Türkiye Cumhurbaşkanı ve AK Parti Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM Grup Toplantısında konuştu.

Erdoğan, konuşmasında, AK Parti'nin 3 Kasım 2002'de tek başına iktidara geldiğini anımsattı. "Aradan geçen 17 yılda Türkiye'yi nereden nereye getirdiğimize baktığımızda, göz kamaştırıcı bir tablo ile karşılaşıyoruz." diyen Erdoğan, üstelik bu 17 yıllık dönemde, Türkiye'nin, vesayetle mücadeleden envaiçeşit terör saldırısına ve ekonomik sabotajlara kadar pek çok sıkıntıyla da yüzleşmek zorunda kaldığını söyledi.

Vesayet odaklarının AK Parti'nin hem bizatihi varlığını hem de iktidarını uzun süre kabullenemediklerini ifade eden Erdoğan, şöyle devam etti:

"Hatta bugün dahi ellerine imkan geçse AK Parti'yi yerle yeksan etmek isteyeceklerinden hiç şüpheniz olmasın. Nitekim en küçük bir fırsatta bu tür heveslerin nasıl hortladığını, son mahalli seçimlerin ardından yaşanan kimi hadiselerde hep birlikte gördük. Vesayet güçleri, ülkeyi yönetmemizi engellemeye çalışmanın yanında, bir sembol olarak gördükleri Cumhurbaşkanını bize seçtirmek istemediler. Bu engelleme çabasını, genel seçime gidip, milletimizi hakem tutarak aştık. Sadece bununla kalmadık, önce Cumhurbaşkanının seçimini doğrudan milletimizin uhdesine bıraktık. Bunu da kabullenemediler. Ardından da tarihimizin en büyük yönetim reformunu gerçekleştirerek Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçtik. Böylece, AK Parti'ye Cumhurbaşkanı seçtirilmek istenmeyen bir Türkiye'den Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'ne geçmeyi başaran bir Türkiye'ye geçmiş olduk. Bununla beraber özellikle de Türkiye'nin başarılarının iyice belirginleştiği 2013'ten itibaren giderek tırmanan kesintisiz bir saldırı dönemini hep birlikte yaşadık. Gezi olayları dönemini hatırlayın. Akılla, mantıkla izahı olmayan bir kampanya başlatıldı ve sokaklarda terör estirildi. Vesayete nasıl teslim olmadıysak bu vandallara da eyvallah etmedik ve sokakları onlardan temizledik.

Ardından FETÖ'nün 17-25 Aralık emniyet-yargı darbe girişimiyle demokrasiye ve meşru hükümete ilk saldırısı geldi. Milletimizle birlikte bu oyunu da bozduk. Bu defa bölücü terör örgütünü devreye alıp çukur eylemleriyle vatanımızda delikler açmaya teşebbüs ettiler. Teröristleri açtıkları çukurlara gömerek bu girişimi de boşa çıkardık. Aynı dönemde her girdiğimiz seçimden birinci parti olarak çıkmaya da devam ettik. Baktılar ki AK Parti'yi ne sahada ne sandıkta yenemeyecekler, bu sefer doğrudan silaha başvurdular. 15 Temmuz darbe girişiminin milletimiz tarafından cesaretle durdurulması, sadece ülkemizin değil dünya demokrasi tarihinin şanlı direnişi ve başarısı olarak kayıtlara geçmiştir. Türkiye'yi terör örgütleri vasıtasıyla kuşatmayı planlayanlara cevabımızı, teröristlerin doğrudan inlerine girip tepeleyerek verdik. Hem sınırlarımızın içinde hem dışında, nerede ülkemize doğrultulmuş bir silah varsa, önünde arkasında kim var diye bakmadan üzerine gidip imha ettik, etmeye devam ediyoruz."

Öğrencilere müjde

"Bugünden 3 Kasım 2002 tarihine, 17 yıl geriye gidildiğinde, demokrasinin ve milli iradenin güçlendirilmesi yanında istiklal ve istikbal davamızın ayrılmaz bir parçası olan kalkınma, büyüme, yatırım, refah mücadelesini de asla ihmal etmedik." diyen Erdoğan, Türkiye'nin 81 vilayetinin her karışına, 82 milyon vatandaşının her birinin hayatına dokunan eser ve hizmetlerle milletin gönlünü fethettiklerini kaydetti.

Hükümete geldiklerinde Türkiye'yi "eğitim, sağlık, adalet, emniyet" sütunlarının üzerinde yükselteceklerinin sözünü verdiklerini anımsatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, bu nedenle önceliği bu alanlara verdiklerini belirtti.

