Emperyalizmin çok yönlü olarak İslam Coğrafyasına karşı yapılan hesaplardan, planlardan bahsederken yüz yıl önce İstiklal Harbi nedeni ile akamete uğrayan ve temelinde Sevr’den de öte Sykes-Picot anlaşmasının bulunduğu İngiltere, Fransa’nın aralarında taksim ettikleri bir Ortadoğu ve İsrail içinde ayrılmış olan bir paylaşım planı. Ne yazık ki bu plan başka bir versiyonda hissettirmeden devam ettirilmekte ve İslam Âlemi büyük bir çıkmazın içerisine itilmektedir. Bu yaşanan olumsuzlukların bir kısmını arz etmekte fayda görüyorum:

1. Bir Tarafta İçimizde Yani Yurdun Her Tarafında Ceryan Eden Terör Hadisesi

Maalesef son 15 yıldır AB’ye şirin görünmek için atılan yanlış adımlar nedeni ile terör tavan yapmıştır. İnşallah en kısa zamanda İyiler suyu hürmetine, Milli bir duruşla bu terör sona erer. Vaktiyle o bölgede olabilecek bu durumlar nedeni ile, doğunun coğrafi şartlarına göre Fabrikalar açılmış idi. Ne yazık ki hiç birisi etken değil. Örneğin Yüksekova’da Kurulan doğuya yetecek olan Mandıra tesisleri  kapalı bulunmaktadır.

2. Sonu Belli Olmayan Bir Savaşın İçerisinde Olmamız

Malum olduğu üzere AB’ye verdiğimiz önemi D-8’e vermiş olsaydık bu gün

bu savaşı yaşamıyor olacaktık. Ortadoğu ve hatta uzak doğudaki Dindaşlarımız ve soydaşlarımıza da sahip çıkacağımız bir güç oluşturabilirdik. Dolaysıyla bütün insanlığın rahat etmesi hususunda, Temeli atılmış Yeni bir Dünyanın aktif hale getirilmesi de sağlanmış olurdu.

3. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti

1958-1960 yılları arasında bütün Türkiye ayaktaydı. “Ya Taksim ya Ölüm”

parolasıyla nümayişler yurt çapında devam ediyordu. Dr. Fazıl Küçüğün çabalarına rağmen Türkiye Kıbrıs’ta Yunan varlığını kabul etti. Türkiye; İngiltere ve Yunanistan Garantör Devlet olması kabul edilerek o gün hakkımızın gaspına kapı açıldı.1963’te katliam yapmaya başladılar. Hepimiz biliriz Alayın Tabibinin evine girerek Eşini ve çocuklarını banyoda şehit ettiler. Aynı yıl bir Hava hareketi başlatıldı. Pilotumuz Yzb. Cengiz Topelin uçağı düşürüldü. Sağ olmasına rağmen işkence yapılarak şehit ettiler. Uzun yıllar Cengiz Topelin resmi evlerde işyerlerinde ve sokaklarda uzun zaman yerlerini aldılar. 1959-1960 Londra ve Zurich anlaşmasıyla, Makariosun başkanlığında Federe bir Devlet kuruldu. Bu Devlet Rumlar EOK çeteleri tarafından tek taraflı Devlet haline getirilmesi için karışıklıklar ve katliamlar başlattılar. 24 Temmuz 1974’ yapılan müdahale ile orada Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti kuruldu. O günden beri her iki taraf rahat bir şekilde yaşıyorlar. Ne yazık ki kanla alınan bu toprağımız pazarlık masasında tek taraflı olarak Kıbrıı’ın % 75’ine bile razı olmuyorlar. Neden veren biz oluyoruz. Bu aczi yet nedir. AB İç Tüzüğüne göre her iki tarafın isteği olmadan“sınır ihtilafı olan devletler AB’ye giremez” olmasına rağmen GKRC AB’ne alındı. Buda yetmiyor, Kıbrıs’ı Ortadoğu’ya çevirecekler. Bundan yine İsrail nemalanacak Bu Milli duruşla çözülecek meseledir.

