Özbekler Tekkesi’nin en meşhur şeyhlerinden İbrahim Edhem Efendi, 1829 yılında tekkede dünyaya geldi. Yakın akrabaları gözetiminde yetişti. Buhâralı hocalardan ders gördü. Arapça, Farsça, Özbekçe, Azerîce, Ermenice, Çağatayca öğrenmiştir. O günün deyimiyle hezârfendir (bin sanat sahibi).

Mimari, hendese, kozmografya konularında da kendisini yetiştirmiştir. Hazrette hattatlıkta vardır.  Çarşambalı Arif Bey’den Talik Hattı’nı öğrenip icazet almıştır. Amcası Abdürrezzak Efendi’nin vefatından sonra (1855) Özbekler Tekkesi’nin şeyhi olmuştur.

 

Şeyh Efendinin Meslekleri

Doğramacılık, marangozluk, dökümcülük, demircilik, makinecilik, matbaacılık, oymacılık, tornacılık, dokumacılık onun meslekleri ve becerileri arasındadır. En önemli ebru sanatçılarımız onun talebeleri arasından çıkmıştır. Bu sanatı ondan öğrenenlerden bazıları şunlardır; Necmeddin Okyay (1883–1976 ), Sâmi Efendi (1838–1912), Aziz Efendi (1872–1934), Abdulkâdir Kadri Efendi ( 1875–1942)

Mithat Paşa, 1869’da kurduğu Sanayi Mektebi Müdürlüğüne Edhem Efendi’yi getirmiştir. Burada birçok tornacının yetişmesini sağlamış kurşun boru dökümü gerçekleştirmiştir.

İbrahim Edhem Efendi icat ettiği aletlerle 1867 uluslar arası Paris Fuarı’na katılarak madalya almıştır.

Şeyhliği döneminde (1855–1904) tekkeyi bir ilim ve sanat yuvasına çevirmiş, birçok ünlü sîmâyı yetiştirmiştir. Talebeleri arasında ünlü matematikçi Salih Zeki Bey, Mekteb-i Harbiye Nâzırı Galip Paşa, Hüseyin Zekâi Paşa (1859–1919) ve Filozof Rıza Tevfik bulunmaktadır. Cuma günleri, Hüseyin Vassaf Bey’in ifadesine göre dergaha “urefâ, şuarâ, ulemâ” teşrif ederlermiş…

1876 senesi Rus Muharebesi’nde Üsküdar’da teşekkül eden “Mevkib-i Hümâyûn” adlı milli tabura kumandan tayin edilmiştir. (Mevkib-i Hümâyûn: Padişahın bir yerden bir yere gitmesi münasebetiyle oluşturulan özel tabura verilen isimdir) Mevkib-i Hümâyûn komutanıyken Özbekler Tekkesi’nin bahçesinde top döküp orduya hediye etmiştir. Tabur kumandanlığı vazifesinden ayrıldıktan sonra Edhem Efendi,  Kâbe’nin onarımı ve hizmeti için Hicaz’a gönderilmiştir.

 

Tâmirat-I Âliyye Müdürlüğü

Edhem Efendi Hazretleri Tâmirât-ı Âliyye Müdürlüğü vazifesiyle Hicaz’a gönderilir. Günleri Beytullah’a hizmetle geçer. Kâbe’nin içinde ve dışında işçilerle beraber bizzat çalışıp alın teri döker. Çalışırken kullandığı malayı başka hiçbir yerde kullanmayıp özenle saklar. Daha sonra da “Mûcib-i şefâat olur”  ümidiyle öldüğü zaman kendisiyle birlikte gömülmesini vasiyet eder ve bu vasiyeti Hakk’a yürüdüğünde yerine getirilir.

 

Keşif Ve İcat(Lar) Sahibi Bir Şeyh Efendi

Edhem Efendi, Hicaz dönüşü resmi görev almamıştır. Dergah mensuplarını ve Buharalı misafirlerini ağırlamak, onlara hizmet etmek maksadıyla, bildiği el sanatlarını icra edip alın teriyle kazandığı paraları bu işler için kullanmıştır.

Babası Şeyh Sadık Efendi ‘den de ebru sanatını öğrenen Edhem Efendi, yaptığı ebrularla şöhreti saraya kadar ulaşır ve eserleriyle devrin padişahı Abdülaziz Han’ı etkiler.

Kendi adıyla (Edhem Efendi Battalı) anılan ve sarı gülbahar boyalar üzerine sarı – lacivert Lahor kullanarak yapılan bir tarzı mevcuttur. Edhem Efendi, aynı zamanda son Osmanlı ebru üstatlarının en önemlilerinden Necmeddin Okyay’ın  (1883–1976) da hocasıdır.

Sanata ve ilme olan yeteneği, oldukça geniş olan Edhem Efendi, dergahtaki derin kuyudan su çeken bir tulumba yapar. Ayrıca sahasında bir ilk olarak imâl ettiği sünnet aleti Almanya’da takdirname alır.

Üç beygirlik bir buharlı makine yapan Özbekler Şeyhi, bunu Üsküdar Şemsi Paşa’da sandala takıp pervane kuvvetiyle Kuzguncuk’a yakın Paşa Limanı’na kadar yüzdürür.

Edhem Efendi, dergahın mescidinin altındaki iş odasında icat(larını) ve keşiflerini ortaya çıkarır. Tezyinat ve teknik resim çizmeyi de bildiği için yapacağı alet ve eşyanın modelini, dökümünü, tornasını bizzat kendisi yapar. 

 

Şeyh Edhem Efendi’nin Çizimleri Ve Defterleri Şimdi Nerede?