Eğitimin, hükümetlerinin bütçelerinde hep birinci sırada yer aldığını vurgulayan Erdoğan, eğitim harcamalarının milli gelire oranını yüzde yarım düzeyinin altından aldıklarını ve yüzde 2,5'in üzerine çıkardıklarını dile getirdi.

Eski dönemin vesayet ürünü kesintisiz eğitim yöntemini bir kenara bırakarak 4 artı 4 artı 4, 12 yıllık ve kademeli zorunlu eğitime geçildiğini hatırlatan Erdoğan, katsayı engeli başta olmak üzere gençlerin eğitim-öğretim yarışında haksızlığa uğramalarına yol açan antidemokratik uygulamalara son verdiklerini söyledi.

Erdoğan, meslek liselerini, imam hatip okullarını yeniden cazip hale getirdiklerine dikkati çekerek derslik sayısını 309 bin ilaveyle 578 bine, öğretmen sayısını 652 bin ilaveyle 947 bine, üniversite sayısı 131 ilaveyle 207'e, akademik personel sayısını 98 bin ilaveyle 168 bine yükselttiklerini bildirdi.

Üniversite öğrencisi sayısının 1,6 milyondan 7,8 milyona çıkmasının dahi tek başına "eğitim öğretimde gelinen seviyenin en çarpıcı ifadesi" olduğunu anlatan Erdoğan, bu vesileyle üniversite öğrencilerine bir müjde vermek istediğini aktardı. 2020 Ocak ayı itibarıyla lisans öğrencilerinin öğrenim kredisi veya bursunun 500 liradan yüzde 10 artışla 550 liraya çıkacağını dile getiren Erdoğan, "Hatırlarsanız bu rakam biz hükümet geldiğimizde 45 liraydı. 45 liradan şimdi 550 TL'ye çıkıyor. Nereden nereye?" dedi.

Öğrenim kredisi rakamlarının da ocak ayından itibaren yüksek lisansta bin 100 lira, doktorada bin 650 lira olarak uygulanacağına işaret eden Erdoğan, yeni öğrenim kredisi ve burs rakamlarının tüm öğrencilere hayırlı olmasını diledi.

Sağlık alanı

Sağlığın en büyük reformların gerçekleştirildiği alanların başında geldiğini belirten Erdoğan, "Adeta sağlam giren insanların hasta çıktıkları sağlık tesislerimizi, sisteminden altyapısına kadar her şeyiyle yeni baştan düzenledik." diye konuştu.

Hastane ve diğer yataklı tedavi kuruluşlarının sayısının 2 bin 600 seviyesinden 5 bin 500 düzeyine çıkardıklarını, hastane yatak sayısını 240 bine, nitelikle yatak sayısını 145 bine yaklaştırdıklarını bildiren Erdoğan, doktor sayısını 92 binden 161 bine, toplam sağlık çalışanı sayısını ise 378 binden 1 milyon 25 bine yükselttiklerini dile getirdi.

Erdoğan, "Hatırlayın, rahmetli Savaş Ay'ın programını, ana muhalefetin başındaki zatın SSK Genel Müdür olduğu dönemlerde hastanelerimizin halini. Affedersiniz, galoşları tekrar tekrar sattıkları dönemleri hatırlayın. Banyo, tuvalet, Hak getire... Çöp sepetlerinin içinde kanlı serum şişelerini, hortumlarını hatırlayın. Buralarda hasta tedavi edilmeye çalışıldığı dönemi hatırlayın. Bu Bay Kemal işte buralardan geldi. Bundan bir şey olmaz. Bu ülkenin sağlığı buna teslim edildi ama maalesef sağlıksız bir Türkiye ortaya çıktı." diye konuştu.

AK Parti Kahramanmaraş kadroları vefa iftarında bir araya geldi AK Parti Kahramanmaraş kadroları vefa iftarında bir araya geldi

Adeta çoğu sadece kaporta motordan ibaret 618 ambulansa sahip bir ülke devraldıklarını hatırlatan Erdoğan, bugün, helikopteri, uçağı, deniz motoru, paletlisi, tekerleklisiyle, her biri en ileri donanıma sahip 5 bin 500 ambulansa sahip bir Türkiye olduğunu kaydetti.

"Yargının işleyişini kolaylaştırdık"

Erdoğan, iktidarları döneminde hakim ve savcı sayısını 9 bin 349'dan 20 bin 742'ye, yardımcı personel sayısını ise 26 binden 70 bin 800'e çıkardıklarını bildirdi.

