Polisiye roman okumak, “İnsanda suç nedir? Adalet nedir? Merhamet nedir?” kavramlarını düşündürür. Bir taraftan da insana vicdan muhasebesi yaptırarak, her maktulün masum, her katilin de gerçek manada zalim olup olmadığını sorgulatır. Okur, suç işleyenlerin hangi sebeplerle suça yöneldiklerini de tefekkür etmeye başlar. İçinde bulunduğu toplumu, çevresindeki suça meyilli insanları eleştirel bir şekilde gözlemleyerek, en azından kendisinin ve yakınlarının diğer insanlarla olan ilişkilerini düzene sokabilir.

Polisiye roman acaba popüler kültürün bir ürünü müdür? Bir kıymeti ve değeri yok mudur? Neden bazı aydınlar polisiye roman okurken görülürlerse mahcup olurlar? Bu türü edebi ve ilmi bulmazlar mı? Bence polisiye romanı daha çok belirli bir yaş grubunun okuyacağı, hatta biraz da çocukça buldukları için kendilerine pek yakıştıramıyorlar. Oysa polisiye insanın ufkunu açar, muhakemesini geliştirir. Yani insana zihin jimnastiği yaptırır. Her yaştan ve her zümreden insanın okuyabileceği bir türdür. Çünkü her insan olaylara farklı pencereden bakar. Düşünceler ve duygular değişiktir. Dolayısı ile okunan kitaptan alınacak lezzet de farklı olur.

Türk edebiyatında polisiye, imparatorluk döneminden beri vardır. Osmanlıca kaynaklarda polisiye ile ilgili bilgi ve belgelere rastlanmaktadır. Bu nedenle Türkiye polisiye romanın ilk yazıldığı ülkelerden biridir. Maalesef Türkiye’de bilgi sahibi olmadan fikir sahibi olunduğu için polisiye romanın 20-25 yıllık bir öyküsü olduğunu söyleyenler vardır. Türk edebiyatında polisiye roman ile ilgili tek araştırma kitabı Sayın Erol Üyepazarcı’nın “Türkiye’de Polisiye Romanın 125 yıllık Öyküsü” adlı eserdir. Bu konuda başkaca bir çalışma yapılmamıştır. Şimdi öncelikle polisiye romanın ne olup ne olmadığını anlamaya çalışalım.

Polisiye Roman Nedir?

Bu konuda ki genel kanı, işlenen bir cinayet, bir katil ve katili bulmaya çalışan bir dedektifi anlatan eser polisiyedir. Sizce bu tanım doğru mudur? Tabi ki değildir. Çünkü burada anlatılan polisiyenin bir yönüdür. Amerikalılar buna “Kim yaptı veya katil kim?” romanı ismini takmışlardır. Tek suç çeşidi adam öldürmek değildir. Değişik suçlar da vardır. Peki, polisiye romanın tanımı nedir? İşlenen bir suçun, suçlu ve bu suçu sarmalayan bir gizemin anlatıldığı eser polisiyedir. Yani bir esere polisiye diyebilmemiz için suçla birlikte muhakkak bir sır olmalıdır. İncil ve Tevrat’taki pek çok hikaye de ve hatta Yunan Tragedyalarında dahi polisiye unsurlar bulmak mümkündür. Polisiye, kurgu edebiyatın en önemli öğelerinden biridir. Bu eserlerde merak unsuru yüksektir. Öyle de olmalıdır. Okuru ilk sayfadan alıp heyecan ve merakla son sayfaya kadar götürür.

Polisiye romanın, günümüzde artık dünyada hak ettiği yere geldiğine inanıyorum. Ülkemizde ise bu konuda hayli yol kat edilmiş olsa da henüz istenilen seviyeye gelinmemiştir. Gönül ister ki çok kısa zamanda eser ve yazar sayısı artsın ve bu eserler beyaz perdeye film veya TV kanallarından dizi olarak seyredilsin.