Edhem Efendi’nin eserleri Özbekler Tekkesi’nde korunmaktadır (Eserlerini nasıl yaptığını anlattığı defterler ve teknik çizimler inşallah günün birinde ehlinin araştırması için gün yüzüne çıkartılır ve sonrada kitaplaştırılarak ilim ve irfan peşinde koşanların istifadesine sunulur).

Bunların saklandığı dolabın üstüne, metni kendisine ait olan, “Nakışlar dolapta saklıdır, bunları yapanda toprakta gömülüdür” diye yazmaktadır. Bu vasiyeti yerine getiren talebelerinden hattat Aziz Rifâî Efendi’dir.

 

Şeyh Edhem Efendi İle İlgili Önemli Notlar:

- Özbekler Tekkesi Şeyhleri,  Osmanlı Devleti ile Orta Asya arasında siyasi, diplomatik, kültürel münasebetler de elçilik yapıyorlardı. Tekkenin şeyhleri, bölgenin adetlerini iyi tanımaları sebebiyle üst seviye elçi olarak görevlendirilmişlerdir. 1855 yılında Özbekler Tekkesi’nin başına geçen Edhem Efendi’de Orta Asya’dan gelen ulema ve devlet adamlarını, hatırı sayılır misafirleri Osmanlı Devleti için ağırlıyor onların isteklerini, sorunlarını devlet ileri gelenlerine iletiyordu. Hatta gerektiğinde, onları vezirler, paşalar ile görüştürüyordu.

- İbrahim Edhem Efendi, yazımızın başından itibaren anlattığımız üzere bilim ve teknik sahasında gayretliydi.  Çevresinde  “hezarfen”  lakabıyla bilinirdi. Buharla çalışan bir motor yaptığını, bu motoru, yaptığı sandala takarak yüzdürdüğünü yazmıştık.  Makinenin pervane ve plakası tekkededir. Plakanın üzerinde “Üsküdar’da Özbekler Tekkesi’nde imal ve inşa edilmiş olan üç beygir kuvvetindeki buhar makinesi H. 1290 / M. 1875” yazmaktadır.

- Özbekler Tekkesi’nde, porselen sanatı da Edhem Efendi önderliğinde dervişlere ve meslek sahibi olmak isteyenlere öğretilmiş, dergah bu faaliyeti ile günümüzün meslek edindirme kurslarına benzer bir hizmette vermiştir.

Üsküdar Özbekler Tekkesi’nde yetişen bir başka önemli şahsiyet de, Edhem Efendi’nin oğlu Sadık Efendi’dir. Farsça öğretmenliği de yapan Sadık Efendi’nin “Esas-i Lisan-i Turkî” adında bir eseri bulunmaktadır.

Şeyh Edhem Efendi, 1891 yılında tekkenin Hazine-i Hassa tarafından onarılmasını uygun gören II. Abdülhamid Han’a teşekkür etmek için yazı çekmecesi yapıp hediye etmiştir. Süslü yazı çekmecesini gören Sultan Hamid Han kendisi için yapılan bu değerli çalışmayı beğenmiş ve İbrahim Edhem Efendi’ye mükâfat olarak bir iftihar madalyası vermiştir.

Kendisi ürettiği makinelerin ve aletlerin teknik resimlerini de yapardı. Hatta teknik resimleri çizmek için gereken araçları da kendisi imal ederdi. 

İlim ve irfanda öğrenme aşkında sınır tanımayan Şeyh Efendi, Hac mevsiminde dergaha gelen bir Hintliden dokuma öğrenmiş, daha sonra nadide Hint kumaşları dokuyarak saraya da hediye etmiştir.

 

Şeyh Efendi’den Bir Hatırâ

Dervişlerinden Zekai Paşa, hazretin sohbetlerinin müdavimiydi. Bir gün dikkatle kendine baktığını görünce “Niçin dikkatli bakıyorsun?” der.Zekai Paşa: “ Efendimiz resminizi yapacağımda ondan, özenle bakıp evde çizeceğim,” diye arz etti.Hazrette “O halde burada çiz,”buyurdu.Zekai Paşa, Şeyh Edhem Efendi’nin oracıkta bugünde elimizde olan resmini çizdi.

 

Vefatı (8 Ocak 1904)

8 Ocak 1904 Cuma gecesi yatsı namazı arasında üç ihlas, bir Fatiha okunurken “amenna ve saddakna  (inandık ve tasdik ettik)” dedikten sonra secdeye kapanmış ve Hakk’ın rahmetine kavuş-muştur. Edhem Efendi, ertesi gün dergahın haziresine defnedilmiştir.

Dönemine ve günümüze yol göstericilik yapan şeyh Edhem Efendi’nin aziz hatırası önünde hürmet ve saygıyla eğiliyorum. Tekkelerin miskinlik yuvası,Şeyh Efendilerinde tembelhane bekçisi olduğunu söyleyenlere, Özbekler Tekkesi ve Edhem Efendi iyi bir cevap olsa gerektir.

 

Şimdilik hoşça bakın zatınıza…

 

Meraklısına Kaynakça:

1- Osmanlı Toplumunda Tasavvuf 19. Yüzyıl , İnsan Yayınları ,Hür Mahmut Yücer , s: 260-261

2- Yaşamları ve Yapıtlarıyla Osmanlılar Ansiklopedisi , cilt :1  , Yapı Kredi Yayınları , Edhem Efendi  makalesi ,  s : 393-394 , Ömer Faruk Şerifoğlu

3- Tarihin Meçhul Tanıkları, Kaynak Yayınları, İbrahim Refik , S: 101-104

4- Osmanlı Toplumunda Tasavvuf, İnsan Yayınları , Ramazan Muslu , s: 303-304