Yargı sistemine sızan FETÖ terör örgütü üyelerini kuyumcu titizliğiyle tespit edip temizlediklerini vurgulayan Erdoğan, mahkeme sayılarını iki kat artırıp 256 yeni adalet sarayı inşa ederek, yargının işleyişini kolaylaştırdıklarını söyledi. Erdoğan, "İstinaftan ihtisaslaşmaya, ombudsmanlıktan Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkına, HSYK'nin yeniden yapılandırılmasından askeri mahkemelerin kaldırılışına, temel kanunların yenilenmesinden infaz sistemine kadar pek çok alanda reformlar yaptık. Bugün de milletimize ilan ettiğimiz Yargı Reformu Strateji Belgesi'nde yer alan düzenlemeleri, paket paket Meclise getiriyoruz." diye konuştu.

Emniyet hizmetlerinin 306 bini bulan polis ve bekçi, 177 bini bulan jandarma ve 6 bin 500'e yakın sahil güvenlik personeli ile yürütüldüğünü anlatan Erdoğan, "Amacımız 780 bin kilometrekare vatan toprağının her karışında insanlarımızın güvenliği, huzurlu, geleceğinden emin bir şekilde yaşamasını sağlamaktır." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, kademeli olarak hayata geçirdikleri reformlarla tüm belediyeleri kaynak ve yetki bakımından sorumluluk alanlarında en güzel hizmetleri verebilecekleri seviyeye çıkardıklarına işaret etti.

Sanayi üretimini hem artırdıklarına hem de yaygınlaştırdıklarına dikkati çeken Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Organize sanayi bölgelerinin sayısını 120 ilaveyle 313'e, buralardaki işletme sayısını 42 bin ilaveyle 53 bine, istihdamı da 1,5 milyona yakın ilaveyle 1,9 milyona yükselttik. Hepsini de kendi dönemimizde kurduğumuz ve cari açığımızın azaltılmasında 18,5 milyar dolarlık katkısı olan 19 endüstri bölgesinde 86 bin istihdam sağladık. KOBİ'lere en büyük destekler, hükümetlerimiz döneminde verildi. Savunma sanayisi, şahsen ilgilendiğim ve gerçekten göğüs kabartıcı başarılara imza attığımız bir diğer alandır. Hep söylüyorum, yine söyleyeceğim: Geldiğimizde yerli olarak yüzde 20 ama şimdi yüzde 70'e varan bir yerli üretimi savunma sanayisinde yakaladık. Bugün Türkiye, milli güvenliği için kimin ne dediğine bakmadan istediği gibi operasyon yapabiliyorsa bunu savunma sanayisinde geldiğimiz yere borçluyuz. İnşallah kendi savaş uçağımızdan her türden motorumuza kadar tüm savunma sanayisi ihtiyaçlarımızı kendi imkanlarımızla üretebilir hale gelmemiz çok yakındır."

"Kurulu gücümüzün 52 bin 657 megavatı yerli kaynaklarla" 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, iktidarları döneminde, kalkınmanın temel unsuru olan enerji altyapısının geliştirilmesi konusunda da Cumhuriyet döneminde yapılanların tamamını kat kat aşan başarılar yakaladıklarını belirtti.

Enerjide toplam kurulu gücün 56 bin 700 megavat ilaveyle 88 bin 550 megavata yükseltildiğini bildiren Erdoğan, "En büyük başarıyı da yerli kaynaklara dayalı elektrik üretiminde gösterdik. Halihazırdaki kurulu gücümüzün 52 bin 657 megavatı yerli kaynaklarla gerçekleştiriliyor." dedi.

Sosyal yardım politikalarına da değinen Erdoğan, şunları söyledi:

"Milletimizden en çok dua aldığımız alanlardan biri de sosyal yardım politikalarımızdır. Yıllık sosyal yardım bütçesini 2 milyar liradan 43 milyar liraya yükselterek, ülkemizde aç ve açıkta kimsenin kalmamasını temine gayret ediyoruz. Kimsesiz çocuklardan yaşlılara, engellilerden dul kadınlara ve mağdur ailelere kadar her kesimi kuşatan bir sosyal yardım sistemi kurduk. Eğer hastaysa evine doktorlarımızı, hemşirelerimizi göndermek suretiyle evlerinde tedavilerine de bakımlarına da yardımcı oluyoruz. Sistem bu Bay Kemal. Bu yatarak olmaz, çalışarak olur." 