Dünyada Ve Türkiyede Polisiye Eserlere Örnekler

Dünya da ilk polisiye eser Edgar Allan Poe’nun 1841’de yazdığı Morgue Sokağı Cinayeti (okurlarımız ilerleyen günlerde bu kitabın tahlilini köşemizde okuyabileceklerdir) İlk dedektiflik öyküsü olarak kabul edilir. Daha sonra ,Fransızların arka arkaya hiç beklenmeyen olayların olduğu melodram ağırlıklı polisiye romanları gelmektedir. Bizde ise 1883’te Ahmet Mithat Efendi Cinayetlerdeki Sırlar adlı kitabı ile ilk polisiyeyi yazmıştır. Oldukça ilgi çekici ve komik bir polisiye romandır. Amerika’da 1860’ta, Almanya’da 1880’de, İtalya’da 1895’te ilk polisiye örnekleri verilmiştir. İnşallah , köşemizde bu kitaplar ve yazarlar ile ilgili analizler de yazarız.

1908’den sonra bizde pek çok polisiye eser yazılmış ve çeviriler yapılmıştır. Tiyatro eserleri bile polisiye olarak yazılmıştır. Sherlock Holmes kitapları  Abdülhamid Han sayesinde ülkemiz gündemine girmiştir. Kendisi sıkı bir Sherlock Holmes takipçisidir ve polisiye kitaplarla ilgili özel bir de koleksiyonu vardır. Bu merakı nedeni ile Yervant Odyan(1869-1926)  Abdülhamid Han ve Sherlock Holmes isimli 800 sahifelik bir de eser yazmıştır. Dileyen okurlarımız bu kitabı edinip okuyabilirler.

Türkiye’de polisiye edebiyatının bir geçmişi olmadığını söyleyenlere cevap vererek bu yazımı nihayete erdireyim. Ahmet Mithat Efendi’den sonra kısaca değinecek olursak Ebüssüreyya Sami’nin, Aman Vermez Avni maceraları, Peyami Safa’nın Cingöz Recai maceraları ilk akla gelenlerdir. Cingöz Recai kitabından biraz bahsedecek olursak, kısaca şunları anlatabiliriz. Aslında bir Arsen Lüpen uyarlamasıdır. Cingöz Recai bir hırsızdır. Ana teması, zenginlerden çalar, yoksul ve ihtiyaç sahiplerine dağıtır. Peyami Safa bunları anlatırken macera ve aksiyon unsurlarından asla vazgeçmemiştir. Öykünün sonuna doğru yazarımız Cingöz’ü hapse düşürür. Bu seri o kadar çok tutmuş ve sevilmiştir ki Peyami Safa’ya yağmur gibi mektup gelmiş, eseri bitirme, devam et, kahramanı niye hapse düşürdün diye baskı yapılmıştır. Bu nedenle rahmetli yazarımız seriyi devam ettirmiş ancak daha farklı bir konsept ile Civa Necati , Çekirge Zehra ve Fare Nazmiye adında ikisi kadın olmak üzere üç karakter daha oluşturmuştur.

Necip Fazıl Kısakürek, Nazım Hikmet ve Kemal Tahir’de polisiye romanlar yazmışlardır. Polisiye edebiyatın bizde ki serüveni bir yazıya sığdırılamayacak kadar uzundur. Hele Kemal Tahir ve Mike Hammer serüvenine girecek olur isek işin içinden hiç çıkamayız.  Çünkü bu konunun  uzun uzadıya tahlil edilip anlatılması gerekir.

Bu köşede bundan sonra siz kıymetli okurlarımızı neler bekliyor olacak:

Yerli ve yabancı tarihten ve günümüzden polisiye ve bazen fantastik bilim kurgu kitaplarının tahlillerini okuyacaksınız. Bazen de polisiye film ve dizilerin senaryolarının tahlillerini ve bu eser sahiplerinin ilginç hayat öykülerini de bulacaksınız. Nasip olursa kısa polisiye öyküler de yazmaya çalışacağım. Şimdilik hoşça bakın zatınıza.

Hakiki edebiyat severlerin polisiye edebiyattan ayrı kalmamaları dileği ile.

                       

Yazarın www.maraspusula.com daki diğer yazıları.