Siyasiler toplumun resmini, tarihin tuvaline işleyen sanatçılardır. Sanatçıyı anlamak için sadece eserlerine bakmak yetmez. Anlamaya çalışmak en güzelidir.

Ülkemi yöneten liderlerin zihin ve ruh yapısını, hayata bakışını hep merak etmişimdir; Dünyayı nasıl algılıyorlar? Aynı yere bakmamıza rağmen orada bizim göremediğimiz farklılıkları nasıl görebiliyorlar? Temel yargıları nedir? Nasıl oluyor da bu kadara yoğun programlar arasından sıyrılıp kendilerini geliştirebiliyorlar? Prensipleri nedir? Hangi ilkelerle hareket ediyorlar? Onlarca soru sorabilirim… Özellikle siyasileri satır aralarından okumak ve anlamak gerektiğini düşünenlerdenim.

Kahramanmaraş Milletvekili, Ak Parti Genel Başkan Yardımcısı ve Ak Parti Sözcüsü Sayın Mahir ÜNAL’ın bir TV kanalında sosyoloji, psikoloji, ilahiyat, tarih, siyaset, edebiyat, felsefe gibi alanlarda, çoğu akademisyene ders niteliğinde olacak, zihin dünyama yansıttığı gerçekliği, anlatımını mealen aktararak, yorumlarımı da katarak paylaşmak istiyorum.

İnsan –özellikle de bir Müslüman- “havf ve reca” halinde -korku ile ümit- arasında olmalıdır. Özellikle de günümüzde doğru ve yanlış olguların sürekli yer değiştiği göz önüne alınırsa, çok net, kesin, her şeyi bilen ve kendi doğrusunda ve yanlışında sabit olma hali çok da hazzedilecek bir şey değildir. Doğru ve yanlış kabullerin zaman ve mekân boyutunda yer değiştirebileceğinin farkında olmak aynı zamanda kendimizden başkalarıyla da iletişimde olmamızı sağlayacaktır. Ancak bu durum bizim güncel hayatın içinden çıkıp fikren ve ruhen savrulmamıza da neden olmamalıdır. Bunun için Mevlana misali, bir ayağımızı inanç ve değerlere sabitleyecek fikri şahsiyetimizi ve kimliğimizi belirleyen prensiplerimizin yanında, diğer ayağımızla da sürekli evrende ve dünyada olup bitenleri anlama ve arama çabamızın da olmasını zorunlu kılar.

İnsan ait olduğu yeri bilmelidir. Nereye ait olduğunu kim olduğunu bilmemek hem fikren, hem de ruhen savrulmak demektir ki bunun bizdeki tanımı milli olma halidir. Hatta bu durum kaçınılmaz olarak bizi gerçek ve yanlış hakkındaki kanaatlerimize de ilk etkiyi yapar. Çünkü bize yol ve bizde hayata dair gerçeklikleri gösteren yaşanmışlıklarımızla birlikte kendini gösterdiğini ve bizim de bu gerçekliği durumumuza göre değerlendirip kabul ya da reddettiğimizi görebiliriz.

İnsanın hayata karşı duruşunu değerler, inançlar ve ilkeleri ve bunun dışındaki değişkenlere karşı tutumu belirler. Bu da insanın meselelere nereden baktığına bağlıdır. Başka bir ifade ile insanın sabitleri ve değişkenleri, ona yeniden bir üretme ve yenilenme imkânı vermelidir.

Ünal’ın eğitime bakışını, şiirin başşehri, yedi güzel adamın kundağı olan doğup büyüdüğü şehrine, “Kahramanmaraş özel bir şehirdir, Kahramanmaraş ruhu olan bir şehirdir”, “Kahramanmaraş İstiklal şehridir.” İfadesiyle bir kültürel iklime vurgu yaparak açıkladı. Altı çizilmesi gereken, birçok yönüyle analizi yapılması gereken tanım; “kültürel iklim” kavramıdır.

Bu tanımlama, edebiyatın şehri Maraş’ın yetiştirdiği birçok edebiyatçının kültür hayatımıza olan katkılarını dile getirmenin yanında, eğitim sürecinin “beşiğinin, kundağının, toprağının, sürdürüldüğü ortamın önemine de vurgu yapmaktır. Zira “Eğitim, bir kültürel iklimde ortaya çıktığı zaman terbiyeye dönüşür” İfadesiyle hem kültürel iklimin, hem de eğitimin “terbiye” boyutuyla insana odaklanan yönünün olması gerektiğini göstermektedir.

Kültürel iklim, okulların fiziksel yapısından başlayarak teknik içeriğinin, program ve müfredatının, içeriğinin, işleniş tarzının, usulünün, okulun aile ve toplumla iletişiminin hem geçmişi hem de geleceğe bakışı sağlayabilecek bir vizyona, ufka, hedeflere sahip olması gerektiğinden de öte “yaşayan okullar”, ya kendisi hayat olmuş ya da hayatı dersliğine almış bir sistemin kurgulanması gerektiğine işaret eder. Zira kültür, yaşam biçimidir.

Devam edecek...

Mahir Ünal’la Dünyaya Bakış (II)

Maraş Pusula Haber - www.maraspusula.com / Yazar Nadir Yıldırım