Şehit yakınları ve gazilere, ülke tarihinin hiçbir döneminde olmadığı kadar sahip çıkarak kendilerine şükran borcunu ifa etmeye çalıştıklarını dile getiren Erdoğan, günlük harcama düzeyi 4,3 doların altındaki nüfus oranını da yüzde 30'dan yüzde 1,5'e indirdiklerinin altını çizdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, asgari ücretten memur ve emekli maaşlarına kadar her alanda gelirleri ve buna bağlı olarak da refah seviyesini fiilen yukarı çıkardıklarını anlattı. Erdoğan, Türkiye'nin düşük ve orta gelir düzeyini geride bırakarak yüksek orta gelir grubuna mensup bir ülke haline geldiğini vurguladı.

Türkiye'yi onurlu ve omurgalı dış politikaya sahip bir ülke konumuna yükselttiklerini ifade eden Recep Tayyip Erdoğan, "TİKA vasıtasıyla dünyanın dört bir yanında yürüttüğümüz kalkınma yardımı faaliyetleri, ülkemizin insani hasletlerinin sembolü haline gelmiştir. Yurt Dışı Türkler ve Akraba Topluluklar Başkanlığı, Yunus Emre Enstitüsü, Türkiye Maarif Vakfı, Diyanet İşleri Başkanlığı gibi kuruluşlarımız, yurt dışında ülkemizin eğitim öğretim, kültür, sanat, bunların bayraktarları olarak faaliyetlerini yürütüyorlar." diye konuştu.

"Acaba Gazi, parlamenter demokrasiyle mi idare etmişti ülkeyi?"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, muhtarlıklardan cumhurbaşkanına kadar kesintisiz işleyen bir kamu yönetimi sistemiyle millete sunulan hizmetin kalitesini her alanda sürekli yükseltmenin gayreti içerisinde olduklarını belirterek, "Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi, bu bakımdan ülkemizin geleceğine bıraktığımız en büyük miras, en büyük armağan olacaktır. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nden rahatsız olanlar var, bunu biliyorum. Diyorlar ki 'Bu geleneğimize ters bir yapı', yeri geliyor, diyorlar ki 'Biz Atatürk'ün partisiyiz.' Acaba Gazi, parlamenter demokrasiyle mi idare etmişti ülkeyi?" değerlendirmesini yaptı.

Gelişmiş ülkelerin ya başkanlık ya da yarı başkanlık sistemiyle yönetildiğine dikkati çeken Erdoğan, bunların önde gelen sistemler olarak yer bulduklarını dile getirdi. Erdoğan, sözlerini şöyle sürdürdü:

"Dert başka. Dert, kiminle geldi? AK Parti iktidarıyla. Bu, Cumhur İttifakı'nın ortaklaşa getirmiş olduğu bir sistem. Bu rahatsız ediyor. Etse de etmese de sonunda nereye gidildi? Sonunda millete gidildi. Millet, Cumhurbaşkanlığı Sistemi'ne 'evet' dedi. Hani egemenlik kayıtsız şartsız milletindi? Bunlarda dürüstlük diye bir şey yok. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olduğuna göre, hazırlanan bu sistemi milletimize götürdük mü? Götürdük. Milletimiz buna yaklaşık yüzde 52 ile 'Evet' dedi mi? Dedi. Bundan sonra sizin konuşmanız lafügüzaftır."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'yi, diğer alanlarla birlikte ekonomide de fevkalade ileriye taşıdıklarını söyledi.

Türkiye ekonomisini, 2013-2018 yılları arasında yılda ortalama yüzde 5,6 büyüttüklerini anımsatan Erdoğan, "Milli gelirimizi, döviz kurunda geçen yıl yaşadığımız ağır saldırıya rağmen 790 milyar dolar seviyesinde tuttuk. Satın alma paritesine göre dünyanın 13. büyük ekonomisi durumundayız. Şu anda 20 tane dünya ülkesi arasında, Türkiye bu 20'nin içerisinde. Bu, bir şey ifade ediyor. Durup dururken sizi oraya almıyorlar. Küçük bir hamleyle inşallah bu listede birkaç basamak birden yükselebilecek bir yerdeyiz." diye konuştu.

Hükümetleri döneminde 9 milyon yeni kişiye iş sağlayarak istihdam rakamını 29 milyona yükselttiklerini anlatan Erdoğan, göreve geldiklerinde 36 milyar dolar olan ihracatın 171 milyar dolara ulaştığını da kaydetti.

"Cari denge Türkiye tarihinde ilk defa 5 milyar dolar fazla verir hale geldi"

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomideki gelişmelere değinerek cari dengenin Türkiye tarihinde ilk defa 5 milyar dolar civarında fazla verir hale geldiğini anımsattı. Cari denge meselesini en az terörle mücadele kadar kritik bir beka meselesi olarak gördüklerini belirten Erdoğan, bu konudaki kararlı duruşu sonuna kadar sürdüreceklerini ifade etti. 

