‘Mesleki Amaç’tan Kasıt Nedir?

Üniversitede görev yapan öğretim üyesi bir hocamızın evinde kullandığı yazıcı bozulmuş, doğal olarak  Yetkili Servise başvurmuş ve problemin çözümünü istemiştir. Arızanın garanti kapsamına girip girmediği  konusunda uyuşmazlık yaşayan hocamız uyuşmazlığın çözümü amacıyla tüketici hakem heyetine başvurmuştur. Başvuru dilekçesine de yazıcıyı çoğunlukla öğrencilerin notlarını yazdırmak için kullandığını belirtmiş ve seçimlik hak talebinde bulunmuştur.

Abone Ol

Dilekçesinde ‘Öğrencilerin notlarını yazdırmak için kullandığı’ndan bahsetmese ve karşı taraf da böyle bir iddiada bulunmasa idi, normal şartlarda işlemin ‘tüketici işlemi’ olup olmadığı konusunda bir problem çıkmayacaktı ve konu yasa kapsamında ele alınıp sonuçlandırılacaktı. Ancak hocamızın bu ifadesi, satın aldığı malı mesleki amaçla kullandığı izlenimini doğurmuş ve bazı tartışmaları da beraberinde getirmiştir. Kimi uzmanlar, malın öğrenciler için kullanmış olmasının ‘mesleki amaç’ olarak değerlendirilmesi gerektiğini ve dolayısıyla da bu işlemin tüketici işlemi niteliğinde olmadığını savunmuş, benim de taraf olduğum diğer bir grup da üniversite hocasının ‘tüketici’ niteliğine sahip olduğunu, bu nedenle de işlemin ‘tüketici işlemi’ olduğunu iddia etmiştir.

Tartışmanın ana nedeni yasadaki tanımlar ve bu tanımlara yüklenen anlamlardır, bu nedenle ilgili tanımlara bir kez daha bakmakta fayda vardır.

Bilindiği gibi, 6502 sayılı yasanın 2. Maddesi yasanın kapsamını belirlemektedir: ‘Bu Kanun, her türlü tüketici işlemi ile tüketiciye yönelik uygulamaları kapsar.’

Mezkur yasanın 3. Maddesi tüketici işlemini ve işlemin taraflarını tanımlamıştır. Buna göre;

Tüketici işlemi: Mal veya hizmet piyasalarında kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla hareket eden veya onun adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiler ile tüketiciler arasında kurulan, eser, taşıma, simsarlık, sigorta, vekâlet, bankacılık ve benzeri sözleşmeler de dâhil olmak üzere her türlü sözleşme ve hukuki işlemi,

Satıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,

Sağlayıcı: Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,

Tüketici: Ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi,

İfade eder.

Özellikle ‘tüketici’ tanımına baktığımızda bir kişinin tüketici olarak kabul edilmesinin temel kriteri, piyasadaki hareket nedeninin ticari veya mesleki bir amaç taşımamasıdır. Daha açık bir ifade ile kişinin tacir veya meslek erbabı olup olmamasının bir önemi yoktur, bakacağımız yön, bu kişinin uyuşmazlık konusu olayla ilgili hangi amaçla hareket ettiğidir. Dolayısıyla bir olayın yasa kapsamında olup olmadığını araştırırken araştırmamız gereken husus, tüketici vasfını aradığımız kişinin bu olay bağlamında hareket ederken mesleki bir amaç güdüp gütmediğidir.

Meslek, insanın yaşamını sürdürebilmek için yaptığı, genellikle yoğun bir eğitim ve çalışmayı gerektiren sürecin sonunda kişilerin kazandığı unvanın adıdır. Ancak yasanın ‘mesleki amaçla hareket’ ten kastı, kazanç elde etmek amacıyla iş yapılıyor olmasıdır. Gerçekten de baktığımızda, 193 sayılı gelir Vergisi kanunu 65. maddesinde; “Her türlü serbest meslek faaliyetinden doğan kazançlar serbest meslek kazancıdır. Serbest meslek faaliyeti; sermayeden ziyade şahsi mesaiye ilmi veya mesleki bilgiye veya ihtisasa dayanan ve ticari mahiyette olmayan işlerin işverene tabi olmaksızın şahsi sorumluluk altında kendi nam ve hesabına yapılmasıdır.”

Tüketici tanımında geçen mesleki amaç, kişilerin bilgisi ve maharetine binaen yaptığı ve bu kapsamda kazanç elde ettiği iş ve işlemlerdir.

Gerek 193 sayılı Gelir Vergisi Kanunu gerekse Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanunu’nda yer alan tanım ve ifadeler birlikte değerlendirildiğinde mesleki faaliyeti; gelir sağlama amacı ile yapılan sürekli ve bağımsız her türlü iktisadi işlemi anlamak gerekir.

Olayımıza baktığımızda hocamız yazıcıyı öğrencilerinin işlerinde kullanmakla mesleki faaliyet yapıyor olsaydı bir gelir elde etmesi ve doğal olarak Gelir Vergisi Kanununa tabi olması ve bu kazancı da vergilendirmesi gerekecekti. Yazıcıyı kullanmakla fazladan herhangi bir gelir elde etmeyen kişinin mesleki amaçla hareket ettiğini söylemek işin doğasına uygun olmayacaktır.

Notlarını evindeki yazıcıdan yazdırsa da yazdırmasa da maaşını alacak olan hocamız üniversitenin imkânlarını kullanmak yerine iyi niyetle davranarak şahsına ait bir malı kullanması onu tüketici olmaktan çıkarmaz, çıkarmamalıdır. Hocamız notları yazdırmak için şahsına ait yazıcıyı kullanması ‘mesleki amaçla hareket ettiği’ sonucunu doğurmaz.

Yazıcıyı kullanırken mesleki amaç gütmeyen üniversite hocası tüketicidir, yaşadığı uyuşmazlıkta ilgili hakkını ararken 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun koruyucu hükümlerinden faydalanabilir.