Türkiye yıllardır AB. Arkasında koşmakta ve sürekli sorunlar yaşamaktadır. 25 0cak 2013 tarihinde dönemin Başbakanı Sayın Recep Tayip Erdoğan, Putin’e önemli şikayetlerde bulunarak Shanghay beşlisine alırsanız biz AB ile bağlarımızı hemen keseriz teklifinde bulunmuştur. ABD ve AB 15 Temmuz darbe girişiminden sonra yaptıkları açıklamalarla başta Sayın Cumhurbaşkanımız ve birçok Devlet Yöneticilerinin tepkisine yol açmıştır. Sayın Başbakan Binalı Yıldırım ve Sayın Cumhurbaşkanı Avrupa’ya sert tepki göstererek, ŞİO’ ya girmek için başvurmuşlardır.

Sovyetlerin çöküşünden sonra ABD’nin İmparatorluğunu ilan etmesi ve bu amaçla  11 Eylül 2001 Provokasyonunu yaparak önce Afganistan’ı sonra Irak’ı işgal etmesi, dünyanın diğer Ülkelerini; ABD yayımcılığını dengeleyecek yeni arayışlara itmiştir. HUNTTINGTON’un medeniyetler arası çatışma tezine göre ABD’nin gelecekte Çin ve İslam la savaşmak durumunda kalacağı yaklaşımını, ABD karşıtı ittifak anlayışını hızlandırmıştır.

Sovyetlerin dağılmasından sonrasında Orta Asya da Türkî Cumhuriyetlerinde meydana gelen boşluktan yararlanarak Afganistan’ı işgal etmiştir. Kırgızistan’da kadife darbe yaptırarak bölgeye girmek istemiştir. Bu durum Çin ve Rusya’yı birbirlerine yaklaştırmıştır. Dolaysıyla Shanghay İş Birliği Örgütü doğmuştur. Bu Örgütte; Rusya, Çin, Kazakistan, Kırgızistan, Tacikistan ve Özbekistan Asıl Üyeler olup; Hindistan, Pakistan; Moğolistan, İran ve Türkiye ise gözlemci statüsündedir.

Örgütün kurulduğu ilk yıllarda bölgesel güvenliğe ve sınır kontrollerine çok önem vermiştir. Sonraları da Müslüman Mücahitlere karşı mücadele kararı almıştır. Daha sonrada ekonomik, teknolojik ve çevresel gelişmeye dönük bir çalışma başlatmıştır. Ayriyeten Bölgenin istikrarı ve güvenliğin sağlanması, terör ve uyuşturucu trafiği ile mücadele, ekonomi ve enerji alanında iş birliğinin genişletilmesi hedeflenmektedir.

Rusya ve Çin kurdukları Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) aracılığı ile kendilerini güçlendirmek ve bu bölgeye batının girmesini engellemektir. Haziran 2005 toplantısından sonra Kırgızistan ve Özbekistan’a ABD’den üstlerini çekmelerini istemişlerdir. Kırgızistan üstlerini kapatmaktan vaz geçmiş, Özbekistan ise ABD’den üstlerini kapatmıştır. Diğer üyelerin bazılarını da bu çalışmaya katarak ortak tatbikat yapmaktadırlar. Dolaysıyla, ŞİÖ’yü NATO’nun alternatifi bir güç durumuna getirmeyi hedeflemektedirler.

ŞİÖ, batıya karşı güvenlik ve ekonomik amaçlı bir örgüttür. Kültür ve medeniyetler bazında  entegrasyon isteyen, ortak bir kimlik kazandıran bir asimilasyona tabi tutulan bir örgüt değildir.