Turizmde bu yılın ilk 9 ayında 42 milyon seviyesine ulaşıldığının altını çizen Erdoğan, "İnşallah yıl sonunda 50 milyon rakamını aşacağız. Böylece dünyada en çok turist çeken 6. ülke haline geldik. Döviz rezervlerimiz bir ara iyice azalmıştı ama şimdi toparlandı ve 105 milyar dolar seviyesine yükseldi." dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, ana muhalefet partisinin sözcüsünün geçen günlerde ekonomik gelişmelerle ilgili konuştuğunu, AK Parti'nin ise görevi IMF'ye 23 milyar dolar borcun bulunduğu bir dönemde devraldığını anımsattı. IMF'ye olan borcun 2013 yılının Mayıs ayında sıfırlandığını anlatan Erdoğan, şöyle konuştu:

"Şu anda bizim IMF ile bir ilgimiz yok. Ana muhalefet partisi iktidara çamur atmanın gayretinde ama atamazsınız. Çünkü buraya sizin ne diliniz ne ağzınız ulaşamaz. Her şeyden önce haddinizi bileceksiniz. Niye? Sizin bunları yapacak gücünüz, takatiniz yok. Zaten IMF olayını bu milletin başına dert eden sizsiniz. Bunu peyderpey azaltan da biziz ve en sonunda sıfırladık. Başbakanlığım döneminde IMF bizden 5 milyar avro borç istedi. Arkadaşlara da 'Verin' dedim. Baktılar Türkiye, bu çılgın Türklerin sağı solu belli olmaz; 'Herhalde bu 5 milyar avroyu verecek' dediler ve almaktan vazgeçtiler. Son dönemde yaşadığımız tüm sıkıntılara rağmen gerek kamu borç oranında, gerek toplam borcun milli gelire oranında gerekse diğer borç kategorilerinin tamamında gelişmiş ülkelerden bile çok iyi durumdayız. Ülkemize, döviz kuru, faiz ve enflasyon üçgeninde kurulan oyunu bozduk. Hep 'Bu faizi düşürmekten başka çare yok.' diyorum. 

Faizi düşürdükçe enflasyonun düşeceğini söyledim. 'Bu olduğu zaman büyüme hızlanır' dedim. Sistem değişince Merkez Bankası Başkanını görevden alma yetkisini de aldık ve böylece önceki Merkez Bankası Başkanını görevden aldık. Çünkü laf dinlemiyor adam. Yeni arkadaşımız ile yola devam ettik, 'Faiz oranlarını düşüreceğiz' dedik. Çünkü faiz bir ülkenin kalkınmasında en büyük zulümdür. Yatırımları durdurur, istihdamı durdurur, üretimi durdurur, rekabet gücünüzü ortadan kaldırır ve sizin büyümenizi de engeller. Bu adımlar atılınca hava değişti ve enflasyonda tek haneye düştük. Döviz kurunu da nispeten stabil hale getirdik. 

Hem gösterge faizlerinde hem piyasa faizlerinde ardı ardına indirimler yapılıyor. Araç ve konut kredilerindeki düşüş piyasaları yeniden canlandırdı. Enflasyonu da ekim ayı itibarıyla yüzde 8,6 seviyesine indirerek yeniden tek haneli rakamlara düşürdük. Türkiye'nin öyle masa başında tezgahlanan ayak oyunları ve kumpaslarla yıkılamayacak kadar güçlü bir ülke olduğunu inşallah herkes görmüştür. Bize zarar vermek için atılan her adım Türkiye'nin daha da güçlendiği bir sürecin başlangıcı olmuştur. Öyle de devam edecektir. Ülkemizi devletlerden bir devlet sananlar gerimizdeki 2 bin 200 yıllık bir tecrübeyi milletimizin vatanındaki bin yıllık mücadelesini ve yüz milyonlarca insanın duasının gücünü görmüyor demektir. Hepsi de teker teker bu gerçekleri görecektir. Bir olduğumuz, iri olduğumuz, diri olduğumuz, kardeş olduğumuz, hep birlikte Türkiye olduğumuz sürece bu gerçekleri her birine anlata anlata göstereceğiz."

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Abdurrahim Karakoç'un, kendisine göre dünyanın en güzel aşk şiirlerinden "Mihriban"ın ve yine dünyanın en güzel kahramanlık şiirlerinden olan "Vur Emri"nin yazarı olduğunu anımsattı. Karakoç'un "Mektup yazdım Hasan'a, ha Hasan'a ha sana" dizeleriyle başlayan "Hasan'a Mektup" şiirine değinen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Biz de bugün burada konuşmamızı sizlere ama mesajlarımız tüm milletimize, tüm dünya ya ve tüm muhataplarımızadır." diye konuştu. 

