması gibi birçok sebepten dolayı anne sütünün önemi büyüktür."

"Anne sütü bebeği hayata hazırlar"

Prof. Dr. Vefik Arıca, anne sütünün hem anne hem de bebek için sayısız faydaları olduğunu ve bu besine eşdeğer hiçbir besinin bulunmadığını aktararak, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Anne sütü ve emzirmek bebeği sadece doyurup büyütmez onu aynı zamanda hayata da hazırlar. Anne sütü ilk dönemlerde, bebeklerin hızlı ve sağlıklı bir şekilde büyümesi ve gelişmesini, zatürre, ishal, orta kulak iltihabı ve menenjit gibi bulaşıcı hastalıklardan korunmasını, kabızlık, gaz sancısı ve pişik gibi problemlerin daha az görülmesini sağlar. Anne sütü ileri yaşlar içinde, bebeklerin bağışıklık sistemlerini güçlendirir ve enfeksiyonlara karşı koruma, astım, KOAH, diyabet gibi kronik hastalıklardan koruma, kansere karşı koruma, obeziteyi önleme gibi önemli görevleri vardır. Emzirmenin annelerde doğum sonrası ilk dönemlerde rahmin eski haline gelmesini sağladığı, kanamayı düzenlediği, bebeği ile duygusal bağlanma, kendine güven ve annelikten daha çok haz alma sağladığı, meme ve yumurtalık kanseri gibi bazı kanser türlerinden koruduğu, osteoporoz riskini azalttığı bilinmektedir."

Sağlıklı ve yeterli bir emzirme için, öncelikle annelerin buna inanmaları gerektiğini, kendinin ve sütünün bebeğine asla yetmeyeceğini düşünmenin, kaygılanmanın, annenin motivasyonunu düşüreceği gibi bu durumu emzirdiği sırada bebeğine de yansıtmasına sebep olabildiğini vurgulayan Arıca, anne sütünü artıran en önemli iki faktörden birisinin bol sıvı tüketimi, diğerinin ise motivasyon olduğunu aktardı.

"Doğumdan hemen sonra bebeğe 'ağız sütü' verilmeli"

Prof. Dr. Arıca, en çok kaygı duyulan konulardan birisinin de bebeğin aç kalacağının düşünülmesi olduğunu, bu nedenle de bazen bebek ihtiyaç duymasa da ek gıdaların verilebildiğini ifade ederek, anne sütünün yetersizliği düşünülüyorsa dahi bir çocuk doktoruna danışarak, doktorun önerilerinin dikkate alınması gerektiğini söyledi.

Doğumdan hemen sonra bebeğe "doğumun ardından anneden gelen sarımsı renkteki ilk süt olan ağız sütünün" mutlaka verilmesi gerektiğine işaret eden Arıca, sözlerini şöyle tamamladı:

"Bebeğe, şekerli su, mama, inek sütü ya da başka bir besin maddesinin verilmesi uygun değildir. Bu tür besinler, bebekte doygunluk hissi oluşturur, bebeğin emme isteğini ve gücünü azaltır, anne sütünün gelmesini engeller. Doğumdan sonraki ilk yarım saat içinde, bebek, annenin memesine konularak emmesinin sağlanması gerekmektedir. Bebek belirli zaman aralıklarıyla değil, istedikçe ve istediği süre emzirilmesi gerekmektedir. Anne ve bebek için mutlaka emzirilmeli ve anne sütünden vazgeçilmemelidir."

Editör: TE Bilişim