AB, Askeri, Siyasi, Sosyal ve Ekonomik alanda iş birliği Teşkilatına dönüştürülmüştür.. Fransa, Almanya, Belçika, Lüksemburg ve Hollanda 1951 yılında Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğunu (AKÇT/CECA) kurarak AB’nin temellerini atmışlardır. Bundan sonra sistem adım adım ilerleyerek bu günkü şeklini almıştır. Sürekli şekil ve kriterler belirlenmiş ve her şeye bir standart getirilmeye çalışılmış ve ortak bir mevzuat oluşturulmuştur. Türkiye’yi ilgilendiren boyutuyla  üç Ana Kriter bulunmaktadır.

1. Maastricht Kriterleri

2. Amsterdam Kriterleri

3. Kopenhag Kriterleri

Maastricht Kriterleri:  AB’nin Ekonomik ve Parasal birliğinin ön gördüğü, Makro Ekonomik istikrar ve bütünleşme ile ilgilidir.

Amsterdam Kriterleri, Tüketicilerin ve çevrenin korunması ile ilgilidir.

Kopenhag Kriterleri, 1993 te yapılan zirvede AB’nin genişletilmesi ile ilgili aday olan ülkelerin ekonomik ve mevzuatla ilgili sağlamaları ve uymaları gereken kriterlerdir. Oluşum sürecine baktığımızda; aynı kültür, medeniyet ve din havzasına mensup ülke Haklarına tek bir çatı altında birleştirip bütünleştirmek temel amacıdır. Birliğe dâhil olmak için sadece ekonomik kriterler yetmemektedir. AB’nin temelinde olan kriterlere de harfiyen uymak gerekmektedir.

Avrupa Kıtası Ülkelerinin değerlerinin özünde ise; Hıristiyan, Musevi, eski Yunan, Roma ve Seküler Laik değerler bulunmaktadır. Almanya Protestan Kilisesi eski temsilcisi Dr. Ralf  Geisler “Kilisenin Kuralları ile Anayasa arasında çatışma yoktur. Kilise yasaları aslında Anayasanın içindedir; ancak saklı olarak bulunmaktadır.” Diyerek AB’nin bir Hıristiyan kuruluşu olduğunu ifade etmektedir. Ayrıca AB Temel Haklar Şartının giriş kısmında; “Avrupa Halkları, aralarında daha yakın bir birlik oluşturmak için ortak değerlere dayalı bir geleceği paylaşmaya kararlıdır” dendikten sonra; “Ruhani ve manevi mirasın bilincinde olan bir birlik” ifadesi kullanılmaktadır. Yani bunlar seküler eksenli değerlerdir.

Almanya eski Başbakanı Helmut Kohl 1989 yılında “AB’nin,her şeyden önce ortak değerler, özellikle Hıristiyanlık ve Aydınlanma çağının düşünceleri tarafından belirlenen bir kültürel birliktir. Hıristiyan dünya görüşü ve Hıristiyanlık değerlerinin olmadığı bir Avrupa benim değildir” demekle AB’nin ne olduğunu ifade etmiştir.

Yine Fransa eski Cumhurbaşkanı ve Avrupa Konvansiyonu Başkanı Valeri Giscard D’estaing “Avrupa bir Hıristiyan kulübüdür” demiştir.

Görülüyor ki; Müslümanların bir araya gelip kendi Natosunu, kendi Birleşmiş  Milletlerini, İslam Birliğini ve Para birimini acilen kurması gerekir. Onların temel düşünceleri İslamı ortadan kaldırmaktadır ve bundan da vaz geçmeyecekleri şu an sergiledikleri hal ve hareketler ortaya konulmaktadır. Dolaysıyla, huzur içerisinde bir İslam beldesi yok. Nereye baksan acı gözyaşı, kan ve işgal acımasızca devam etmektedir. Rahmetli Erbakan D-8’İ kurmasının amacı ne olduğu daha iyi anlaşılmaktadır.

Ne Avrupa Birliği Ve Nede Shanghay Beşlisi, Çare D-8 İslam Birliği, Selam Ve Dua İle,

 

Maraş Pusula Haber www.maraspusula.com / Ahmet Emiroğlu