"Ey Batı, siz ikircikli değilsiniz, çok yüzlüsünüz"

Erdoğan, Türkiye'nin dünyada terörle mücadele konusunda en büyük mücadeleyi veren, en büyük kayıpları yaşayan ve aynı zamanda en büyük başarıları elde etmiş bir ülke olduğunu söyledi.

PKK terör örgütünün 1984 yılından beri devlete ve millete saldırdığını, içlerinde daha doğmamışlardan kundaktakilere kadar her yaştan çocuğun ve annenin de olduğu on binlerce masum vatandaşın alçak saldırılar sonucu hayatını kaybettiğini vurgulayan Erdoğan, şunları kaydetti:

"Diyarbakır'daki il teşkilatını niye terk ettiniz? Ey Batı, orada il teşkilatının önündeki anneleri niye görmediniz, niye görmüyorsunuz? İşinize gelmiyor. Siz ikircikli de değilsiniz, siz çok yüzlüsünüz. Aynı şekilde binlerce güvenlik görevlimiz bu mücadelede şehadet mertebesine ulaşmıştır. Elbette bu sabah da bir kardeşimiz Resul Ayn'da el yapımı bombalar temizlenirken şehit oldu. Kendisine Allah'tan rahmet diliyorum, onun şahsında tüm şehitlerimize rahmet, gazilerimize de Rabb'imden şifalar niyaz ediyorum." 

"En son terörist bitinceye kadar bu mücadele devam edecek"

Erdoğan, teröristlerin, yaptıklarını fazlasıyla ödediklerini, ödemeye de devam edeceklerini belirterek, "En son terörist inşallah bitinceye kadar bu mücadele devam edecek. Kimse bizden bunu durdurmamızı beklemesin." açıklamasını yaptı. 

Daha öncesinde ASALA terör örgütünün dünyanın dört bir yanında Türkiye'nin temsilciliklerine yönelik 100 civarında saldırılar gerçekleştirdiğini, 40'a yakın diplomatik görevliyi şehit ettiğini hatırlatan Erdoğan, bu sözde Ermeni terör örgütü karşısında gerek Amerika gerek batı dünyasının en ufak bir tavrının duyulmadığını ve görülmediğini dile getirdi. 

Yine 1970'li yıllar boyunca yaşanan terör olaylarında çok derin acılar çekildiğini vurgulayan Erdoğan, "Maalesef Türkiye'nin bu uzun ve ağır bedelli terörle mücadele süreci takdir edilmek yerine üzerimizde hesapları olanlar tarafından kullanışlı bir malzeme olarak görüldü." ifadesini kullandı. 

Suriye'den Türkiye'ye yönelik terör tehditleri yoğunlaştığında müttefik ülkeler başta olmak üzere tüm dünyadan yardım istendiğini anımsatan Erdoğan, G-20 Antalya Zirvesi'nde tüm liderlere, "Gelin, Suriye sınırlarımız boyunca güvenli bir bölge oluşturalım. Hem Suriye halkını zulümden kurtaralım hem de sığınmacıları burada iskan edelim." dediğine, zahirde herkesin bu teklifi olumlu karşıladığına ama gerçekleşmesi için hiç kimsenin kılını dahi kıpırdatmadığına dikkati çekti. 

Teröristler Suriye tarafından sınır şehirleri havanla, roketle, silahla taciz etmeye başladığında bu çağrıyı yenilediklerini anlatan Erdoğan, "Ne yaptılar biliyor musunuz? Bize destek vermek şöyle dursun, ülkemize daha önce getirilmiş olan hava savunma sistemlerini söküp geri götürdüler." diye konuştu.

Erdoğan, PKK bir yandan, DEAŞ bir yandan, rejimin kontrolündeki çeşitli terörist unsurlar diğer yandan Türkiye'de bombalar patlatıp vatandaşları, güvenlik güçlerini şehit ederken hepsinin olup bitene seyirci kaldığını belirtti.