4. Sanayinin Ve Ekonominin Dibe Vurduğu Güçsülük Ve Pansuman Tedbirler:

2016 yılı bütçe giderleri 583,7 milyar lira

Bütçe gelirleri ise 554,5 milyar lira

2015 yılında bütçe açığı 23,5 milyar lira idi

2016 yılında ise bu açık 29.5 milyar liraya yükselmiştir.

2016 yılında faize ödenen para ise 50,2 milyar liradır.

2017 bütçesi ise 29,7 milyar lira açıkla kapatılmıştır. Alınan borçlar, borçladeğil üretilerek kapatılır. Bu alınan borçlar nereye harcanmıştır. Çünkü, yatırımların tamamına yakını yap işlet devret antlaşmaları ile yapılmıştır.

5. Başkanlık Sistemi

Evvelden beri bütün liderler Başkanlık Sistemine karşı olmadıklarını ifade

Söylemişlerdir. Bu hususta Saadet Partisi net ifade ederek, Sayın Cumhurbaşkanımıza aşağıda açıkladığımız bir dizi öneri sunmuştur. Bu şartların hayata geçirilmesi önem ahzetmektedir.

a. Kuvvetler Ayrılığı

Yasama; Yürütme, Yargı arasındaki uyum ve denge birinin diğerine herhangi bir hâkimiyeti vede vesayet oluşturmasına imkânı vermeyecek şekilde oluşturulması şeklinde düzenlenmelidir.

b. Güçlü bir Meclis Olmazsa Olmaz Şartı

İcranın tek elde toplandığı Cumhurbaşkanlığı Sisteminde, istikrar en önemli avantajlardan biridir. Hükümeti kuramama veya kurulmuş Hükümeti güvenoyu ile düşürülmesi kaygıları olmayacağı için güçlü bir icraat ortaya çıkacaktır. Dolaysıyla, Güçlü bir Yürütme Organı ile doğru orantılı olarak güçlü bir Meclisin varlığı da olmazsa olmaz şarttır.

c. Seçim Barajları da Mutlaka kaldırılmalıdır.

Güçlü bir Meclis için seçim barajı tamamen kaldırılmalı ve halkın meclisi olma hüviyetine kavuşmalıdır. Böylece, TBMM toplumun her kesimini Temsil edildiği irade özelliğini elde edecektir. TBMM’nin, Kanun yapma, bütçeyi onaylama, değiştirerek onaylama ve denetleme hakkı mutlaka korunmalıdır.

d. Sadece TBMM Kendisini Fesih Edebilmeli

TBMM’nin kendi iradesi dışında feshine imkân tanıyacak her türlü düzenlemeden uzak durulmalıdır. Çünkü böyle bir yetki Meclisin itibarını zedeler.

e. Önemli Bakanlıklar TBMM’nin onayına sunulmalı Milli Savunma, Adalet ve İçişleri Bakanlıklarına atanacak isimler mutlak TBMM’nin onayına sunulmalıdır.  Bu durum TBMM’ne ve Hükümete saygınlık kazandıracaktır.

f. Bakanlar için Gensoru Hakkı Korunmalıdır.

Hakkında suç isnadı olan Bakanlar için ‘gensoru’; hesap sorma mekanizmasının varlığı, TBMM adına denetleme anlayışının gereği olarak görülmelidir.

g. Partili Cumhurbaşkanı tarafsızlık ilkesine aykırıdır.

Tarafsızlık ve eşitlik ilkesine gölge düşürmekle kalmayacak, toplumun bütününü kucaklama noktasında eksiklik olarak algılanacaktır. Başka bir deyişle toplumun değil o partinin Cumhurbaşkanı olacaktır.

h. Yargı Bağımsızlığı olmazsa olmazdır

Yargı, ne Yasama ve nede Yürütmenin etkisinde kalmayacak şekilde düzenlenmelidir. Çünkü “Adalet ve Devlet Mülkün Temelidir” Yargının bağımsız olmadığı bir Ülkede huzurun, barışın, kardeşliğin tesisinin mümkün olamayacağıdır. Buda olmazsa olmaz şarttır. Herhangi bir organ veya kişinin etkisinde kalma ihtimali olan Hukuk Sistemi hiçbir zaman adil olamaz.

Vesselam…!

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Yazar Ahmet Emiroğlu