Gezi olaylarından çukur eylemlerine kadar Türkiye'nin güvenliğini, milletin huzurunu tehdit eden her olayda, Türkiye'nin değil vandalların ve teröristlerin yanında saf tutulduğuna işaret eden Erdoğan, "15 Temmuz darbe girişimi gecesi, hepsinin de heyecanla gecenin sonunda darbecilerin galebe çalmasını beklediklerini çok iyi biliyoruz. Hatta Amerika'da, Avrupa'da ve kimi Arap ülkelerinde bazıları, sabahı beklemeden darbecilere olan desteklerini ifşa etmekten de çekinmediler. Türkiye'nin Suriye gibi, Mısır gibi, Libya gibi bu tür olaylarla karşılaşınca yıkılacak bir ülke olduğunu sandılar. Milletimiz tüm bu hadiseler karşısında dimdik yanımızda durup mücadelemize destek verince de hüsrana uğradılar. Bu hayal kırıklığının etkisiyle giderek hırçınlaştılar, terbiyesizleştiler, pervasızlaştılar." değerlendirmesinde bulundu. 

Türkiye'nin, her meselesini diplomasiyle, diyalogla, karşılıklı nezaketle ve anlayışa dayalı müzakereyle çözmeyi prensip edinmiş bir ülke olduğuna dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, 1999 yılında Amerika'ya sığınan terörist başı Feto'nun, o günden bu güne Amerika'da niye tutulduğunu, Türkiye mahkemelerinin verdiği 90'ı aşan dosyayı bunlar gördükleri halde Feto'yu orada neden sakladıklarını da sordu. 

Erdoğan, "Bu, bulunmayan bir hint kumaşı değil. Demek ki burada başka projeler var. Şu anda bu terörist başı Feto, bir projedir. Bir proje olarak da şu anda Amerika'da 400 dönümlük arazi üzerinde yaşamaktadır. Ama öbür taraftan biz de bir şey olduğu zaman, 'Bunu bize gönderin.' Kusura bakmayın." dedi. 

DEAŞ'ın başının kendini öldürdüğü, intiharını yaptığını, tüm dünyanın bununla ayağa kaldırıldığını belirten Erdoğan, şu ifadelere yer verdi:

"İyi güzel de bunun dışında olanlar gerçekleştiğinde niye acaba sizler gerekli desteği vermiyorsunuz? Sizler de gerekli desteği burada vermeniz lazım. O ne kadar sizin için önemli ise Feto denilen bu terörist başı da bizim için o kadar önemlidir. (FETÖ) Atmış olduğu adımlarla, yaptıklarıyla benim 251 kardeşimi şehit ettiler, 2 bin 193 vatandaşımı gazi ettiler. Bunun bir bedeli olmayacak mı? Bunun bir bedeli de kesinlikle bu adamın Türkiye'ye teslimidir. Bunun için, ha Apo ha Feto, hiçbir farkı yok."

DEAŞ'ın en çok hedef aldığı Türkiye'yi, bu örgütle irtibatlandırmak için, FETÖ ve PKK dahil her aracı kullanmaya çalıştıklarının altını çizen Erdoğan, bu konudaki cevaplarını, en cahil insanların bile anlayabileceği açıklıkta, samimiyetle verdiklerini dile getirdi. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan, şunları kaydetti:

"Terör örgütlerine karşı yürüttüğümüz mücadeleyi, insan hakları meselesine dönüştürmeye çalıştılar. Yine aynı nezaketle cevabımızı verdik. Türkiye 4 milyon sığınmacının yükünü tek başına omuzlarken, bu konuda dahi ithamlarda bulunmaya yeltendiler. Yine duruşumuzu bozmadan cevaplarımızı verdik. Güney sınırlarımız boyunca önce DEAŞ, o olmayınca PKK/YPG eliyle bir terör koridoru oluştuma gayretlerini alenen yürütmeye başladılar. Müttefik dediğiniz ülkelerin bizim değil, teröristlerin yanlarında yer almaları karşısında artık kendi göbeğimizi kendimizin kesmesi gerektiğini gördük. 32 bin civarında tır silah yüklü, araç, gereç, mühimmat yüklü olarak benim ülkeme Irak tarafından giriyor ve bu terör örgütlerini destekliyorsa burada bir şey var demektir. Biz buna eyvallah edemeyiz. Defaatle uyarılarımızı yaptık. Ama buna rağmen hala Amerika'nın sesi çıkmıyor. 'Askerimizi çekiyoruz.' dediler, çektiler mi? Hayır. Oyalıyorlar. Hep oyalama taktikleri. Bu terör örgütlerini terör örgütü olarak adeta kabul etmediklerini son 2018 terör raporunda yaptıkları açıklamayla da ortaya koydular. Dün bizler de kabine toplantımızdan sonra açıklamamızı çok açık net yaptık. Bundan sonra böyle."

ABD'ye ziyaret konusu

Erdoğan, AK Parti Grup Toplantısı'ndan çıkışında, gazetecilerin gündeme ilişkin sorularını yanıtladı.

ABD'ye ziyaret konusunda bir karar verip vermediği sorulan Erdoğan, "Geçen söyledim, bakalım gitmeden önce bir kendileri ile telefon görüşmesi yapacağız, o telefon görüşmesine göre nihai kararımı vereceğim." dedi.

Telefon görüşmesinin zamanının sorulması üzerine Erdoğan, "Arkadaşlar irtibat kurmaya çalışıyorlar." ifadesini kullandı.

Cumhurbaşkanlığı Yüksek İstişare Kurulu Üyesi Bülent Arınç'ın "KHK faciadır" ifadelerinin sorulmasına karşılık Erdoğan, "Arkadaşlar kendisi de bir hukukçu olduğuna göre, KHK ile ilgili 'facia' ifadesini kullanmasını esefle karşıladım. Bugün zaten bir toplantımız var. Bunu da kendi aramızda değerlendireceğiz. Tabii şık bir açıklama değil, kabullenmek de bunu doğru değil." değerlendirmesinde bulundu.

Erdoğan, "ABD F-35'leri vermediği takdirde Rusya'dan savaş uçağı alımı olacak mı?" sorusuna ise şu yanıtı verdi:

"Bu kadar böyle çok hassas, ince niye çalışıyorsunuz? S-400'ü alırken bir yerlere sorduk mu? Sormadık, değil mi? Aldık mı, aldık. Böyle bir şey yaparken de eğer alma kararını verirsek alırız. Bütün mesele anlıktır. Çünkü burada bizim hakkımız var ve burada biz bir pazar değiliz. Patriotlar konusunda defaatle kendileriyle görüşmüşüzdür, hep bizim önümüze kongreyi getirmişlerdir. Kongreye sunmuşlardır, kongreden olumsuz cevap aldıkları için bize patriot satamamışlardır. Bu Obama döneminde de böyle olmuştur, Sayın Trump döneminde de ne yazık ki böyle olmuştur. Hem sen savunma sistemleri noktasında benim şu an ihtiyacım olan sistemi bana vermeyeceksin hem de kalkıp bir başka yerden ben bunu tedarik ettiğim zaman, 'Alamazsın, benim müsaade etmem gerekir.' diyeceksin. Bu bir defa bir ülkenin egemenlik haklarına müdahaledir. Türkiye egemenlik haklarına müdahaleyi asla kabul edebilecek bir tıynette değildir. Biz bu konuda nasıl S-400'de kararımızı verip alımlarımız yaptıysak aynı şekilde F-35 sorunu çözülmezse bu noktada da gereken adımları atarız."

Terör örgütü DEAŞ'ın öldürülen lideri Ebubekir el-Bağdadi'nin kız kardeşi Resmiye Avad'ın yakalanmasıyla ilgili hukuki sürecin nasıl işleyeceğine yönelik soru üzerine de Erdoğan, "Bizim hukukumuzda neyse o şekilde ilerleyecek." dedi. Yargılanmasının burada olup olmayacağına ilişkin soruya karşılık Erdoğan, "Arkadaşlar ben o kadar ileri derecede hukukçu değilim ama şu anda arkadaşlarımız bunları yakaladılar ve geri gönderme merkezlerinde şu anda bunları tutacaklar. Gelecek zamanla söylüyorum." ifadesini kullandı.

Kamuoyunda infaz düzenlemesine ilişkin AK Parti ve MHP'nin bir çalışması bulunduğu ifade edilerek bunda gelinen noktanın sorulması üzerine Erdoğan, "Henüz yok." karşılığını verdi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Barış Pınarı Harekatı'nın bulunduğu bölgelerde ve diğer bölgelerde teröristlerin çekilmediğini ve oralarda varlık gösterdiğini biraz önce ifade ettiniz. Harekatın bundan sonraki aşamasında acaba operasyon kaldığı yerden devam eder mi?" sorusunu yanıtlarken şunları kaydetti:

"Ne demek? Şu anda biliyorsunuz bugün devriye çalışmaları yine devam ediyor. Ama biz Rusya ile mutabakatımız çerçevesinde bu devriye çalışmalarını yürütürken maalesef Amerika da bu terörist örgüt YPG/PYD ile ayrıca bir devriye görevini yapıyorlar kendilerine göre. Halbuki bunlar çekileceklerdi. Çekilme kararını verdiler, çekilme kararını verdikleri halde şu anda bölgede böyle bir devriye çalışmasını Amerika'nın bu terör örgütleriyle yapılmasını neyle izah edeceğiz? Bunlar bizim mutabakatımızda yok. Durumdan vazife çıkarıyor, öyle şey olamaz."

Editör: TE Bilişim